‘Adalet sloganında tılsım aramak’ - devam
Fotoğraf: Pixabay
Pazar günü Evrensel’deki köşesinde Yücel Sayman hocamız yazdı: “‘adalet’ kavramına sığınmayı çok severiz… tılsımı vardır. Tılsımı, ne anlam taşıdığı, neyi ifade ettiği üzerinde hiçbir uzlaşma… yokken, herkesin,.. benzer olmayan talepleri dile getirirken [sanki] toplumsal olarak genel kabul gören düşünce ve umutları [ifade ediyormuş gibi] gerçeğe gözünü kapatmasında aramak gerekir.” Oysa diyor: “Adalet kavramı her siyasi görüş, her ideoloji, her inanış kalıbı için farklı anlam taşır… Adalet diye bir somutluk yoktur.”
Kim karşı çıkabilir? Herkesin adaleti kendisine göredir. Herkesin dediysek, herkes az-çok belirli toplumsal gruplarda kümelenmiş olduğu ve bunlara da sınıf dendiği için, her sınıfın adaleti diğerinden farklıdır. Tıpkı iyisi ve kötüsü, doğrusu ve yanlışı; ahlak, vicdan, kısacası her şeylerinin farklı olduğu gibi.
Alın işçi sınıfıyla burjuvaziyi, hele tekelci bir oligarkı -bakın bakalım en küçük bir benzerlik bulabilecek misiniz? İki farklı dünyadır. Nesnel varlık ve çıkarları ve bütün toplumsal ilişkileri sadece farklı değil, birbirinin tam karşıtıdır. Buradan türeyen kültürleri, düşünce ve görüşleri, yaklaşım ve ruh halleri, coşku ve heyecanlarıyla korku ve üzüntüleri de hiç benzer değildir. Adaletleri de. İşçi örneğin, ailesiyle birlikte açlığın pençesine düşeceği için işten atılmaktan korkarken, patron yeterince işçiyi hem de 29. maddeden işten atmazsa kârından zarar etmekten korkar! Bir de “Ayakların baş olması” ve üretimle ülkeyi patronların yerine işçilerin yönetmesinden! İşçiyi örneğin asgari ücretin en azından 3 bin 500 TL olması heyecanlandıracakken, patronu Alplerde kayak yapmak bile değil ama belki en çok çocuk pornosu izlemek heyecanlandırır. Tarikatçıyı 8 yaşında çocuğa göz koyması heyecanlandırdığı gibi.
Korona aşısı örneğini alın. Aşı geliştiren tekeller yüksek kâr hırsıyla sürdürdükleri rekabette birbirlerinin gözünü oyuyorlar. Oysunlar! Ama beş-on ilaç tekeli, kamu kaynaklarını AR-GE çalışmaları ve üretim destekleriyle belirli ülke hükümetlerinin yaptıkları stok alım ödemeleri üzerinden yutarken, ceremesini insanlık çekiyor. Bugüne kadar beş-on ülke milyarlarca dozluk alım yapıp sipariş verdi. Ama dünyanın 130’dan fazla ülkesinde tek bir doz aşı yapılamadı! Türkiye’de örneğin kimlerin aşı olduğuna bakın: Egemen ve cebi dolu olanlar! Çünkü henüz yeterli üretim yapılamıyor. Tekeller ve büyük emperyalist devletler ama hızla herkese yetecek aşı üretilmesi için patent ve kârlarından vazgeçip altyapısı olan ülkelerde aşı üretimine yanaşmıyor.
Adaletin hali budur!
Mülk sahibi kapitalistlerin yanı sıra, Yücel Hoca’nın dediği gibi “Adalet macerasından kazançlı çıkanlar, toplumsal yaşamda ne olduğu asla anlaşılmayan bir geleceği vadeden siyaset dünyasının, iktidar ya da muhalefetten önde gelen boş konuşanlar”dır.
Yargı konusunda bir miktar ayrılıyoruz hocamızla. Adalet buysa, yargı farklı olamaz.
O, epey sıkıntıyla, “Yargı alanında… toplumsal ilişkilerin inandırıcılığını pek sevdiğimiz ‘adaletin tecelli edeceği’ söylemiyle umuda dönüştürebiliriz” diyor. Günümüzde “yargı[nın] hukukun uzantısı olmaktan çıktı”ğını, “Neredeyse herkesin yargının adaleti kendi uygun gördüğü biçimde uygulamasını” istediğini söylüyor.
Oysa, sınıfların olduğu yerde herhalde bu her zaman böyledir. Günümüzdekine benzer durumlarda iş iyice çığırından çıkmıştır; ancak, zaten hukuk ve onun işlemcisi yargının temel işlevi, içinde var olup işlev gördükleri düzeni onaylamaktan ibarettir.
1933’te Dimitrov’u yargılayan Leipzig yargısıyla 1945’te savaş suçlularının yargılandığı Nürnberg yargısını alalım. İkisi de, hukuklarıyla birlikte kendi düzenlerini onaylamaktaydılar; ama ilkinde yargıç olan NAZİ’ler ikincisinde yargılandılar. Fazla değişmeyen hukukun onayladığı düzenin yürütücüleri değişmişti. İki dönemde de mahkemeler yargıladıkları işçilere ise zerrece acımadılar.
Burjuva hukuku kapitalist mülkiyeti yüceltir ve onu korumayı görevi bilir. Roma’da mükemmelleştirilen hukuk, öncellerinden olan Hammurabi’den bu yana, mülk sahipliğinin, mülkiyetin onaylanmasıdır.
Açlık çeken işsiz bir simide yan baksa gasptan yargılanır, kapitalist her dakika iş gücünü gasbeder, el üstünde tutulur!
- Ortadoğu yeniden dizayn edilirken... 10 Aralık 2024 05:08
- Esad’la görüşüp anlaşma mı, kavga mı? Hangisi? 03 Aralık 2024 06:45
- CHP ile Cumhur ve sınama yanılma… 27 Kasım 2024 06:45
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58
- İngiltere'de Kasım Gelincikleri ya da 'şehitleri anma' günü 12 Kasım 2024 04:26
- Hoş geliyorsun faşizm… 06 Kasım 2024 04:55
- İşçi sınıfının ekonomik mücadelesinde kendisinden başka güvenecek kimsesi yoktur! 22 Ekim 2024 04:50
- Bahçeli, MHP ve terör... 17 Ekim 2024 05:43
- CHP ile nereye kadar? 15 Ekim 2024 05:11
- Sadece İsrail mi terörist? 08 Ekim 2024 04:51
- İsrail’le uzlaşıp anlaşma mı, mücadele mi? 06 Ekim 2024 03:57
- Haydut başı: Amerikan emperyalizmi 01 Ekim 2024 05:02