Trump’ın acemiliği ABD demokrasisini kurtardı

Fotoğraf: Beyaz Saray
Trump, kılıfını hazırlamadan iktidarda kalma cehaletini gösterdiği için hem kendisini hem de devamlı olarak başka ülkelere ihraç edilen ünlü ABD demokrasisini çizdirdi. Demek istiyorum ki, Trump bu işlerde henüz tam deneyim kazanamamış olmalı ki, kılıfını hazırlamadan iktidarda kalma girişimine kalkıştı ve böylesi hem ülkesi hem de kendisi için yaşanan felaketle karşı karşıya kaldı. Umalım, yaşanan Trump olayından gönlünde benzer hevesler taşıyanlar da gerekli dersi almıştır! Gerçi Trump’ın bir miktar haklı olduğu konunun, hemen her başkanın iki dönem iktidarda kalma geleneği olduğu anlaşılıyor. Ama bu kural kesin olmadığı halde, Trump’ın çılgın hayranlarına kapılarak savrulmasına yol açtığı anlaşılıyor.
Trump’ı yanlış adıma sürükleyen belki de çılgın seçmen kitlesi oldu. Çılgın seçmen kitlesi öylesine gaz verdi ki, hem Trump’ı hem de ülke görüntüsünü zedeledi. ABD gibi gelişmiş sistemlerin başat olduğu bir ülkede, seçmen davranışları ve genel seçim sonucu tahmini yapılmadan Trump taraftarlarınca nasıl böyle bir iddianın ortaya atılmış olması da yaygın kullanılan sosyal medyanın bir kesimini yüksek tonda hareketlendirmesinin sonucu olsa gerek. Bütün bu süreçler sosyal medya ya da sair iletişim araçlarının yanlış kullanış biçiminin kimleri kışkırtabileceği ve ülkenin demokrasi görüntüsüne nasıl çamur bulaştıracağı daima tartışılabilecek bir konudur. Bu konuyu iletişimciler mutlaka tartışacaklardır.
Görüntüyü bir tarafa bırakıp biraz derin algılamaya inersek, kanaatimce, biri olumlu, biri olumsuz iki sosyal kurumla karşılaşırız. Olumlu kurum, siyasi lider ne denli çılgın olursa olsun, onun hırsını ya da manevralarını demetleyebilecek oldukça oturmuş yasal ya da siyasal kurumsal işleyişlerin devrede olduğudur. Böyle olmamış olsaydı, herhalde Trump da kendini koruyacak “fermanlar” uygulamasına geçebilirdi; önce kafasına göre fermanını çıkarırdı, sonra bu fermana göre, hiçbir yasal engele takılmadan işleri yürütür, kendisi de istediği sürece başta kalabilirdi. Hatta fermanı öyle çıkarabilirdi ki, başkanlık süresini de uzatabilir ya da başkanlık dönem sayısını da değiştirebilirdi. Siyasal sistemlerde tüm kararların tek adam tarafından alınmayıp, bir tür farklı mercilerce dengeleme mekanizmasının olmasının faydası hem Trump’ın daha fazla “kötüleşmemesi”, hem ABD demokrasisinin daha fazla yara almaması, hem de dünya siyasetinin daha fazla çılgınlıklara savrulmamasına hizmet etmiş oldu. Açıktır ki, her sistemde hırs ve çılgınlıkları denetleyebilecek ve frenleyebilecek böylesi güçlü kurumların bulunması ve yaşatılması tüm taraflara yarar sağlar.
Bu noktada şu soru karşımıza çıkıyor: Nasıl oldu da Trump sistemin dengeleyici karar verme mekanizmasını değiştiremedi? Bu sorunun yanıtı, ülkenin demokrasi geleneğine, sistemin oturmuşluğuna ve insanların güce itaat etmeyip her konuda ve yerde özgürce fikrini savunabilme yeteneği ve gücüne sahip olması yanında, tabii ki özgür akademi dünyasının bulunması ile ilgilidir. Boğaziçi Üniversitesinin en önemli özelliği, öğrencilerinin ve öğretim üyelerinin her fikri karşılıklı tartışabileceği bir ortamı yaratıyor olmasıdır. Tüm akademi dünyasına olduğu gibi, Boğaziçi Üniversitesine karşı çıkılmasının temel sebebi de burada yatar. Siyasi erki kızdıran da bu durumdur. Trump kendi serbestliğinin güvencesini de özgür davranışta gördüğü için ferman çıkarma yoluna gitmeyip, kendi ayağına takılan sistemin içinde yuvarlandı. Bu sistem, açıktır ki, doğu toplumlarının kul ve itaat sisteminden farklıdır. ABD başkanı önünde konuşanlar, kendilerini aynı düzeyde iki bireyin konuşması ortamında hissederek serbest davranırlar. Bu davranış olgunluğunu anlayamayan sürü davranış kodu yorumcuları bir zamanlar rahmetli Ecevit ile ABD başkanının oval salondaki samimi görüntülemesini anlamsızca ve saygısızca eleştiri konusu yapmıştı.
Trump’ın ayağına dolaşan en önemli olumsuz faktör ise, aşırı güven sahibi olmanın aynı anda insanları ve sürüleri aşırı körlüğe sürüklüyor olmasıdır. Aşırı körlük görüş ufkunu hem çarpıklaştırır hem de daraltır. Böylece davranışsal kararlarda ciddi hata yapılır ve hüsrana sürüklenilir. Beyaz Saray’ın işgali, sanırım, tam da böylesi bir körlüğün fevri davranışları tetikleyen ateşlemesinin toplumsal yansıması olsa gerek. Bu durum, sosyal fevri karar ve davranışları frenleyen ve denetleyen güçlü objektif kurumların olması önemli bir toplumsal ve siyasal sigorta işlevi görür. ABD’nin daha büyük bir iç diktatörlüğe ve tek adam faşizmine sürüklenme olasılığı önündeki engel oldukça oturmuş çok kademeli karar ve denetleme organlarıdır. Doğrusu ben Türkiye’de antidemokratik tek adam sisteminin kurulmasında büyük emeği geçmiş olan allameicihan hukuk dehalarının Trump olayı karşısında ne düşündüklerini merak ediyorum. Aynı ukalanın üniversitelere rektör atama sisteminin bir fermanla değiştirilmesine nasıl baktıklarını da ayrıca çok merak ediyorum.
Evrensel'i Takip Et