Asimetrik bilgi ve siyasi etik
Fotoğraf: AA
Bir doktora gittiğimizde ne söylerse inanmak durumundayız, çünkü ondaki teknik bilgi bizde yok, doktorla ilişkimizde asimetrik bilgi durumundayız. Hal böyle olunca doktorun tanısının doğruluğunu ya da yanlışlığını anlayamayız. Ondan dolayıdır ki, insanlar genellikle bildikleri ve güvendikleri doktora gitmek ister. Ne var ki, doktoru tanıyor olmak onun bilgisinin güvenilirliği ile ilgili, kısmen olsa da, kesin bir kanıt oluşturmaz. Bu durumlarda yapılması gereken farklı bir doktora başvurmaktır.
Siyaset de buna benzer. İktidar partisi çok geniş bilgi ve alanla donatılmış olarak hükümet etmeye başladığında, halkla ilişkisi asimetrik bilgi formatında oluşur. Zira iktidarı ele geçirmiş bir siyasetçi çok yaygın, siyasi, ekonomik, hatta istihbarat bilgilerine dayanarak kararlar alabilmekte, bu kararların bir kısmını bazı gerekçelerle halktan uzak tutabilmekte, bir kısmını da saptırarak halka yansıtabilmektedir. Siyasi erkin sahip olduğu bilgiden bihaber halk siyasetçiye inanmak durumundadır.
Basitçe böyle özetlenebilecek modeli “saptırılmış siyaset” anlayışından “demokratik siyaset” anlayışına ve uygulamasına dönüştürmek için bazı politik araçlar devreye girer. Bunların başında parlamenter sistem gelir. Parlamenter sistem demek, siyasi kararlarda tek yetkili merciin parlamento olduğu demektir. Parlamento toplumu temsil etmezse; milletin vekili dolması gerekenler bir “siyasi ağa” nın vekili konumuna indirgenirse, şeklen oluşan parlamento dikta rejiminin en iyi sığınağı işlevini görür.
Saptırılmış siyasetin diğer bir aracı da yetkili ve etkili bürokrasidir. Bürokrasi, anayasanın çizdiği sınırlar çerçevesinde görev yaparken, siyasetin karanlık alanlarında balık avlamak isteyen siyasetçinin karar ve hareketleri üzerinde engelleyici işlev görür. Dikta heveslisi siyasetçilerin bürokratik vesayet adını vererek günahı kadar sevmedikleri meselenin özünde, keyfi alanlara meyleden siyasileri anayasal çizgiye çekmeye çalışan bürokrasinin hamleleri yatar. Kısacası, bürokrasi kafasına göre değil, anayasal çizgiye göre hareket ederek genel kabul görmüş halk iradesiyle siyasinin keyfi ya da belirli çıkar gruplarına yeşil ışık yakan davranışlarını frenler. 1980’lerden itibaren, cahilce ve kasıtlı olarak bürokrasi ile kırtasiyeyi birbirine karıştıran siyasi despotun bürokrasiye karşı giriştiği amansız mücadelenin kimin adına yapıldığı açık olduğu halde, nasıl bir gaflettir ki, halkımız kendi aleyhine fakat çıkar gruplarının lehine yürütülen bu kampanyaya onay vermiştir.
Saptırılmış siyasetin en önemli panzehri muhalefet partileridir. Muhalefet de anayasal çizgi doğrultusunda toplumsal çıkarı gütmede önemli bir yapıdır. Muhalefetin görevi eleştiri midir yoksa proje üretmek midir, sorusu çok hassas bir konudur. Devamlı eleştiri yapan muhalefet toplum tarafından kısır karşılanır; proje üreten muhalefet de çalınan projeleri ile iktidarı besleyerek, kendi yolunu tıkayabilir. Muhalefetin işi zordur, fakat bu zor işi başarmanın yolu da, iktidarı eleştirirken kendi yolunun ana hattını ince söylemlerle topluma yansıtmaktır. Kısacası, muhalefet ince manevra alanı içinde hareket etmek durumundadır.
İktidar ile halk arasındaki asimetrik bilgi ekseninin telafisinin en güçlü yolu siyasinin siyasi ahlakıdır. Bu ahlak o düzeyde olmalıdır ki, her yaptığı iş ve eylemde halka hesap verme sorumluluğunu vicdanının en derininde hissetsin. Günümüzde bu zorlu işin ne denli cesurca ve cahilce terk edildiğine her gün tanık olduğumuz tiyatroda rahatlıkla görüyoruz. Sınava her an hazır olmak, siyasinin şiarı olmalıdır, derken, bir de bakıyoruz siyasiler, ABD başkanının hazin durumunu yansıtırcasına, sanki kendi mamelekini yönetiyor gibi iktidara yapışmaktadır. Nitekim ABD başkanının hazin durumu siyaset teorisinde kara leke olarak okutulacaktır. Bu modele özenenler de, gün batıncaya kadar vicdansız bir huzur içinde olurken, aynı akıbetten kurtulamayacaktır!
Şimdi bir iktidar düşünelim ki, icraatında anayasal kurumları dışlayabilmektedir; gerçeği saptırarak, her gün hatta her an birbiri ile çelişkili ifadeler, iddialar ya da beklentiler yaratarak tam bir kafa karışıklığı içinde işleri götürmeye kalkmaktadır. Toplumsal haber ağları tam denetim altına alınmış, bürokrasi ve yargı da bir şekilde hizmete sokulmuşsa, halk ile siyasetçi arasındaki ilişki tam bir asimetri oluşturur; şöyle ki, siyasetçinin aldığı ve uygulamaya koyduğu kararların sebebi, hatta sonucu hakkında hiçbir bilgiye sahip olmayan halk tam bir göstermelik demokrasi kölesi olarak güdülmüş olur. Bu köle, her gün azalan testlerle azalan vaka sayısına, doğruluk derecesi kuşkulu ölüm olayları ile Avrupa’nın en önünde olduğumuza, ya da milyar dolarlık ihalelerinin bütçeden bir kuruş dahi çıkmadan yapıldığına inanır ya da savaşan doktor ve hemşirelerimize beşer onar lira sadaka dağıtılırken, başka bir ülkeye milyon dolar yardımlarla ağalık yapılmasını alkışlar. Yazık, gerçekten çok yazık! Bu durumda, bürokrasi ya da halk yönünde işlevsel olabilecek şekilde siyaset üzerindeki baskı vesayetinin kaldırılması karşılığında siyasi vesayetin, hem de ne zaman terk-i dünya edeceği belli olamadan, oluşturulmasına ve sürdürülmesine onay verilir mi, göz yumulur mu?
- Ortadoğu: Bataklığın kan gölüne dönüştürülmesi 14 Aralık 2024 04:31
- Asgari ücret konusu hafife alınmamalıdır! 07 Aralık 2024 04:50
- Çöküş ivmesi durabilir mi, durdurulabilir mi? 30 Kasım 2024 04:51
- Sistemin sis perdesi: Bütçe tartışmaları 23 Kasım 2024 05:00
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57
- Kevork Ağabey, müjde, oğlun Nobel aldı! 19 Ekim 2024 04:46
- Siyasi yalan 12 Ekim 2024 05:00
- İktidarın anayasa histerisine şiddetle karşı çıkılmalıdır! 05 Ekim 2024 04:33
- Boğaziçililer günü 28 Eylül 2024 05:07