24 Aralık 2020 23:28

Kitle örgütlerini imha kanun teklifi

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

Paylaş

Yeni bir “Deli Dumrul” yasasıyla karşı karşıyayız. Adı “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi” olan, aslı Kitle Örgütlerini İmha Kanun Teklifi olan değişiklik önerisi 16 Aralık 2020’de AKP tarafından Meclise sunuldu, büyük bir hızla Adalet Komisyonundan geçti. İlk bakışta “Kitle imha silahlarının yayılmasını önlemekle kitle örgütlerinin imhası; ne alaka” diyebilirsiniz. Yok bir alaka! Kanun teklifi, derneklerin çalışmalarını yok edecek, adeta “imha” etkisi yaratabilecek mevzuat değişikliği öngörüyor.

Türkiye, aslında dernekleri ve vakıfları bağlayan düzenlemelerin çok geniş olduğu bir ülke. Bugün zaten aşırı bürokratik formaliteler ve baskılar altında olan dernek faaliyetleri, özellikle “Yandaş olup olmama” ikileminde büyük bir keyfiyetin hüküm sürdüğü koşullarda sürüyor.

Kanun teklifi diyor ki; terörle mücadele kapsamında hakkında soruşturma açılan dernek yöneticileri İçişleri Bakanlığınca mahkeme kararı olmadan görevden alıkonulabilir, dernek faaliyetleri durdurulabilir ve uzaklaştırılan kişiler yerine İçişleri Bakanlığı kayyum atayabilir. Bu ülkede terör tanımının “muğlak” olduğunu, özellikle muhalifler hakkında asılsız suçlamalarla onlarca dava açıldığını bilmeyen yok, sadece örgüt üyeliği suçundan yılda 300 binden fazla kişi soruşturuluyor, binlerce sivil toplum kuruluşu, meslek örgütü üyesi, gazeteci, siyasetçi Terörle Mücadele Kanunu kapsamında soruşturmaya uğruyor. Hakkında soruşturma açılan bir kişi nedeniyle bir derneğin yönetimine el konulması tümüyle örgütlenmeye yönelik bir tehdit.

Düzenleme, yardım toplama şartlarına aykırı faaliyetler için oldukça yüklü miktarda idari para cezaları öngörüyor. Bugün ülkede özellikle kadın ve LGBTİ örgütleri büyük oranda yardımlarla ayakta duruyor. Getirilen katı şartlar derneklerin bu yardımlar sayesinde sunabildikleri destekleri, destek mekanizmalarını tümüyle zora sokacak.

Örneğin, kadın ve LGBTİ dernekleri başka dernek ve kuruluşlarla kurdukları ilişkiler sayesinde işlerini yürütebiliyorlar, fonlara başvuruyor, dernek olarak sunmak istedikleri hizmetlerde başka derneklerin uzmanlıklarından, birikimlerinden yararlanmak için ortaklıklar kuruyorlar. Düzenlemeyle, denetlenen derneklerle ortak işler yapan derneklerin de denetlenmesi isteniyor. Bir dernek hakkında inceleme olursa, derneğin ortak iş yaptığı başka dernek ya da kuruluşlar da denetim altına alınacak. Zincirleme bir biçimde tüm dernekler hedefe konuyor, dernekler arası iş birliği ve yardımlaşma engelleniyor.

Zaten çok uzun süredir yandaş olmadıkça devletten destek alamayan, sistematik yıldırıcı politikalarla iş yapmaları engellenen, ancak yardımlar, bağışlar, proje bazlı faaliyetler ve fonlarla ayakta kalabilen kadın ve LGBTİ örgütleri böylelikle iyiden iyiye kaynaksız ve dayanaksız bırakılacak, birbirleriyle dayanışma ve ortaklık ilişkileri zayıflatılacak, üstelik de kadın ve LGBTİ örgütlerince sağlanan psikososyal ve hukuki destek, sosyal hizmet ve dayanışma faaliyetleri kriminalize edildiği için, bu hizmetlere ihtiyacı olanlar başvuru yaparken tedirgin olacak, belki de başvuru yapamayacak. Bu, ayrıca bu derneklerin çalışmalarıyla hayata tutunanlar için de büyük bir risk demek.

Sivil toplum kuruluşlarına yapılacak denetimleri yapacak görevlilere polisler, bekçiler, jandarmalar ve benzeri kamu görevlileri de ekleniyor üstelik.  Düşünelim şimdi; halihazırda bu ülkede kadın ve LGBTİ örgütlerine yönelik devlet politikaları, yaygın nefret ve ayrımcılık düşünüldüğünde denetlemelerin bir sopa olarak kullanılmayacağını kim söyleyebilir? Bir bekçi, jandarma ya da polis, bir insan hakları derneğinde, bir kadın derneğinde, bir LGBTİ derneğinde neyi, ne amaçla kontrol edecek, neyi nasıl denetleyecek mesela? Hangi dosyalara, hangi içeriklere, ne ölçüde bakabilecek? Cevabı yok, ağam öyle istedi hukuku…

15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL ile örgütlenme ve ifade özgürlüğü sistematik bir kıyıma uğradı, toplumsal muhalefet bastırılmaya çalışıldı, 375 dernek kapatıldı. Dernekler Kanunu’nda yapılan değişikliklerle, bütün üye kimlik bilgilerini İçişleri Bakanlığına bildirme zorunluluğu getirildi. Üstüne bir de “güvenlik soruşturması” adı altında fişleme için adım atılmıştı. ‘Bekçi yasası’, Anayasa’ya aykırı şekilde geçti. Sosyal medya yasası, baroları parçalama yasası da öyle. Şimdi, pandemi koşullarında açlıktan ölmekle virüsten ölmekten başka “özgürlüğü” kalmamış olan halkın ifade ve örgütlenme özgürlüğü önünde konulan engellere bir torba kanunla yenisi ekleniyor. OHAL’in fiilen sürdüğü memlekette, korku duvarına bir tuğla daha ekleniyor.

Biz, işlemez hale getirilen, kapatılan, kayyum atanan kadın ve çocuk derneklerinin boşluğunun acısını, kadınların, çocukların hayatına maliyetini çok iyi biliyoruz. Artan şiddet, üstü kapatılan olaylar, desteğe ve dayanışmaya erişemediği için yalnızlaştırılan kadın ve çocuklar… Bu yasa, zaten kısıtlı olanaklar ve büyük zorluklarla ayakta durmaya çalışan az sayıdaki hak örgütünü de tehdit demek. Bu tehdide karşı bizim de bu örgütleri koruma duvarına bir tuğla eklememiz şart.

Kaynaklar:

https://ihop.org.tr/kitle-imha-silahlarinin-yayilmasinin-finansmaninin-onlenmesine-iliskin-kanun-teklifine-dair-degerlendirme/

http://www.spod.org.tr/TR/Detay/100156/4/sivil-toplumun-imha-yasasi-lgbtilar-icin-ne-ifade-ediyor

https://www.birgun.net/haber/derneklere-gelen-tehlike-327299

https://www.evrensel.net/haber/421630/ibrahim-kaboglu-kitle-imha-silahlarina-dair-kanun-teklifi-anayasaya-aykiri

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa