AİHM kararlarının bağlayıcılığı ve infazı

Fotoğraf: CherryX per/Wikimedia Commons (CC-BY-SA 3.0 Poland)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) kesin kararları bağlayıcıdır ve infazı (yerine getirilmesi) zorunludur. Fazla söze gerek yok. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) konuya ilişkin hükümleri son derece açıktır. Tekrar olacak ama buyurun birlikte okuyalım.
“MADDE 44
Kesin kararlar
Büyük Dairenin kararı kesindir.
(NOT: Selahattin Demirtaş hakkında AİHM Büyük Daire karar vermiştir. Demek oluyor ki, 44/1. maddeye göre, Demirtaş hakkında AİHM Büyük Daire tarafından verilen karar kesindir.)
2. Bir dairenin kararı aşağıdaki durumlarda kesinleşir:
a) Taraflar davanın Büyük Daireye gönderilmesini istemediklerini beyan ederlerse, veya
b) Karardan itibaren üç ay içinde davanın Büyük Daireye gönderilmesi istenmezse, veya
c) Büyük Daire bünyesinde oluşturulan kurul 43. madde çerçevesinde sunulan istemi reddederse.
3. Kesin karar yayımlanır.”
AİHS 44. maddeye göre AİHM Büyük Dairesinin kararı kesin ise, kesin karar karşısında AİHS’nin tarafı olan ülkeler bu kesin karara uymak zorunda mıdır? Evet, uymak zorundadır. Çünkü ahde vefa ilkesi gereği devletlerin verdikleri sözü tutacakları kabul edilir. Bakın, AİHS’nin tarafı olan Türkiye, Sözleşme’nin, “Kararların bağlayıcılığı ve infazı”nı düzenleyen 46/1. maddesine göre neye uymayı taahhüt etmiş?
MADDE 46
Kararların bağlayıcılığı ve infazı
Yüksek Sözleşmeci Taraflar, taraf oldukları davalarda Mahkeme’nin verdiği kesinleşmiş kararlara uymayı taahhüt ederler.”
Bize göre başka söze gerek yok ama Türkiye Cumhuriyeti “kararlara uymayı taahhüt” etmiş, söz vermiş.
İşbu 46. madde, kesinleşen kararın yerine getirilmesi süreçlerini de düzenliyor. Şöyle:
“2. Mahkeme’nin kesinleşen kararı, infazını denetleyecek olan Bakanlar Komitesi’ne gönderilir.
3. Bakanlar Komitesi, kesinleşen bir kararın infazının denetlenmesinin, söz konusu kararın yorumundan kaynaklanan bir zorluk nedeniyle engellendiği kanaatinde ise, bu yorum konusunda karar vermesi için Mahkeme’ye başvurabilir. Mahkeme’ye başvurma kararı, Komite toplantılarına katılma hakkına sahip temsilcilerin üçte iki oy çokluğu ile alınır.
4. Bakanlar Komitesi, bir Yüksek Sözleşmeci Taraf’ın, taraf olduğu bir davada verilen kesin karara uygun davranmayı reddettiği görüşünde ise, ilgili Taraf’a ihtarda bulunduktan sonra, Komite toplantılarına katılmaya yetkili temsilcilerin üçte iki oy çokluğu ile alınacak bir kararla, ilgili Taraf’ın 1. fıkrada öngörülen yükümlülüğünü yerine getirmediği meselesini Mahkeme’ye intikal ettirebilir.
5. Mahkeme 1. fıkranın ihlal edildiğini tespit ederse, alınacak önlemleri değerlendirmesi için davayı Bakanlar Komitesi’ne gönderir. Mahkeme, eğer 1. fıkranın ihlal edilmediğini saptarsa, davayı, incelemesine son verecek kararı alması için Bakanlar Komitesi’ne iletir.”
Demirtaş kararında da süreç böyle işleyecek işte…
Tekrarlanacak ama, biliyoruz değil mi, yukarıda yer alan 44. ve 46. maddeler Türkiye Cumhuriyeti’nin tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin maddeleridir. Anayasa’nın ifadesiyle, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşma” maddeleridir.
Mügalataya yer yok.
Anayasa’nın 90/son maddesi şöyledir: “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”
Nokta.
Evrensel'i Takip Et