06 Ocak 2021 23:10

Her şey şampiyonluk için

Stadyumda sol yumruğunu kaldıran bir erkek

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Futbol, endüstriyel bir faaliyete dönüşünce, beraberinde mutlak kazanma hedefi üzerinde yükselen bambaşka bir kültür edindi. Bu; endüstriyelleşmenin kaçınılmaz sonucu olarak ortaya çıkan ve futbolun sadece şampiyonluk hedefiyle oynanabileceği inancıyla şekillenmiş son derece sığ bir kültür. Öyle bir kültür ki, hem futbolun oyun, eğlence boyutunu tamamen yok sayıyor, hem de oyuna ve rakibe saygı, dürüst mücadele gibi ahlaki değerleri asla umursamıyor. Endüstrinin, “Ancak kazandığın sürece ayakta kalabilirsin” mottosu, futbolu teslim almış durumda. Bu nedenle de kazanmak için her yol meşru görülüyor…

Gözleri bu denli döndüren baş unsur, şampiyonlukla birlikte elde edilecek rantın büyüklüğü. Ayrıca, işin bir de şampiyonlukla birlikte yaşanacak manevi tatmin boyutu var ki o da, pek çok kompleksin ve ruhsal sıkıntının ilacı sayılabilir!..

Kazanmacı kültürde; teknik direktörler, kulüp başkanları ve yöneticiler sezonun ilk haftalarından itibaren kendilerini, “Bu sene kesin biz şampiyon olacağız” gibisinden iddialı açıklamalar yapmak zorunda hissederler. Sezon boyunca da bu tür açıklamalarını sürdürürler. Böylece hedeften uzak düşmeleri durumunda sorumluluğu birtakım dış unsurlara yüklemenin altyapısını hazırlamış olurlar. Öyle ya, kazanamıyorlarsa bunun altında kesin komplolar, algı operasyonlar, vs. vardır. Yoksa kendileri asla hata, yanlışlık yapmaz!..

Bu kültürde, kazanılamayan maçların ardından hakemlerin başrolde yer aldığı türlü komplo kurgularının ve bununla bağlantılı mazeretlerin gündeme getirilmesi adettendir. Şampiyon olmalarını engellemeye çalışan birtakım güçlerden söz edilir. Lakin bu güçlerin kim ya da kimler olduğu bir türlü açıkça dile getirilmez. Hakemleri, lümpen taraftar yığınlarına hedef gösterecek ya da mesleklerini bırakmaya zorlayacak kadar pespayeleşebilen yöneticiler bile çıkar ortalığa…

Zaman zaman insanları kendilerine karşı kurulan tezgahlara ikna etmek adına, önceki sezonlarda yapılan hakem hataları hatırlatılır ya da yıllar önceki bazı maçlara şaibe imalı göndermelerde bulunulur. Böylece yeni kayıkçı kavgalarının fitili ateşlenir. Gerilim de, bu kültürün olmazsa olmazlarındandır. Başta medya olmak üzere gerilimden beslenenler çoktur...

Yöneticilerden hiçbir zaman, “Ne olursa olsun, oyuna ve rakiplerimize saygıyı asla elden bırakmayacağız, hep sadece kendimize bakacağız, dürüst mücadele ve iyi oyunla herkese keyif ve zevk vereceğiz” gibi hedefler duymayız. Bunlar, “Şampiyon ol da, nasıl olursan ol” yaklaşımıyla şekillenen kazanmacı kültüre uygun düşmeyen söylemlerdir...

Medya da henüz sezonun yarısına bile gelinmemişken, şampiyonluk temalı haber, yorum ve anketlerle, farklı hedeflere yönelebilecek yolları daha en başından kesip insanları şampiyonluğa koşullayan kültürü besler…

Ve taraftarlar… Yöneticiler ve medya tarafından şampiyonluğa öylesine koşullandırılmışlardır ki, ikinciliği bile başarısızlık olarak görürler. Oyunun ahlaki boyutuyla zerrece dahi ilgilenmez ve bunu önemsemezler. Yeter ki tuttukları takım şampiyon olsun…

Bu bakış açısının, toplumsal hayatta örneklerini sıkça gördüğümüz kişilik özelliklerinin futbol alanındaki yansıması olduğu söylenebilir.

Bencillik, kibir, çıkarcılık, fırsatçılık, yararcılık gibi yozlaştırıcı unsurların ağır bastığı toplumsal iklimde başka türlü bir futbol kültürünün boy vermesi beklenemezdi.

Bilgiye, ahlaka, saygıya, öz saygıya, öz eleştiriye değer verilmeyen ve sadece kazanma hedefine kilitlenilen kültürel çerçeve içinde futbol işte ancak böyle utanç verici manzaralar eşliğinde icra edilebiliyor…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa