29 Ocak 2021 22:35

Tek adam rejimi ‘İtalya’yı yarattık ama İtalyanları yaratamıyoruz’ krizi yaşıyor

Tayyip Erdoğan

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Geçen gün gözüme ilişti:
2021’in ilk anketinde Cumhur İttifakı Yüzde 50’ye yaklaşamadı (27 Ocak 2021*)
Mesleki deformasyon mu demeli, (eski) editör(lük) refleksi mi?..
İmrenerek ya da ‘keşke…’lenerek…
Okurken bir haberi/başlığı…
‘Ben olsam nasıl verirdim?​’i düşünmeden edemem, çoğunlukla…
“2021’in ilk anketinde…” haberini okumayı bitirince de…
Başlığımı attım:

AKP YÜZDE 35’LERİ AŞAMIYOR

Evet… Başlıkta öne çıkaracağım bilgi bu olurdu… (dedim)
Zira ana belirleyen sabite AKP’nin pozisyonu:
‘Cumhur içi (MHP’yle) ilişkilerden ‘Millet’i dağıtma stratejisine…
Ve elbette, ‘erken seçim’ kararına kadar…
Pek çok siyasi değişkeni etkileyecek faktör bu;
AKP ne durumda/vaziyetini nasıl görüyor?

Neyse… Meselemiz haber kritiği değil… 
Biz “2021’in ilk anketi”ne bakalım… (kısaca)
MAK’ın milletvekili seçim anketine katılanların…
Aslında ancak yüzde 32.2’si, AKP’ye oy vereceğini söylemiş…
(CHP 22.5, İyi Parti 12.3, HDP 8, MHP 7.7…)
Lakin adet olduğu üzere (burada yüzde 10) kararsızlar dağıtılınca…
AKP yüzde 35.6’ya ulaşıyor… (muş.)
(Barajı böylece AKP ile yukarıda sıralı iki parti geçebiliyor… filan)

AKP’DEKİ ÇÖZÜLME KONJONKTÜREL Mİ?..

MAK’ın verileri, araştırma sonuçlarındaki devamlılığa işaret ediyor…
Zira… Anketlerin ekseriyetinin ortalaması diyor ki:
Ekonomik buhranın ateşlediği…
Örgütsüz halk tepkisi… (dahi)
AKP’yi yüzde 30-35/40 bandına süpürdü…
Kritik soru:
Düşüş konjonktürel mi, yapısal savruluşun dışa vurumu ve sonucu mu?..
İlki, (konjonktürel etki) kesin…
İkinci şık, münakaşaya açık…
Ama ikinci şıkkın alt başlığı altında…
İktidarın keyfini kaçıran aşikar kimi semptomlardan söz edebiliriz…
En belirginiyle başlayalım:

YENİ REJİMİN, FETHETTİĞİ DEVLET ARACILIĞIYLA YUKARIDAN AŞAĞI MEŞRUİYET SAHASINI GENİŞLETME/TOPLUMSALLAŞMA HAMLELERİ KARŞILIĞINI BULAMIYOR…

Gerçeğin mühim kimi yönlerini...
Sürecin kritik bazı varyantlarını ihmal pahasına kabaca özetlersek:
AKP, İslamcılığın yaygın kadim toplumsal örgütlenmesine yaslanarak…
Aşağıdan yukarı örgütlenmesiyle adım adım devleti kuşattı…
Ve neticede devleti/siyasi iktidarı etap etap fethetti…
Lakin görünen net tablo o ki, artık ‘deniz bitti’… (gibi)
AKP eksenli İslamcılık
Aşağıdan yukarı toplumsallaşmanın sınırlarına dayandı… (sanki)
Ve sonuç:
İslamcılığın aşağıdan yukarı genişleme/örgütlenme çevrimi şimdilerde (büyük ölçüde) tersine döndü….

