04 Ocak 2021 23:37

AKP – yönetiyor mu yönetemiyor mu?

AKP MYK toplantısı

Fotoğraf: DHA

Paylaş

AKP destek kaybetti -bu açık. Sömürülen kitleleri eskisi gibi ikna edip rızasını ve desteğini alamıyor. Ortağı ve destekçisi MHP de öyle. Cumhur İttifakı eskiden referandum ve seçim kazanmıştı. Hile hurda yok değildi; ancak emekçi kitlelerin çoğunluğu -kimi inanarak kimi kerhen- arkalarında görünüyordu.

AKP, MHP’yi yanına çekerek, 2015 seçimlerinde sarsılan kitle desteğini korumaya uğraştı. Ne yaptıysa olmadı. Daha 2019 yerel seçimlerinde 11 büyük kentle birlikte çoğunluğu kaybettiler. Sloganı hatırlayan kaldı mı, bilinmez, ancak AKP yerel yönetimlerden gidince “her şey[in] çok güzel olacağı” ileri sürülmüştü, olmadı! Fark eden, AKP’nin, MHP ile el ele daha çok saldırganlaşması ve kötülüklerin nicelik ve niteliğinin artışı oldu.

Yerlerinde kalsınlar, mücadeleye ve iktidarı devirmeye gerek yok değil elbet! Fazlasıyla var ve bu ihtiyaç her gün büyüyor. Tersi doğru: mücadele edilmeyerek, “ilk seçimde gidecekler” denip “Godot’yu bekler gibi” beklendiğinde kötülükler artıyor.

Önce “Teröristlere aman vermiyorum” diyor ve başta burjuva muhalefet olmak üzere ses çıkaran olmuyordu. Hatta CHP “dokunulmazlıklar” konusunda “Anayasaya aykırı, ama tamam, kaldırılsın” deyip destek vermişti. Kolaydı. HDP’lilerin ardından CHP’lilerden de içeri alınan oldu. Sonra Esad dendi; ses çıkaran olmadığı gibi, asker gönderme tezkereleri desteklendi. Libya’da da. Eee, hep birlikte milliyetçiydiler! “Kurtulacağız” demekteydi, ama burjuva muhalefet, kendilerini de peşine takan AKP’nin dışarıya yığınak yapıp milliyetçilik üzerinden güç toplamasına onay vermekteydi.

Gençlere zaten aman verilmiyordu! Ardından barolar geldi. Avukatlara “terörist” muamelesi yapıldı, saldırıldı. “Teröriste aman vermiyoruz” dediklerinde sessiz kalanlar sıra avukatlara geldiğinde de sesini çıkaramadı. Sonra TTB’yi dillerine doladılar! Pandemi koşullarında sağlıkçıların itibarı yüksek olmasa, baroya benzeteceklerdi. Ama sokağa dökülmelerine neden olarak sağlıkçıların haklarını tanımamayı sürdürdüler. İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmaya yeltenince kadınların direnişiyle karşılaştılar. Ancak “Yeter, her gün bir kişi eksilmek istemiyoruz” diyerek kadın cinayetlerinden sonra gösteri yapan kadınlara saldırmaktan geri durmadılar. “Terörist”likle itham edilme sırası kadınlardaydı!

Arada “Tarlamda maden ocağı istemiyorum”, “HES istemiyorum” diyen köylülere saldırmaktan kaçınmadılar.

 “Asgari ücret” diyen, toplu sözleşmeyle enflasyonu yakalamaya çalışan işçiye “terörist” yaftasını asmaya kadar vardırdılar işi. Kim “Bu kadarı olmaz” diyor, hak ve adalet aramaya çıkıyorsa düşman belliyor, saldırmakta sakınca görmüyorlar.

Kimsenin yaşam tarzına karışmıyoruz” diyorlardı! Salgını bahane bilip yılbaşı kutlamalarına baskınlar düzenlediler. Polis ekipleri, “kımıldama”, “yere yat” bağrışları eşliğinde sanki “hücre evi” basar gibiydiler. Eskiden yılbaşı kutlamalarına sivil dinciler saldırır, IŞID falan bomba atardı. Şimdi devlet eliyle saldırılıyor. Salgın önlemiyse, Diyanet “Cuma namazı için en yakın camiye gidilebilir” fetvası vermeseydi, anlaşılabilirdi belki. Ama hayır, yılbaşı kutlaması için bir araya gelinemiyor, ama namaz için gelinebiliyor! Net ideolojik tutum!

Kitle örgütlerine kayyum atama yasası da öyle. Yeni Şafak yazarı “Ortam değiştiğinde felaket olur” deyip gelecekte bu yasanın dinci örgütlere uygulanabileceği uyarısını yaptığında “Garanti benim” diyen İçişleri Bakanı “tek adam yönetimi”nin değişmezliğini ilan etmekteydi!

Burjuva muhalefete bakarsanız, “Yönetemiyorlar”!

Kılıçdaroğlu Halk TV’deki yılın ilk söyleşisinde vurguladı: “AKP yönetemiyor”! Önce sevgili Alper Taş “Yönetemiyorlar” demiş ve hatta yerel yönetimleri kastederek bir “ikili iktidar” durumundan söz etmişti! Bu çağda, “ikili iktidar”, işçi sınıfıyla burjuvazinin güçleri birbirine yetmezse olasıdır.

Yönetememek”, “İyi yönetemiyorlar, ben daha iyi yönetirim” demek değildir. Yönetmeye mecalleri yok, halk eskisi gibi yönetilmek istemiyor ve bayrağı çekmiş geliyor demektir. Daha nasıl yönetecekler? Üstelik güç kaybettikçe giderek saldırıda sınır tanımıyorlar.

Gevezeliğe yer yok, saldırıları önlemeye ve üstesinden gelmeye çalışırsak üstümüze düşeni yapmış oluruz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa