28 Ocak 2021 23:13

Politika ve mücadele

Mecliste milletvekilleri arasında çıkan tartışma

Mecliste çıkan tartışma anı | Fotoğraf: Nursima Özonur/DHA

Paylaş

Politik mücadelenin diğer mücadele biçimlerinden farklı özellikleri ve doğası vardır. Politika günlük mücadelelerin konusudur ve politik tespit, taktik ve çağrılar, ani gelişen olaylar ve değişimler söz konusu olduğunda sadece bir gün içinde değil, saatler içinde bile değişikliğe uğrayabilir. Bu nedenle politik mücadelede yarın, gelecekte verilecek mücadeleler yoktur, her gün bugündür, bugün verilen her mücadele yarını ve geleceği tayin eder. Bunun içindir ki politik mücadeleler ertelenemez, geleceğe bırakılamaz. Ama bu yazılanları politik öznelerin geleceğe ilişkin hedeflerinin ve stratejilerinin olmadığı biçiminde yorumlamak da son derece yanlış olur. Çünkü gelecek ilmek ilmek bugünden örülür. Bütün bu gerçeklerin her gün yeniden kanıtlandığı bir dönemden geçiyoruz.

Bugün ülkenin politik arenasına bakıldığında karşılıklı mücadelelerin çok sertleştiğini ve bu sertleşmenin sürekli olarak tırmanma eğilimi gösterdiğini görüyoruz. Vatan haini, beşinci kol, militan -en olumsuz anlamlar yüklenerek-, hırsız, tecavüzcü vb. suçlamalar, özellikle iktidarın tepesinden kolayca muhalefete doğru savruluyor. Elbette politik mücadele sadece söz düellosu ile devam etmiyor. Muhalif politikacılar, gazeteciler sokak ortasında saldırıya uğruyor, emekçi bir genç -Gökhan Güneş- kaçırılıyor, işkenceli sorgudan geçiriliyor, demokratik kamuoyunun tepkisi ve sahiplenmesi sonucu günler sonra bırakılıyor. Kürtler ve Kürt politikacılara saldırı ise zaten günlük “olağan işler” arasında. Bu tür gelişmelere daha onlarcasını eklemek olanaklı.

Bütün bu tabloya bakıldığında sanki politik mücadeleler başı sonu olmayan, birbirinden ayrı olaylar dizisi, bir zincirden rastgele koparılıp orta yere atılmış, oraya buraya savrulmuş halkalar gibi duruyor. Oysa politik mücadeleler iktidar ve muhalefet partilerinin birbirlerine laf yetiştirdikleri, grup toplantılarında, Meclis kürsülerinde parlak belagat örnekleri sergiledikleri bir alan değil. Böyle olmadığını şurada, burada patlayan işçi direnişlerinden, kadın eylemlerinden, çarşıda pazarda pahalılık nedeniyle burnundan soluyan insanların söylediklerinden -“Pazarda elmaya bakıyorum ben kızarıyorum” sözcükleri usta bir şairin dizelerinde dökülenler değil, pazar yerinde kendisine çevrilen bir TV kanalının kamerasına kendi durumunu tarif eden vatandaşın sözleridir- çiftçilerin feryadından, küçük esnafların isyanından, pandemiye karşı yürütülen sözde mücadelenin etkisizliğinden yakınan, halkı uyaran meslek örgütlerinin çağrılarından anlayabiliyoruz.

Ülkenin temel sorunları nedir konulu yapılan tüm kamuoyu yoklamalarında ilk sırayı işsizlik, yoksulluk, açlık merkezli ekonomik sorunların aldığı görülüyor. Muhalefet partileri bu sorunlara ucundan şöyle bir değiniyor, teşhir malzemesi olarak kullanıyorlar. Onlar açlığı, yoksulluğu, işsizliği yani halkın yaşamsal sorunlarını politikanın temel konusu olarak görmüyorlar. Dahası açıklamalarından, yaklaşımlarından anlaşıldığı gibi bu konularda köklü tedbirler almaya dönük politikaları da yok. Bazıları IMF’ye gitmekten, bazıları batılı ülkeler ve finans şirketleri ile iyi ilişkiler kurmaktan, bazıları pansumanlarla sorunları tedavi etmekten bahsediyorlar vb. İktidarın çözümü ise belli, açık ve net; halkın sesini kesecek, muhalefetini bastıracak dizginsiz bir diktatörlük!

Bu arada normal koşullarda bir araya gelmeleri pek düşünülemeyen sermaye örgütleri de iş ortak sınıf çıkarlarını savunmaya gelince birlikte açıklama yapıyor, ekonomi politikalarının aynen devam etmesi gerektiğini ilan ediyorlar, olup bitenin sonal amacının patronların çıkarını korumak, savunmak ve geliştirmek olduğunun bir kez daha vurguluyorlar. Muhalefet partilerinin, ilerici muhalif çevrelerin ortakmış gibi görünen politik hedeflerinin -tek adam yönetimini göndermek- işler ekonomi politikalarına gelince ayrı yola yönelmelerinin nedeni de bu. Bu, politikada aynı hedefe farklı amaçlar için vurmak olarak tarif edilen gerçeğin ta kendisidir.

Kısacası halkın temel sorunları ortalıkta politika adına yürütülen mücadelenin konusu olmuyor, olamıyor, olduğunda da istismarın ve halkı yedeklemenin konusu olarak bir değer kazanıyor. Halkın ise karşılaştığı, yaşadığı, hayatını zindan eden ekonomik ve sosyal olaylarla egemen politika arasında açık ve net bağlar kurma konusunda henüz berrak bir ortak mücadele bilincine sahip olduğunu söyleyemiyoruz. Oysa tepki gösterdiği, protesto ettiği, kendini boğan her ekonomik ve sosyal sorunun politika ile doğrudan ve birbirinden ayrılamaz bir bağı var. Kendi çıkarı ve kaderi için politika yapmayan işçi ve emekçi kitleleri, başkalarının -düzen partilerinin- onun için ve onun adına yaptığı politikanın nesnesi oluyorlar.

Bugün henüz çok etkin ve güçlü olmasalar da işçi ve emekçi halkın kendisi için politika yapmasını teşvik eden, ekmeği, işi, özgürlüğü, geleceği ancak böyle kazanabileceğini kitlelere anlatmaya çalışan ve onları harekete geçirmeye çalışan, küçücük bir kıvılcımı harlı bir ateşe, harlı bir ateşi eskiyi kül edecek büyük bir yangına dönüştürmek için çaba gösterenler var. Olaylara ve gelişmelere, politik süreçlere ve mücadelelere bu perspektiften bakılınca tüm taşlar yerli yerine oturuyor ve başı sonu olmayan olaylar ve gelişmeler silsilesinin aslında hepsini birbirine bağlayan zincirin halkaları olduğu anlaşılıyor. Sorun burada doğru halkayı kavrayarak, gelişmelere yön verecek güçleri bir araya getirmeyi başarabilmekte düğümleniyor. Burada da sorumluk en öndeki güçlere düşüyor ve onların motor gücü olmayı başarmaları gerekiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa