Kaygılar ve umutlar
![](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/175426.jpg)
Fotoğraf: Unsplash
Hemen hepimiz için 2020 zor bir yıldı. Bazılarımız için ise daha zor. Sanıyorum birçoğumuz bir an önce gitsin diye bekliyoruz. Neredeyse arkasından teneke çalacağız. Her şeye rağmen de 2021’den umutluyuz ve beklentilerimiz var. Aslında bu duygumuz yeni değil, 2015 yılından beri sürekli olarak bir yıl bitsin gitsin diye bekliyoruz, ama her defasında gelen yıl -gideni aratmasa da- daha zorlu oluyor. En azından toplumun bir bölümü için durum bu. Ancak 2020 diğerlerinden farklı olarak sadece Türkiye’de belli toplumsal kesimlerin zor geçirdiği bir yıl olmadı, tüm dünya için zor bir yıldı. Adeta, “bildiğimiz dünyanın sonu” türünden bir yıl. Bahar döneminde, “salgın vesilesiyle acaba yeni bir dünya inşa olur mu?” düşüncesi belki daha fazla dillendiriliyordu, ama yılın sonuna geldiğimizde hemen herkes “eski normale dönebilmek” hayalinde. Yine rahatça seyahat edebilmek, kafelerde arkadaşlarıyla buluşabilmek, sevdiklerine sarılabilmek… Herhalde 31 Aralık gecesi çoğu insanın yeni yıl dileği “normalleşebilmek” olacak. Eski normallerimizin bugünleri yaşamamızdaki payı düşünüldüğünde, “insan hiç akıllanmıyor” demek mi lazım?
Evet, 2020 çok kötü bir yıldı; yüz binlerce insan salgın hastalıktan öldü. Artık sevdikleri onlara önümüzdeki aylarda normalleşsek dahi sarılamayacak. Çoğumuzu yalnız ölme korkusu sardı ya da sevdiklerimizin yanında olamama korkusu. Artık hemen hepimiz anksiyeteden (kaygı bozukluğu) mustaribiz. Ancak yine de bazılarımızın ki katmerli. Sevdikleri cezaevinde olanların salgından dolayı duyduğu kaygı diğerleriyle karşılaştırılabilir mi? Yoksulun, işsizin kapanma korkusu, gelir kaygısı olmayan, eve kapanmayı geniş, ferah ve bahçeli evinde zaten gönüllü de gerçekleştiren ile aynı mı? Kaç yıldır pasaportu gasbedildiği için seyahat edemeyenin, üzerine bir de sınırların kapanmasından ötürü seyahat edememesinden duyduğu kapana kısılmışlık hissi aynı olabilir mi? Peki ya, salgın öncesinde işsiz iken, üzerine bir de salgınla birlikte artan işsizlik eklenince yaşadığı kaygının işi ve aşı olanla aynı olması mümkün mü? Ya yaşını almış, kalan ömrünün sınırlı olduğunu düşünen ve dolayısıyla da son yıllarını evde kapanarak geçiren birinin kaygısı? Esnek çalışabilenle, her gün toplu taşım araçlarına binip işine gitmek zorunda olan işçinin kaygısı aynı mıdır? Örnekler çoğaltılabilir, ama söylemek istediğim kısaca, 2020’nin bize tüm bu kaygıları bırakıp gittiği.
Olmasını istediğimiz, ancak bir türlü gerçekleşmeyen çok şey var 2020’de. Selahattin Demirtaş özgürlüğüne kavuşamadı, Osman Kavala zira öyle. Ve tüm diğer siyasi tutsaklar… 2020 yılı boyunca umutla bekledik olmadı. Umarım 2021 müjdesiyle gelir. OHAL Komisyonu lağvedilsin, tüm ihraçlar görevlerine dönsün dedik, 2020’nin bize son golü komisyonun görev süresinin uzatılması oldu… Salgın ha bitti ha bitecek dedik, üçüncü dalgayla boğuşuyoruz…
Peki hiç mi güzel şeyler olmadı? Neyse ki oldu! Zor oldu, zor vazgeçti ama D. Trump iktidarı kaybetti. Darısı onun gibi olan diğerlerinin başına. Kovid-19’a karşı aşı bulundu, geleceğe dair bir umut doğdu. Dünyanın pek çok yerinde siyasi zorbalara, adaletsizliklere, eşitsizliklere karşı, başta kadınlar olmak üzere, insanlar seslerini yükseltti. Belarus’ta, Fransa’da, Şili’de, Tayland’da, ABD’de, Hong Kong’ta, vs. Onların protestoları dünyaya ışık ve umut oldu. O umut salgında, dünyanın pek çok yerinde, “yalnız değilsin, yalnız değiliz” diyenlerin balkonlarından, dayanışma ağlarından yükseldi. Küçücük çocuklar iklim aktivisti oldu, çevreye daha duyarlı bir nesil gümbür gümbür geliyor… 2021’den umudu kesmemek için az şeyler mi?
Bu dünyada evet kaygılanacak, mücadele edilmesi gereken çok şey var, tıpkı güzel ve kıymetli çok şey olduğu gibi. Sağlıklı, mutlu, umutlu ve daha az kaygılı bir yıl dileklerimle…
Evrensel'i Takip Et