Darbe çağrısı

Emekli Genelkurmay Başkanı Başbuğ’ un 1960-1980 yılları arasındaki iktidar mücadelelerini  değerlendiren kitabında ve bu kitabın tanıtılması amacıyla Cumhuriyet gazetesinde yapılan röportajda mealen “Menderes 1960 mayısından önce erken seçim kararını açıklasaydı darbe olmazdı” dediği için AKP-MHP cenahından yeniden “Darbe yapacaklar” heyulası gündeme getirildi. İktidarın bütün sözcüleri şiddetli kınama ve darbeye karşı mücadele mesajları yayımladılar, yandaş basın günlerce konuyu tartışır gibi yaparak propaganda yaptı, talimatla bütün AKP il teşkilatları Başbuğ ve Can Ataklı hakkında suç duyurusunda bulundu.

Kitapta ve röportajda darbe çağrısı, övgüsü var mı? Yok.

Hukuken şikayet dilekçelerinden bir şey çıkar mı? Çıkmaz. Çıkmaz derken elbette bağımsız ve tarafsız olmayan yargının durumu nedeniyle bir ihtiyat kaydı koyuyoruz.

Esasen hukuken darbe övücülüğü de suç değildir. 1977-1980 yılları arasında başta Tercüman gazetesi olmak üzere, Aydınlar Ocağı, Türk-İslam sentezcisi aydınlar her gün darbe çağrısı yapardı. Orduyu göreve çağırırdı. Hiç kimseye dava açılmazdı. Devrimci kesim ise her gün devrim propagandası yapar, devrimin nasıl olacağını tartışırdı. Güncel devrim çağrısı yapanlar da olurdu. Onlara da bu nedenle dava açılmazdı. Komünizm propagandası yapmaktan bazen dava açılırdı ama, TCK 141-142 (Komünist örgüt üyesi olmak ve komünizm propagandası yapmak) maddelerinin Anayasa’ya aykırı olduğu konusunda  askeri hakimler Anayasa Mahkemesine başvurduğu için bu maddelerden açılan davalar uzun süre durdu ve bu maddeler 1992 yılında TCK’den çıkarıldı.

Bugünkü TCK ile 2005 öncesi TCK arasında darbe ve devrim propagandasının suç olup olmadığı konusunda ciddi bir farklılık yok. Ama. TCK’nin 2005 değişikliğinden sonra da 15 Temmuz darbe girişimine kadar kimseye darbe çağrısı yapmaktan ceza verilmedi. AKP’nin iktidara geldiği ilk yıllarda sık sık orduyu göreve çağıranlara rastlanırdı.

Yasa maddeleri değişmediği halde bu konuda 15 Temmuz’dan sonra bazı kişilere ceza verildi. Hem de ciddi cezalar. Örneğin Mehmet ve Ahmet Altan kardeşler, Nazlı Ilıcak vb. Bu dönemde bir de subliminal mesaj icat ettiler. Oysa onların AKP’ye göre asıl suçları 15 Temmuz öncesi AKP-Fethullah ortaklığının propagandası yaparken, 15 Temmuz sonrası da AKP’ye biat etmeyip AKP karşıtı propagandaya devam etmeleri idi. Bunu, FETÖ’yü desteklemek olarak değerlendirdiler ve önceleri bizim ortaklığımızı destekliyorlardı, şimdi bizden desteklerini çektiler dolayısıyla FETÖ’yü savunuyorlar diyemedikleri için, darbeyi biliyorlardı, darbenin propagandasını yaptılar, subliminal mesaj verdiler vs. dediler.

Anayasa’nın 90. maddesine göre iç hukuk kuralı haline gelmiş olan İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve İnsan hakları Avrupa Mahkemesi kararlarına göre şiddeti övüp, savunmadıktan sonra her türlü fikri açıklayabilir, yayabilirsiniz. AYM de bazı kararlarında AİHM kararlarına bu konuda gönderme yapıyor. Propaganda serbestliğini savunuyor. Ama, dediğim gibi bizde yargı kararları İstanbul’un havası gibi her an değişebilir.

Peki, bir darbe tehlikesi var mı? Darbeyi silahlı gücü olanlar yapar. Silah da ordu, polis, SADAT ve sık sık sosyal medyadaki sayfalarında silahlarını teşhir eden iktidar taraftarlarında var. Bu yukarıda saydığım bütün silahlı güçler iktidarı destekliyor. Bunlardan bir ya da birkaçı darbe yaparsa kime karşı yapar? Acaba iktidar klikleri arasında bir darbe kuşkusu mu var? Sanmıyorum.

O zaman, bir ihtimal var; o da iktidar taraftarlarını darbe söylentisi ile korkutup, işsizlik ve yoksulluk nedeniyle kendilerini terk etmesini önlemek. Günden değiştirmek. Açlık, yoksulluk, yolsuzluk yerine darbe, millet iradesini tanımama, reform, demokrasi vs. gündemlerini tartıştırma politikasıdır.

Ama, artık bu politik taktikler de işe yaramıyor. Bunu daha önce onlarca kez yaptılar. Artık, daha az taraftarı inanıyor. İnanıyor görünenler ise zaten bu iktidarın nimetlerinden yararlananlar.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et