2021’e girerken
Fotoğraf: Dinçer Akbir/DHA
2021’e girerken, görünürde asgari ücrete, memur ve emekli maaşlarına zam yapıldı. İktidar aygıtına bağlı TÜİK tarafından %36.7 olan 2020 yıllık enflasyonu %14.6 gösterilerek bu enflasyon oranı altında yapılan “artış”, zaten artış olarak değerlendirilemez. Bu bir yana, 2021’e daha girilir girilmez zamlar birbiri ardına geldi. İktidarın sopasıyla tehditlerini göze alarak konuşan herkes durumun daha da kötüleşeceğine dikkat çekiyor. Televizyon kanallarını izleme olanağı bulanlar, iktidarın tekelci sermayenin en saldırgan kesimleriyle organik ilişki içinde şiddet, baskı ve yasak kapasitesi giderek artan yönetim politikasıyla halk yığınlarını yoksullaşmaya ve işsizliğe daha çok sürükleyen dayatmaları sürdürme ısrarını görürler. Erdoğan yönetimi, pandemi koşullarından da yararlanarak askeri-siyasal ve iktisadi mengeneyi, silah-enerji-inşaat trilyonerleriyle banka kodamanlarının istem ve çıkarları yönünde işletirken, buna engel saydığı her oluşum, örgütlenme ve direnişi etkisiz kılmaya çalışıyor.
Buna rağmen ama şoven milliyetçi, yayılmacı ve saldırgan söylem desteğindeki askeri-siyasal pratik toplumun belirli kesimlerini sürükleyici özelliğini hâlâ koruyor. Burjuvazinin bir bölümünün ve emekçilerin büyük kesiminin muhalefetine karşın merkezi-oligarşik karakteri güçlendirilmiş aygıt içeride halk muhalefetini ezme politikasını yoğunlaştırarak dışa yönelik güç ve entrika politikasını sürdürebildi. Belirli bir yıpranmışlığına, güven yitimine ve özellikle uluslararası alandaki sıkışmışlığına karşın, Bahçeli ve Perinçek partileri desteğindeki ‘Tek adam yönetimi’, bu politikaları uygulama olanağını hâlâ bulabiliyor.
Bunun en önemli nedeni, işçi sınıfı ve emekçi halk kitlelerinin, kendilerine karşı uygulanan ve uygulanmaya devam edilen saldırılara karşı püskürtücü bir güçle ortaya çıkamamış olmalarıdır. Sendikal ve politik bölünmüşlüğünün yanı sıra örgütlü birleşik mücadelesinin düşük düzeyi ve sınıf bilinciyle hareket etme konusundaki eksiklik ve zaaflarıyla işçi sınıfı, örnek olsun pandemiye rağmen üretimi sürdürürken, ücret artışı için genel bir direniş gösterememiştir. Kuşkusuz birçok lokal direniş yaşanıyor ve önümüzdeki dönemde bunların artacağını gösterir çok sayıda veri bulunuyor. Ancak yakın tarihinde 15-16 Haziran, Şişe Cam, Zonguldak, Ünaldı, SEKA-TEKEL vb. gibi büyük ve önemli direnişler bulunan işçi ve emekçiler açısından bugünkü durum, aşılması gereken bir geriye düşüş halidir. İşsizlik ve yoksullaşma gibi ürkütücü etkenlere karşın bekleyerek ya da hükümet-devlet yöneticileriyle sermaye kodamanlarının anlaşma içinde “reva gördükleri” koşulları kabullenerek yaşam ve çalışma koşullarının iyileştirilemeyeceği açıktır. Trilyonlarca liralık toplam kârlarıyla sanayi ve banka patronlarının salgın dinlemeksizin sermayelerini çoğaltmayı sürdürdükleri bir ortamda işçilerin ve çalışan halkın diğer kesimlerinin de kendileri için yapacakları daha fazla şey olmak zorundadır. Hayat öğreticidir ve şimdi çok daha fazla sayıda tuzakçı politik burjuva figür, sermaye uşağı örgütüyle “biz daha iyisini yapacağız-biz daha iyi yönetiriz!” çığırtkanlığıyla piyasadadır.
