27 Ocak 2021 23:40

Yaşam krizi

İŞKUR Batman İl Müdürlüğü önündeki kuyruk

İŞKUR önündeki kuyruk | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Kovid-19 salgını, dünyada ve Türkiye’de insanların sağlığa ve yaşamına yönelik en büyük ve en etkili tehdit olmayı sürdürüyor. Salgınla birlikte hastalananların sayısının yüz milyonu geçmesi ve ölümlerin kontrol altına alınamaması ülkeleri ve sağlık sistemlerini zorlamaya devam ediyor.

Salgının başlamasından bu yana ortaya çıkan ağır ekonomik sorunlar, toplumsal sınıflar arasındaki eşitsizliklerin derinleşmesini beraberinde getirdi. Öyle ki, kapitalizmin tarihi boyunca temel bir sorun olan ekonomik eşitsizlikler ve toplumsal sınıflar arasındaki uçurumun salgın sürecinde belirgin şekilde arttığı ve derinleştiği görüldü.

Salgının tek tek ülkelerde yarattığı sağlık sorunlarının yanı sıra, insanların yaşamını sürdürmesi için gerekli olan temel yaşamsal gereksinimlerinin karşılanmasının ne kadar önemli olduğu görüldü. Salgının farklı derecelerde de olsa kapitalist ülke ekonomilerinde yarattığı ağır tahribat sonucunda milyonlar özellikle ücretli emekçiler, düzensiz ve güvencesiz çalışanlar, kadın, genç ve göçmen işçiler, kelimenin tam anlamıyla yaşam krizine sürüklendi.

İngiltere merkezli uluslararası insani yardım kuruluşu Oxfam, ‘Eşitsizlik virüsü’ başlıklı bir rapor yayınladı. Oxfam’a göre, dünyada en zengin 10 kişinin toplam serveti, salgın sırasında 540 milyar dolar artmış. Milyarlarca insan salgın koşullarında hayatta kalmak ve karnını doyurmak için çırpınırken, her kriz döneminde olduğu gibi, zenginler yine servetine servet katmaya devam etmişler.

Dünyada ve Türkiye’de sadece son bir yıl içinde yaşanan gelişmeler, salgın nedeniyle yaşanan iş ve gelir kayıpları sonucunda, etkileri uzun yıllar sürecek büyük bir yıkımla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Oxfam’ın araştırmasına göre yoksulların yaşadığı ekonomik yıkımın telafisinin on yıldan fazla süreceği tahmin ediliyor.

Kovid-19 nedeniyle kapitalist sistem, 1929’daki büyük buhrandan bu yana en kötü ekonomik durgunluk sürecini yaşıyor. 1929 krizi sonrasında özellikle gelişmiş kapitalist ülkelerde yaşanan kitlesel işsizlik sonrasında ülke ekonomileri uzun süre toparlanamamış, emekçi sınıflar açlık ve yoksulluk politikaları ile karşı karşıya kalmıştır. Kovid-19 salgını sonrasında benzer sorunlar yaşanmaması adına çok sayıda ülke yurttaşlarına destek olmak için destek paketleri açıklamasına rağmen, ne kapitalist devletlerin, ne de bu ülkelerde yaşayan halkların ağır borçlar altında ezilmesinin önüne geçemediler.

Salgın sürecinin başında ayrım yapmadığı iddia edilirken, bütün salgın dönemlerinde olduğu gibi, ilk önce yoksullar, emekçiler virüsün hedefi oldu. Gelişmiş ülkelerde bile salgın nedeniyle hayatını kaybedenlerin önemli bir bölümünü yoksullar oluştururken, en çok iş ve gelir kaybı yaşayanların başında yine emekçiler, düzenli gelirden yoksun olanlar geldi.

Türkiye’de, resmi olarak on aydır salgınla mücadele edilirken, iktidarın muhalefetle uğraştığının yarısı kadar enerjisini salgının sonuçlarıyla mücadeleye harcamadığı görülüyor. 10 aydır istihdamın yüzde 70’ini oluşturan ücretliler, işsizler ve küçük esnaf başta olmak üzere, çalışan nüfusun önemli bir bölümünün yaşadığı iş ve gelir kaybını telafi edecek adımlar atılmış değil. İktidar vergi ve kredi borçlarını erteleyerek süreci yönetmeye çalışırken, kapanan işyeri sayısı ve işsiz kalan emekçilerin umutsuzluğu her geçen gün artıyor.

İşsizliğin artmaya devam etmesi, temel mal ve hizmetlerdeki fiyat artışlarının sürmesi, yükselen enflasyon nedeniyle reel ücretlerin ve satın alım gücünün hızla düşmesi, uzun süredir emekçileri ve ailelerinin içine itildiği çaresizliğe çözüm olacak adımlar atmadıkça, yaşam krizinin daha da derinleşmesi kaçınılmaz görünüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa