Politika, olasılık ve gerçek

Fotoğraf: Evrensel
Güncel politika dilek, temenni, beklentiler üzerinden değil, gelişmelerin somut olarak değerlendirildiği gerçekçi bir zemin üzerinde yapılır. Yani gerçekte olup bitenler üzerinde. Ciddi bir politik mücadele yürütmek isteyen parti, akım ve kişiler olup biteni gerçekçi bir biçimde yorumlamak ve buradan uygulayacakları taktik ve yapacağı çağrılar için somut verilere dayanan bir çizgi izlemek zorundadırlar. Bunların neden gerçekçi ve objektif olmak zorunda olduğu açıktır; politik güçleri hayalcilikten, maceracılıktan, sübjektif yönelimlere sapmaktan kurtardığı gibi, güçlerin dağılmasını engeller, belirsizliklere yol açılmasının önünü kapatır.
Yolsuzluğun yol olduğu ve bunun arsızca savunulduğu, hem içerideki mahkeme kararlarının, hem de dışarıda uymayı taahhüt ettikleri mahkeme kararlarının aleni olarak çiğnendiği, yalan ve demagojiye dayalı propagandanın olağan yöntem olduğu, muhalefet partilerinin bazı etkinliklerinin keyfe göre yasaklandığı, birkaç günde Anayasa Mahkemesi üyesi olmanın yollarının açıldığı, açlık, yoksulluk ve işsizliğin yaygınlaştığı, temel ücret haline gelmiş asgari ücretin yine sefalet ücreti olarak belirlenmeye çalışıldığı vb. zorlu günlerden geçiyoruz. Bütün bunlar ve daha fazlası olup biterken düzen içi muhalefet “Seçimlerde gidecekler” propagandası ile kitleleri tutmaya çalışırken, iktidara olan öfkesi belli olan ve mücadele etmek isteyen bazı kesimlerden de “Seçim falan olmayacak” tespitleri yükseliyor.
Bugünün mücadeleleri yarına bırakılamaz, seçim olasılıkları ile vakit kaybedilemez. Bu işin sadece kitlelerin dikkatini seçimlere yöneltmenin dışında da yıkıcı ve dağıtıcı etkileri de bulunmaktadır. İktidarın politik gericiliği yoğunlaştırmak için attığı her adım, geleceği nasıl şekillendirmek istediğinin de açık bir kanıtıdır. Eğer bugün iktidarın attığı, atmaya çalıştığı adımları engelleyen ve onları püskürten bir mücadeleye girişilmezse, iktidarın hayalinde olan, yapmaya çalıştığı, ulaşmak istediği hedefleri engellemek giderek daha fazla güçleşecektir. Yani atı alanın Üsküdar’ı geçme durumu. Öyleyse attığı adımlar karşısında ciddi bir muhalefet göremeyen bir iktidarın hedeflediği planları uygulamaya sokmasını ne engelleyebilir?
Oysa olgular ortadadır; bu iktidarın toplumsal tabanı -kitle desteği- güneş görmüş kar gibi erimektedir. Bu iktidarın çözülmeyi önlemek için elinde zorbalık ve keyfi baskıdan başka bir gücü bulunmamaktadır. Toplumsal sorunların derinleşmesi ve yaygınlaşması iktidarı da sarsmakta, onu en tepeden çözecek unsurları harekete geçirmekte, giderek daha dengesiz bir güç olmaya zorlamaktadır. İşte bu koşullarda “reform” söylemleri de bir taraftan tedavüle sokulmaktadır. Hem de MHP’nin ve Bahçeli’nin de onayladığı ne reform ama! Birbiriyle çelişik gibi görünen bütün bu olup bitenler aslında bir bütünün parçaları durumundadır ve mevcut koşullarda başka türlüsü olanaklı görünmemektedir.
İçeride ve dışarıda politik, diplomatik, ekonomik, mali vb. sıkışıklık ve gerilimler bu iktidarı dengesizleştirmekte ve istikrarsızlaştırmaktadır. Yukarıda sorulan; attığı adımlar karşısında ciddi bir muhalefet göremeyen bir iktidarın hayalindeki planları uygulamaya sokmasını ne engelleyebilir sorusunun yanıtı da tam da buradadır. İşçi ve emekçi sınıfların içten içe büyüyen, bazı belirtilerle dışa vurulan öfke ve nefretleri, mücadeleleri ve mücadele istekleri iktidarın politik, ekonomik saldırılarını püskürtebilecek tek güç durumundadır. Enerjik ve kararlı bir mücadeleye girişecek olan emek, barış ve demokrasi güçleri iktidarın tüm gerici hesaplarını ve adımlarını boşa çıkarabilirler.
Durum böyle olmakla birlikte Kürt hareketi içerisinde bazı kesimlerin düzen içi muhalefet partileri ile demokratik hak ve özgürlükler için birlikte mücadele edilebileceği ve bunların kazanılabileceği gibi bazı eğilimlerinin olduğu bilinmektedir. Bu yeni yanılgılar ve aldatılmalar yoludur. Oysa güçlü bir emek, barış ve demokrasi bloku, asıl amaç bu olmasa da düzen içi muhalefeti de daha farklı bir mücadeleye itecek politik gelişmelere yol açacaktır. Onlar isteseler de istemeseler de kendi dışlarında gelişen güçlü bir muhalefetin rüzgarından etkilenecekler, kontrolü yitirmemek endişesiyle de olsa iktidara karşı daha farklı çizgi izlemeye mahkum olacaklardır. Bu tutarlı bir demokrasi mücadelesinin yol açabileceği sonuçlardan birisidir.
Bitirirken yeniden yazının başında dile getirilen saptamalara dönmek gerekiyor. Bugün ülke keskin bir dönemece doğru ilerlemektedir. Asıl olarak Türklerden ve Kürtlerden oluşan geniş halk yığınları ve işçiler bu sürecin demokrasi ve özgürlüklerin kazanılmasına doğru evrilmesi için ağırlıklarını koymak durumuyla karşı karşıyadırlar. Onların yerine herhangi bir güç onlar için bunu yapmayacaktır. Sorun olasılıkları, gelişmelerin yönünü tahmin etmek, bunlar üzerine fikir yürütmek değil, gelişmeleri doğrudan etkileyecek ve onlara yön verecek bir gücü harekete geçirme yeteneğini gösterebilmektir. İşçi ve emekçi yığınların en ileri ve örgütlü güçlerinden bugün beklenen de budur.
Evrensel'i Takip Et