CHP, “İYİ Parti”, Saadet Partisi bir yana, daha dün imha ve soygun siyasetinin sözcü ve uygulayıcıları arasında olan Davutoğlu, Babacan gibileri de burjuvazinin kulvarında yeni diye at koşturmaya soyunmuşlardır. Onların tuzaklarına düşmemek kadar, halka karşı politikalarıyla ‘eskimiş’ olanların tuzaklarından kurtulmak da özgürce yaşayabilecek toplumsal koşulların oluşturulması için şarttır.
İşçi-emekçi düşmanı politikaların uygulayıcılarının kendilerini “millete hizmet” ile ilişkilendirmeleri alışıldık eski politika madrabazlığıdır. Kürtlerin ulusal haklarından sözedilmesini dahi suç sayan “bir gelenekten geldiklerini” söyleyen “İYİ” sözcüsünün HDP’lileri işaretle “güneş yüzü dahi görmesinler” diye konuştuğu yerde “millet ittifakı” adlı sermaye blokunu destekleyerek faşizmin inşası ve savaş kışkırtıcı politikalar önlenemez. Suriye’nin ilhakı hedefini gizlemeyen, Kürt kentlerinde girişilen imha ve yıkım politikasının mimarlarından olan, evleri yıkılan Kürt aileleriyle alay edercesine “yapılacak villalardan birini alıp eşiyle birlikte orada oturacağını” söyleyen Davutoğlu’nun Kürt desteği için bölgeye giderken utanç bile duymaması, burjuva politikasının karakterini işaret eder.
İktidarı elinde tutanlar baskı ve aldatıyla emekçileri mücadeleden alıkoymaya çalışıyor. Burjuva emperyalist şeflerle, ABD ve Avrupa başkentleriyle işbirliğindeki pürüzler aşılmaya, Kürt mücadelesi, işbirlikçilik temelli saptırılıp etkisizleştirilmeye; ileri işçi ve emekçilerin, gençlik ve emekçi kadın kitlelerinin muhalefeti, örgütleriyle birlikte ezilmeye çalışılıyor. “Reformlar” söylemi bu politikaya hizmet ediyor.
Faşist inşa somut bir tehdittir bu tehdide karşı mücadele aktüel ve acildir. İşçi sınıfı, kent-kır emekçileri, işsiz ve yoksul yığınlar, geniş küçükburjuva kitleler, gençlik ve kadın emekçi kitleleri, burjuva partilerinin etkisinden kurtulmadan ve bölünmüş durumlarını aşmadan başarıya ulaşamazlar. Baskı, yasak ve şiddet sarmalı takviye sürecindedir.
Mücadeleci bir militanlığa, devrimci sosyalist alternatifin güç kazanması için kesintisiz ve enerjik bir çalışmaya ihtiyaç vardır. Kitle mücadelesinin devrimci bir dalga şeklinde yükseliş göstermediği günümüz koşullarında, şurada burada ortaya çıkan lokal grev girişimleri ve protestoların birleştirilmesi ihtiyacı artmıştır. Sosyal birlik ve dayanışma duygusunu dahi körelten bir yalnızlaştırma ortamına karşı kolektif devrimci tutum ve tarza ihtiyaç var. Bilimsel sosyalizmin ve ileri teknolojik gelişmelerin sağladığı bilgi birikimi, kendini insan ve devrimci olarak donatmak isteyen “birey insan”a, önceki zamanlarda ulaşılması mümkün olmayan olanaklar sunuyor. Mücadeleci ruh ve enerjik çalışma olmaksızın önümüzdeki yıl ve yılları burjuvazinin eski-yeni tuzaklarının aşıldığı işçi ve emekçilerin devrimci kazanım yılları haline getirmek mümkün olmayacaktır.
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54
- Çürümenin toplumsallığı ve çürüyeni yönetme politikası 24 Ekim 2024 12:47
- İktidarın ekonomi kriterleri 26 Eylül 2024 05:56
- Vicdansızlık! 19 Eylül 2024 05:15
- Derin ve lağımlı bataklık! 12 Eylül 2024 05:58
- Sağın gücü ve işçilerin ‘kör noktası’ 05 Eylül 2024 05:28
- Malazgirt, Bahçeli, HÜDA PAR vs. 29 Ağustos 2024 05:40