Beklemede
YENİ GÜN
Her sabah uyandığında bir gün daha başlar. Biten günün aynısı olmayacak yeni bir gün. Yenilendiğinde/yenilediğimizde yeni olacak bir gün.
SES
Ses sesi yüceltir. Gümbürdeyerek yükselir. Silip süpürerek karanlığı. İnce bir keman sesiyle bir fülüt eşliğinde dağılır sonra: Rüzgârla. Yüreklerimize işleyen tınısıyla. Aydınlıkta.
SABAHLARI
Karanlıktan sıyrılan sabah, buğday başaklarına eş sapsarı bir güneşle yemyeşil çayırların üstüne yayılır. Kızıl gelincikler serperek.
BEKLEMEDE
Beklemedeyiz. Salgına, ölümlere, öldürülenlere, açlara, yoksullara, işsizlere, köle gibi çalışanlara/çalıştırılanlara baka baka. Beklemedeyiz. Baskılara, haksızlıklara ses çıkarmadan/çıkaramadan. Beklemedeyiz. Godot’yu beklercesine. Çoktandır gelip gelmeyeceğinin tartışılıp gelemeyeceğinin kanıtlandığı günümüzde. Hazıroldaymışçasına kıpırdamadan yerimizde. Beklemedeyiz. İçten içe bir “rahat!” komutunun yeşermesini.
DÖRT DUVAR
Dört dönüyorum. Dört duvar. Ne kapı, ne pencere var. Gün ortası da olsa, gecenin bir yarısı da. Aydınlık da bir karanlık da. Nereye baksam. Dört duvar.
YAŞAMASIZ
Yaşadıklarını/yaşadıklarımızı anlatıyor birçok yazar. Aslında yaşayamadıklarımızı, bize yaşatmadıklarını anlatmak/anlatabilmek gerekmez mi? Yaşamasızlığımızda.
RÜZGÂR YERİNE
Sabahları kapalı kaldığımız odaların camlarını açtığımızda ağaçların yapraklarını hışırdatan bir rüzgâr dolmalı içerilere. Yıkımların tozu toprağı yerine. İş makinalarının, beton karıcıların kuş seslerini bastıran gümbürtüsü değil.
Evrensel'i Takip Et