Yeni ‘gerçek Amerika’da sıradanlaşan faşizm
Fotoğraf: AA
Kongre baskını sırasında komünizme, globalizme karşı nefretini dile getirip Amerika’yı düşmanlarından geri alacağız diyen Viking şapkalı bir lümpen, olayın simgesi oldu. Arkalarındaki sermaye güçlerinin, lobilerin, çıkar gruplarının, ülkenin ali iç ve dış çıkarlarının sabit garantörleri olan derin bürokrasinin maddi ve manevi olarak desteğini alarak seçilen ve aynı koşullarla iktidarda kalabilen ABD başkanlarının arasında lümpenlikte kimsenin yarışamayacağı kadar uç bir figür olan Trump, hareketinin simgesiyle uyuşmaktaydı. Ortadoğu halklarına yirmi yıldır kan kusturan, önce demokratikleşemesinler diye baskı uygulayan sonra demokrasi ihraç etmeye kalktığı ülkelerde darbelerin, işgallerin ve parlamento baskınlarının başlıca faili olduğu halde kendi ülkesinde eşsiz bir demokrasinin yaşandığı imgesini başarıyla pazarlayan ABD’de gerçekleşen kongre baskınını ‘Gerçek Amerika bu değil’ diye değerlendiren sadece Macron olmadı elbette.
O Macron ki, Le Pen’in faşist partisi iktidara gelemesin diye devletin esas güçleri tarafından apar topar el birliğiyle parlatılmış, denize düşen seçmenlerin de sarılmasıyla iktidara kurulabilmişti. Fransa’da liberal demokrasiyi faşizmden korumak için tereyağından kıl çekilmesine rağmen Macron’un Le Pen’i aratmayan pratiği bu partinin de soluk borusu olabilmişti. Şimdi Macron, ABD’nin bir meczubun yol açtığı kazayı atlatıp Biden ile birlikte, Cumhuriyetçiler ile Demokratların iktidarı nöbetleşe paylaştığı seremoninin kazasız belasız sürdürüleceğini düşünüyor.
Üstelik iki ülkesinde faşist rejimlerin kurulduğu, diğerlerinde artık bir hareket olmaktan çıkarak iktidara oynayan, parlamentolarda epey bir güç haline gelen yeni faşist partiler sayesinde geçersizleşen ve şimdi, Erdoğan dahil kimsenin kale almadığı kriterler Avrupa’sında da her şeyin yolunda gittiği zannında. Gelgelelim Avrupa dışında Rusya, Hindistan, Filipinler, Türkiye, zaten Çin ve daha sayısız ülkede de yükselişe geçen ve liberal demokrasi, radikal sağ popülizm filan gibi adlar altında mevcut sisteme dahil edilmeye çalışılan bir siyasi tümör faşizme doğru metastaz yapıyor. ABD ve AB bu sürecin dışında değil ve süper güçler hapşırdığında diğerlerinin zatürre olduğu bir dünyada durum oldukça tehlikeli.
Dünya geçmiş yılların faturasını yükselen faşizmle ödüyor. ’90’lı-2000’li yıllarda Dünya Ticaret Örgütü ve çeşitli “G” toplantılarında; GATTS, MAI-MIGA, Trips sözleşmeleriyle uluslararası sermayenin rekabet koşullarını belirleyen, yatırım ve sermaye dolaşımına yasal ve bürokratik sınırlamaları olan devletleri uluslararası mahkemelerde yargılamaya kalkan, yola gelmeyenleri işgale layık haydutlar olarak kodlayan, ambargolarla tehdit eden ve böylece daha az gelişmiş ülkelerin tarımını ve sanayisini, yerel iş birlikçilerle birlikte, rekabet özgürlüğü adına bu tekellere yağmalatan ABD’de Trump’ı destekleyen sermaye kesimleri bir süredir tıkanma halinde. Aynı biçimde, bulunduğu bölgelerdeki sanayi tesislerinin kapatılması ya da ucuz emek cennetlerine taşınmasıyla beli bükülen ve yoksullaşan beyaz işçi sınıfının küreselleşme karşıtı tepkilerini radikal sağa kanalize etmeye müsait bu denk düşme ‘Küreselleşmeden vazgeçiyoruz’ diye propaganda yapan Trump’ı yarattı. Bu işçi sınıfının önüne düşman diye atılan Hispanikler ve siyah emekçiler, iş pazarını haksız yere dolduran kadınlar vb. Amerikan finans sermayesinin açgözlülüğünü kitlelerden gizlemeyi kolaylaştırıyordu. ‘Amerika’yı yeniden büyütelim’ vaadindeki Trump’ın belirli bir mali sermaye grubunun çıkarları adına ithalata koyduğu narhlar, kotalar, vergiler; bölgesel ve genel anlaşmalardan çekilme eğilimi, Ortadoğu’daki macerayı masraflı bulduğunu söylemesi kitlelerin içe dönmeci, millici iktisat politikalarının uygulanması talebiyle birleşti. Trump’ın seçmenleri başka ülkelerdeki emekçilere, içerideki siyahlara, ‘Demokrasi ihraç etmek’ için çıkarılan savaşlara harcanan paranın kendilerine döneceğini zannettiler.
ABD devletinin en üst noktasını canhıraş bir biçimde talep eden, Biden’a ya da demokratlara kaptırılmamaya çalışılan mevzi şimdi budur.
Geçmiş faşizmler çeşitli renkte anılan gömlekliler ordusuyla, paralel polis ve paramiliter ordularıyla gelmişlerdi. Viking şapkalı lumpenleriyle seçim kürsülerinde beceriksizce dans eden kamyoncu şapkalı Trump’ın popülizmin sınırlarında göz kırptığı yeni faşizm eski modellerine hiç benzemese de, dünyayı, onu global bir köye çeviriyoruz diye standart neoliberal reçetelere mahkum eden ekonomi politikanın kondüktör makamında ortaya çıkan krizin hem kendini hem dünyayı yönetebilmek için çağırdığı faşizmin özü onunla aynı. Amerika’da da faşizm liberal demokrasinin yan ürünü olarak doğuyor.
ABD’de gelişmelerin Trump vakasının bir sapma olduğunu göstereceğini, her şeyin kendi kendine yoluna gireceğini farz etmek için nedenlerimiz, tersinin olacağının kanıtlarından daha az. Biden’ı da mecburiyetlere ve Trump’ın başlattığını daha az gazla sürdürmeye zorlayan bir süreç bu. Trump olsun olmasın, arkasındaki güçlerin bundan sonraki zamanı aksiyonlu bir biçimde yönetmeye çalışacağını, hoşnutsuz emekçilerin birikmiş öfkesini ırkçılığa tahvil ederek oy biriktirmeye uğraşacaklarını söylemek zor değil. Ama kongrenin basılmasının, yenilmiş liderin çekilmeyi bilmemesinin Amerikan liberal demokrasisinin gereksizleştirilmesini kolaylaştıracağını söylemek için erken olsa da oyunun artık demokratik kurumların dışında da oynanmaya başlanacağının göstergesi olduğunu teşhis edebiliriz. Dünyadaki gidişat, yüzde ellilerin evde tutulamadığını gösteriyor. Yola ve sokağa çıkmış o yüzde ellilerin evdeki hesabının pazara uymaması gibi bir sonuç da olasılık dahilinde elbette. Geçen sene Fransa’da Le Pen çağrısıyla sokağa çıktığı iddia edilen Sarı Yelekliler bunun iyi bir örneği. Ayrıca ABD’de Trump’ı iktidara getiren seçimlerin sonrasında başlayan; ırkçılığa, kadın ve demokrasi düşmanlığına karşı protesto gösterileri, Trump’ı gittiği her ülkede lanetleyen mitingler ve nihayet George Floyd öldürüldüğünde yükselen ırkçılık karşıtı eylemler kazanılmış demokratik mevzileri korumak için hareketli bir muhalefetin de varlığına işaret ediyor. Bu direnç kuşkusuz hayati önemde. Yoksa faşizmin sınırlarında oynanan oyunun maliyetini elbette o bildik güçler adına sahaya sürülen emekçiler, ama sadece o değil bütün dünya emekçileri ödeyecek, Viking şapkalı lümpenlik değil.
- Gerisi gözaltı, yasak 29 Kasım 2024 06:25
- Ya bendensin ya da her şey kötü olacak 22 Kasım 2024 06:27
- Arka taraf! 15 Kasım 2024 04:48
- Kürtler Türkler birbirini sevsin! 01 Kasım 2024 05:02
- ‘Çözüm’süz süreç 25 Ekim 2024 15:05
- Hiçbir şey olmamışsa da bir şeyler oluyormuş gibi çözüm süreci 18 Ekim 2024 05:07
- Yenikapı ruhu 2.0 11 Ekim 2024 04:50
- Kimin yanında, kimin karşısında? 04 Ekim 2024 04:55
- Narin'in katlinden polis cinayetine 27 Eylül 2024 06:05
- İsrail’in kirli savaşı 20 Eylül 2024 06:00
- Narin'in gerçek sırrı 13 Eylül 2024 05:23
- Halaydan büyük meseleler 06 Eylül 2024 05:41