28 Aralık 2020 00:00

Olay TV: Bazı sorular, bazı yanıtlar…

Olay TV kapandı

Ekran görüntüsü, Olay TV canlı yayınından alınmıştır.

Paylaş

Medya alanındaki iktidar denetimi nedeniyle ‘merkez medya’ kavramını tırnak içinde dahi kullanmanın mümkün olamadığı bir dönemde, ‘herkese eşit mesafede’ bir yayıncılık iddiasıyla yola çıkan Olay TV, 26 gün sonra yayın hayatına son verdi. 
Bu kadar kısa sürede gelen kapanmanın, nasıl bir müdahale sürecinin ardından gerçekleştiği konusunda İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’ın zincir tweet ile yaptığı paylaşımlar, sonraki gelişmelerle desteklendi.
Kapanma sürecine gelmeden önce, merkez sağda siyaset yapmış olan, medya patronu kimliği ile de tanınan Cavit Çağlar’ın ortağı Hüseyin Köksal ile böyle bir işe neden giriştiğinden başlayalım. 
Bunu bir dönem analizi ile açıklamak daha doğru ve anlamlı olabilir. Medya alanındaki iktidar denetiminin, merkezin dışında duran, görece düşük bütçeli az sayıdaki alternatif televizyon kanalı dışındaki tüm alana rengini verdiği bir dönemdeyiz. Tek adam yönetimi süreci bu döneme rengini verirken, AKP’den ayrılan Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan gibi iki kilit ismin yeni partiler kurarak yola çıktığı, AKP’ye karşı CHP etrafında ‘merkez sağ’ ile verili sosyal demokrasi tabanını harmanlayacak bir iktidar alternatifinin tartışıldığı bir dönem, yeni bir ‘merkez medya’ ihtiyacını da mayalandırdı. 
Muhtemelen bu alanda belirli deneyime sahip Çağlar da, ortağı Hüseyin Köksal ile birlikte, iktidarı doğrudan karşısına almayan, ama yeni iktidar alternatifi arayışlarına da ekran açacak bir denge için müsait bir ortam olduğunu düşündü. Olay TV projesi de böyle gündeme geldi.
Televizyonun yönetiminden, sunucusuna, muhabirine, kameramanına, reji kadrosuna kadar tüm ekip açısından ise, önemli olan mesleğini görece özgür bir ortamda icra edebilme imkanı bulabilmek. Medya patronları için televizyon ya da gazete, kendilerine siyasi ve ticari bakımdan kazandırma potansiyeli olan bir güçtür. Gazeteciler açısından ise, mesleğini görece de olsa özgür yaparken, aynı zamanda kirasını ödeyebilmek, sağdan soldan borç telaşına düşmeden ay sonunu getirebilmektir. 
Tam da bu nedenle, kısa süren bu deneyim bir yandan halkın haber alma hakkının karşı karşıya bulunduğu tehditlerin düzeyini bir kez daha teyit ederken, kanalın çeşitli bölümlerinde çalışan tüm ekip açısından da yeniden bir işsizlik dönemi anlamına geldiğinden üzücüdür.
Cavit Çağlar, Olay TV kapanırken, televizyonun Genel Yayın Yönetmeni Süleyman Sarılar’ın “Cavit Bey, ‘Bana iktidardan büyük baskı var. Çok ağır baskı altındayım devam edemeyeceğim’ şeklindeki sözlerine ve benzer nitelikteki kulis bilgilerine yanıt olarak şunları ifade etti: “Ben merkez sağda siyaset yapmış bu ülkeye hizmet etmiş bir kişiyim. Olay TV yayın ekibinin yaptığı yayınları beni rahatsız etti. Tarafsız yayın yaparken HDP yayınlarına ağırlık verilmesi üzerine bu konuyu beraber iş birliği yaptığım ortağıma ilettim. Bunun üzerine ‘Yeni bazı arkadaşları kanala ilave edip denge kuralım’ dediğimde ortağım bunu kabul etmedi. Ben de bu şartlarda devam edemeyeceğimi, kanaldan ayrılmak durumunda kalacağımı söyledim.”
Öncelikle,  izleyenlerin de bileceği gibi, kanal bütün partilerin grup toplantılarını eşit bir biçimde yansıttı. Ancak, ‘merkez’ kanalların HDP’yi HDP’siz programlarla konuştuğu ve hedef haline getirdiği bir dönemde HDP’ye normal bir parti muamelesi yapmak bile kuşkusuz verili standardın dışına taşmış oluyor.
Ama bu Türkiye’deki sansür sürecinin yol açtığı bir sonuçtur. Bir televizyon kanalı bu kriminalleştirilmiş yayıncılık sınırlarının dışında duruyorsa mesleğin ilkelerine sahip çıkıyor demektir. 
Aslında daha yayına başlamadan, yani ortada HDP grup toplantısı yayını filan yokken televizyona baskılar başladı. 
Buradan sözü edilen ‘liste’ meselesine gelelim. Cavit Çağlar’ın kanalın yayın politikasından rahatsız olduğu, Kanal 7 ve Ülke TV Dış Haberler Müdürlüğü görevini yürüten Taha Dağlı ile bir dizi görüşme yaptığı yansımıştı. Kanalın kapatılması sonrası Taha Dağlı, Superhaber’e şu açıklamaları yaptı: “Ben Cavit Bey’in beni arayıp, bizzat kendisinin davet etmesi üzerine ofisine gittim. Bir dizi görüşmemiz oldu. Kendisi Olay TV’nin yayın politikasından son derece rahatsız olduğunu, aslında böyle bir yayın arzu etmediğini ama en baştan müdahale etmediğinden dolayı maalesef işin bu noktaya geldiğini, bir nevi kandırıldığını söyledi. (…) Yayın konusunda bana yaptığı iş teklifi doğrultusunda 6-7 kişiden oluşan ekibimle gelebileceğimi söyledim. Sanırım ‘yollandı’ dedikleri liste bu.

Ama 6-7 kişiden oluşan o listeyi kendi yakın çevremle istişarelerim sonucu belirledim. Hepsi de farklı yayın organlarında yıllardır görev yapmış olan, Türkiye konusunda hassas olan, bu ülkenin milli menfaatlerine duyarlı objektif ve tecrübeli isimlerdi.”
Şimdi burada duralım. Taha Dağlı, o listedeki gazeteciler için, “Türkiye konusunda hassas olan, bu ülkenin milli menfaatlerine duyarlı objektif ve tecrübeli isimlerdi” diyor. Bunu böyle söylemek, Olay TV’de görev yapan gazetecileri zan altında bırakmaktan başka nedir? Ayrıca, bir gazeteci “Bu ülkenin menfaatlerine duyarlı” diye bir tanım yapıp yanına da “objektif” kavramını ekliyorsa, bugünkü düzende ve yapılan tartışma bağlamında HDP’ye sınır çeken bir objektifliği mi anlamalıyız buradan? Değilse neyi anlamalıyız?
Gelelim Çağlar’ın daha sonra “yalanladığı” iddiaya. Çağlar gerçekten “yukarıdan” arandı ve kendisine bir “liste” verildi mi? 
Şimdi meslek büyüklerimizden rahmetli Mustafa Ekmekçi’nin yasaklı darbe dönemlerinde kullandığı yöntemi ödünç alarak soralım: 
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cavit Cağlar’ı arayarak, Olay TV’nin yayın yönetmeni dahil olmak üzere bazı isimlerin değişmesi talebiyle birlikte bir liste vermiş midir? 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa