Dalgaların yönettiği Britanya
Fotoğraf: Pixabay
Brexit’in kısa vadeli sonuçları bu yılın başından itibaren belirginleşmeye başladı. Küçük ve orta büyüklükteki işletmeler Avrupa Birliği’ne gönderdikleri mallarına katma değer vergisi ödemek yükümlülüğü karşısında üç seçenek ile karşı karşıya kalmış durumdalar.
- KDV’yi ceplerinden ödemek,
- Yıllardan beri kurdukları iş bağlantılarını sonlandırarak Avrupa pazarını terk etmek,
- Avrupa’da yeni şirketler kurup mevcut ticareti bu şirketler üzerinden yürütmek.
Johnson hükümeti, AB’ye ihracat yapmak isteyen şirketlerin gümrük işlemleri için 50 bin yeni gümrük uzmanını işe almaları gerektiğini açıklamıştı. Britanya Gelir ve Gümrükler Bakanlığı bu şirketlerin doldurmak zorunda kalacağı milyonlarca formun ve bu işlemlerin maliyetinin yılda 7 milyar pound olacağını öngörüyor. An itibarıyla ne yeterli sayıda gümrük komisyoncusu ne de gümrük işlemlerini hızlıca gerçekleştirecek bir prosedür ortada yok. Bürokratik işlemler elbette bir süre sonra rayına oturur. Muhafazakar Parti Başkan Yardımcısı Andrew Bowie yaşanan sıkıntıları “Diş çıkarmaya” benzetmiş. Bakalım muhafazakarlar kaşınan dişlere kemirecek bir araç bulabilecekler mi?
AB’ye alternatif olarak ABD’yle anlaşma hesabı çarşıdan dönebilir. Nitekim yeni ABD yönetimi Johnson’ın vadettiği ticaret anlaşmasının öncelikleri arasında olmadığını açıkladı. Bunda şaşıracak bir şey yok. Brexitçiler AB’den çıkarak ikili anlaşmalarla daha kârlı ticaret anlaşmalarına imza atacaklarını iddia etmişlerdi. Oysa AB pazarını yitiren Britanya’nın can havliyle yeni ticaret anlaşmalarına muhtaç olduğu görünüyor. Can havlinin de ticari veya siyasi herhangi bir pazarlıkta, anlaşmada avantaj olduğu vaki değildir. Velhasıl: Kimsenin Britanya’yla hemen bir anlaşma imzalamak için acelesi yok. Tersine, bekleyip ülkeyi iyice anlaşmaya muhtaç hale getirmek daha kârlı bir strateji.
Küresel salgın dünya ticaretini fazlasıyla olumsuz etkilediği için Johnson’ın başarısızlığı ilk planda göze batmayabilir. Bunun yanında Britanya’nın zaten uzun zamandır ihracata yönelik sanayi üretimi yapmayan bir ülke olduğunu da vurgulamak lazım. Küresel holdingler Brexit’ten küçük ve orta büyüklükteki ihracatçı kadar etkilenmez, çünkü halihazırda AB pazarında işlem yapabilecek şirketleri mevcut. Avrupa’nın finans merkezi Londra’nın da çok olumsuz etkilenmeyeceği varsayılıyor. Ancak uzun vadede Britanya için esas tehlike bu varsayımda yatıyor.
Sanayisizleşen Britanya’yı Londra’nın finans kârlarıyla yemleme stratejisi 2008 kriziyle beraber zaten tutmaz hale gelmişti. Blair modelinin çöküşü bize bu stratejiye dönüşün pek mümkün olmayacağını hatırlatmalı. Johnson’ın “sosyal esanslı” politikalarının soruna çare bulacağını sanmıyorum. Ancak 2019’da muazzam bir yenilgi yaşayan İşçi Partisinin kendine gelmesinin uzun zaman alacağına ve yeni bir muhalefet odağı da ufukta görünmediğini göre, çaresizlik iktidar açısından çok sorun olmayabilir. Memleketten de iyi bildiğimiz üzere çaresizlik ve kriz iktidarın temel yakıtı haline gelebiliyor.
Esas mesele AB’nin kendi kıyılarında bir Singapur’a izin vermemekte kararlı olması. Avrupa Parlamentosu Britanya’nın deniz aşırı topraklarını vergi kaçakçılığı listesine almaya hazırlanıyor https://www.theguardian.com/world/2021/jan/22/meps-vote-to-add-channel-and-british-virgin-islands-to-tax-haven-blacklist . Londra’nın durumu şimdilik güvenli görünse de AB’nin “denklik” (equivalence) politikası iplerin Avrupa’nın elinde olduğunu gösteriyor. Bu politika Britanya’nın finans düzenlemelerinin denk olmasını şart koşuyor ve sadece 30 gün önceden verilen bir ihbarnameyle denklik kaldırılabiliyor. Henüz beklenenin altında bir hareket yaşansa da Amsterdam, Paris ve Frankfurt şimdiden kendilerini Londra’dan taşınacak şirketlere hazırlıyor. Financial Times gazetesi 1960larda oluşan Londra modelinin Brexit’le beraber radikal olarak değişebileceğini vurguluyor.
Brexitçilerin iddialarının aksine Britanya dalgaları değil, dalgalar Britanya’yı yönetiyor: AB içinde kalmak isteyen İskoç Ulusal Partisi mayıs ayında Birleşik Krallık’tan ayrılmak için yeni bir referanduma gideceğini ilan etti. Kuzey İrlanda’da da aynı yönde gelişmeler var. Şimdilik kesin olan şu: Brexitçiler “açığa satıştan” iyi vurgun vurdular.
- Trump'ın zaferi: Enflasyon algısı ve 2008 sonrası aile şirketleri 13 Kasım 2024 04:08
- ABD’de seçimler ve yeni saflaşma 06 Kasım 2024 04:51
- Yeni Yeşil Düzen’in sergüzeşti 30 Ekim 2024 04:35
- Tırmandırarak gerilimi azaltmak 02 Ekim 2024 04:16
- AfD’li sınıf fraksiyonları ve aile/cinsiyet politikaları 11 Eylül 2024 05:03
- Saksonya ve Thüringen'de seçimler 04 Eylül 2024 04:30
- AfD'nin aile politikası 28 Ağustos 2024 04:15
- Thüringen'de nüfus, aile ve siyasi eklemlenme 21 Ağustos 2024 04:39
- Taşra ve siyasi kültür: Doğu Almanya'da seçimlere doğru 14 Ağustos 2024 04:22
- Türbülans 07 Ağustos 2024 04:39
- Biden’ın vedası 24 Temmuz 2024 04:44
- Gençler, siyasi karteller ve seçimler 03 Temmuz 2024 03:39