Sezonu geçmiş vitrin de dükkan da dökülüyor
Fotoğraf: MA
29 Aralık günü 4 kadın öldürüldü.
Aylin Sözer’i para için esir alan bir adam yaktı, Selda Taş’ı evli olduğu erkek vurdu, Betül Tuğluk’u oğlu bıçakladı, Vesile Dönmez’e oğlu ateş etti.
Diyanetin başı Ali Erbaş’ın “Hiçbir meslek ya da hedef; aile olmaktan, anne olmaktan daha önemli kabul edilemez” açıklamasından bir gün sonra oldu.
30 Aralık günü ülkenin her yerinde kadınlar isyana durdu.
Bir isyan da üniversiteli kadınlardan geldi, AKP İl Başkanlığına giderek mor boyalarıyla 4 kadının katlini, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmamasını protesto ettiler. Darbedilerek gözaltına alındılar.
30 Aralık’ta Buse Üçer bu protestonun videosunu paylaşırken yazdığı, “Bu kenti ateşe vereceğimiz günler yakın” tweeti yüzünden Ankara Mor Mekan’dan çıkarken polislerce önü kesilip gözaltına alındı. “Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçu” TCK 213 uyarınca tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi, yeni yıla gözaltında girdi, yurt dışına çıkış yasağı ile 1 Ocak günü serbest bırakıldı.
1 Ocak cuma namazı çıkışı Erdoğan, CHP üyesi başörtülü kadınlar için vitrin mankeni benzetmesi yaptı. Sözcü’yü de Ayasofya yüzünden hedef gösterdi.
Buraya kadarki kronolojik olaylar zinciri bile kimin vitrininin döküldüğünü, dükkanı boşaltma zamanının geldiğini gösteriyor.
AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin’in, “Bu ülkede AKP gelene kadar kadın kelimesinin adı yoktu” açıklaması vitrin. Bir günde 4 kadının öldürüldüğü ülkede Diyanetin hâlâ kadını canına bedel olacak şekilde aileyi korumaya sevk etmesi dükkanın içi.
Bizim başörtülü bacılarımızı üniversiteye sokmadılar söylemi vitrin, okumuş kadınlara “Bir kadının en önemli kariyeri anneliktir” sözü raftaki gerçeklik.
Tekellerin içki satışını yasaklayarak, yılbaşı kutlamalarına operasyon çekerek tedbir alındığı yazılan vitrinin arkasında Ayasofya’yı ibadete binlerce kişiyle açmaktır sundukları.
Vitrinde sokağa çıkma yasağını ihlal eden çöp toplayıcıya, evsize binlerce liralık ceza kesilirken, Cengiz, Limak, Kalyon, Kolin ve Makyol’a 10 yılda 128 kez vergi ve harç indirimi yapılmasıdır içeride olan.
MHP genel başkan yardımcısının HDP için ‘İtlafı gereken bir siyasi haşere sürüsü’ lafı, Soylu’nun haysiyetsizler diye bağırması, Çakıcı’nın “ulan dürzü” diye başlayan “Seni fasulye çubuğuyla, bakla kazığıyla tanıştırırım” sözleri dururken Buse Üçer’in bir tweetle halkı paniğe sevk ederek tehdit ettiğini yazarlar vitrine.
“Şuraya sembolik de olsa bayan milletvekillerimizden hiç olmazsa iki tanesini alalım, iki tane geliyor”, cümlesi; “Al sana bir Kürt, al sana bir Kürt daha” konuşmasıdır vitrinin dahi çöküşü.
Hiçbir seneye umutsuz girilmez. İnsanız, bizimle birlikte dünya da yaş alıyor her yeni yılla, bir olgunluk, bir doygunluk, bir sükunet, bir iyilik bekliyoruz haliyle.
Ama işte 1 Ocak günü, cuma namazı çıkışında yapılan, Sözcü gazetesini hedef gösteren, kadına vitrin süsü diyen o 10 dakikalık öfke saçan, tehdit içeren konuşma gösteriyor ki beklentiyi yeni bir yılda değil kendimizde aramak zorundayız.
Lenin ne diyordu?
“Eğer bir toplumda, devrim ve toplumsal değişim için koşullar olgunlaşmışsa ama bu toplumsal değişimi gerçekleştirecek bir güç yoksa, o toplum için için çürümeye başlar.”
Çürüyoruz yerimizde durdukça.
Örgütlü bir halkı hiçbir güç yenemez, bizim örgütlü karşılamamız lazım bu yılı.
O değişimi gerçekleştirecek güç biziz, bize cesaret, dayanışma, umut ve azim gerek.
Yalandan bir vitrini cilalayıp duruyorlar bunca yıldır, itibar, şatafat, şov, dükkanın içi şiddet, yoksulluk, tutsaklık kaynıyor.
Bir Norveç atasözü der ki, “Yalan dört nala gider, gerçek adım adım yürür. Gene de vaktinde yetişir.”
Umarım bu yıl gerçeğin vakti gelecektir, yetiştiğinde onu karşılamaya hazır olmalı.
Mücadele, üç beş kişilik sofralarda dertlenmek, sosyal medyada diyeceklerimizi lafın etrafından dolanarak yazmak değil.
İktidar bugün demokratikleşme koysa vitrine, çözüm sürecini rafa dizse, sembolik de olsa bir iki kadın vekille, sayılı siyasi tutsağın serbest bırakılmasıyla, üzerinde oynanmış sayılarla hazırladığı ekonomi raporlarıyla süslese vitrini, buna kanıp dükkandan içeri adım atacak kaç kişi kaldı?
O yüzden artık iktidardan değil kendimizden olmalı beklenti.
2020’de bırakalım karamsarlığı, yılgınlığı, tembelliği, korkuyu, umursamazlığı.
Daha beteri hep oluyor, dip dediğimiz yarın daha yukarıda kalıyor. Daha da beklemeyelim yukarı çıkabilmek için dibe vurmayı.
31 Aralık gecesi, sokaklarda in cin top oynuyordu, kimseler yoktu. Camlardan kutlama sesleri gelmiyor, müzikler sokağa taşmıyordu.
Sonra saat tam 12’yi vurduğunda bütün camlardan ıslıklar, alkışlar duyuldu. İnsanlar pencerelerden bağırıyordu: İyi yıllar arkadaşlar, iyi yıllar, herkese iyi yıllar!
Dedim ki kendime, susturamayacaklar içimizde çağıldayan umudu, neşemizi çalamayacaklar, ne yapsalar bir aralık bulup akıyor işte.
Keşke her gün aynı şekilde çıkabilsek camlara, koca ülkede kaç sokağı kaç bekçiyle susturabilirler ki?
300 bin kapasiteli cezaevi olan bir ülkede kim bilir kaç milyonuz sesi eve sığamayan. Evi mimlerler diye korkmaya gerek var mı, sanki bir tweetten evi bulamıyorlarmış, telefonlar dinlenmiyormuş gibi?
Kadının kahkahasına iffetsiz dedikleri ilk sefer, susturamasalardı sokakları, bunca kadın ölür müydü?
Asgari ücret konuşulurken milyonlarca balkondan sarkıtsaydık keşke “Ya insanca ücret ya istifa” pankartlarını, hâlâ 2 bin 825 lira diye açıklayabilirler miydi?
“Vergi affını affetmiyoruz” yazsaydık tüm duvarlara, 128 kez silebilirler miydi milyarlarca borcu?
Belki meydanlarda bir araya gelemiyoruz pandemi yüzünden ya da orantısız şiddetten. Ama madem ki bize çizdikleri bu baskı altındaki, yoksullukla bezeli hayata teker teker direniyoruz evlerde, her ev, her bir sokak artık bir eylem alanı.
Pandemi bütün ezberleri bozmuş, bizi bir kez daha hesap vermezlikle sınamışken, yeni bir yılda ezberleri bozup yeni eylemlilik yolları aramalı.
“Sosyalizmin, hem de kapitalist gericiliğin ortasında, hiç kimse bir şeylerini feda etmeden kurulacağını düşünmek bir masaldır” diyordu Che.
Evde öylece dururken bile çok şey aldılar elimizden, çok insan, çok hak, çok daraldı yaşam alanı.
Bu sefer de biz çıkalım ortaya, fedaya hazır olmak, hazırlıksız yakalandığımız hak kayıplarından yeğ değil mi?
2021’den ezilenlere cesaret, iyilere iyilik, zalimlere hesap diliyorum. Bunu yılı oluşturan sayılardan değil, kendimizden diliyorum.
İyi pazarlar, iyi yıllar, iyi olalım.
- Kitap-defter açık sınav 16 Kasım 2024 04:47
- Soru 09 Kasım 2024 04:19
- Bi'şey 02 Kasım 2024 04:47
- Bazı huylarımız iyi değil... 26 Ekim 2024 04:25
- El artırmak üzerine 19 Ekim 2024 04:24
- Ben aptal mıyım bay başkan? 12 Ekim 2024 04:40
- Ottolaşmak üzerine 05 Ekim 2024 04:40
- Estetik özlem 28 Eylül 2024 05:04
- Katlanmak ya da katlanmamak 21 Eylül 2024 04:42
- Hakikat ve utanç 14 Eylül 2024 04:19
- Başka türlü, bambaşka, çok yeni, hiç denenmemiş, işe yarayacak bir şeyler… 07 Eylül 2024 04:58
- Hangi barış neyin savaşı 31 Ağustos 2024 04:26