HEDEFLERİN RADİKALLİĞİ İLE DESTEK KAPASİTESİ ARASINDAKİ AÇI FARKI MUKTEDİRİ TEDİRGİN EDİYOR

Dönüşümü/fethi büyük ölçüde sağlanan devlet aracılığıyla...
‘Parti devleti’ uygulamalarının yer yer en çıplak temsilleriyle
Saray rejiminin yukarıdan aşağıya toplumsal meşruiyetini…
İktidar’ın toplumsal yaygınlık ve derinliğinin sağlanması çabaları ise kritik eşiği aşamıyor…
Rejimin bilinen-bilinmeyen/henüz deklare edil(e)meyen…
Hedeflerin radikalliğini kaldırabilecek toplumsal meşruiyet sahasını tesis edemiyor… (görüntü bu)
Toparlasak:

SIK TEKRALANAN ‘KÜLTÜREL İKTİDARIMIZI KURAMADIK’ YAKINMASINI, YENİ REJİMİN MEŞREBİNE UYGUN İNSAN VE TOPLUMU YARATAMADIĞININ İTİRAFI GENİŞLİĞİYLE OKUMALIYIZ

Karşılaştırma yaparsak…
Dün:
Giderek güçlenen örgüt ağlarıyla İslamcılar vardı, devleti/rejimi yoktu… (muhalifti)
Bugün:
Devleti dönüştürdü/rejimini inşa etti, mutlak siyasi iktidar oldu ama..
İslamcı tek adam rejimini sahiplenecek yaygın toplumsallığı…
“Yeni” insan/kültür ve toplumunu hedeflediği nispette yaratamadı
Yüzde 30-40 bandına demir atmış görünen oy oranının (da) işaret ettiği üzere…
Genişleyen değil büzüşen kitle desteği…
Yeni rejimin inşasında son tuğlaların konulmasını zorlaştırıyor
Ve bana kalırsa…
Massimo d’Azeglio’nun…
Tüm ulus-devlet/ulus inşa süreçlerine istisnasız teşmil edilmesi icap eden…
O ünlü…
“İtalya’yı yarattık, şimdi de İtalyanları yaratmalıyız” sözünü… (*)
Erdoğan’ın “Yeni Türkiye’yi kurduk ama kültürel iktidarımızı kuramadık”
Mealindeki itirafının özlü tercümesi olarak görmeliyiz…
Ha tabii bir de şu: 
İktidar’ın panik kokan aktüel ataklarını...
Giderek derinleşme temayülü gösteren…
Rejimin toplumsal dayanaklarının daralması sorununa…
Çare arayışı çerçevesinde ele almak daha isabetli olur…
Bu perspektif çerçevesinde…
İktidarın alenen “rejim krizi”ne dönüşme alametleri veren gidişatı deşelemeye devam edeceğim…
Saadet Partisine atılan kancanın sembolik karakterine bilhassa dikkat… (derim)

(*) E. J. Hobsbawm, 1870’den Günümüze Milletler ve Milliyetçilik “Program, Mit, Gerçeklik”, Ayrıntı Yay., s. 63.  Hobsbawm şunları yazar: “1830-1878 döneminde Avrupa haritasını değiştirmiş olan ‘milliyet ilkesi’, Avrupa’nın demokratikleşmesi ve kitlesel politika çağında gün geçtikçe merkezi bir yere oturan politik milliyetçilik olgusundan farklıydı. İtalya’nın birleşmesinin, “Risorgimento’nun <[/em>diriliş veya yeniden doğuş-era] henüz gerçekleşmediği Mazzini zamanında İtalyanların büyük çoğunluğu açısından önemli değildi; öyle ki, Massimo d’Azeglio şu ünlü deyişiyle bunu itiraf etmişti: İtalya’yı yarattık, şimdi de İtalyanları yaratmalıyız(…) Polonya’nın sonraki kurtarıcısı olan Albay Pilsudski kendi sözleriyle bunu kabul ediyordu…’Devleti yaratan millet değil, milleti yaratan devlettir.” (abç)


SATIR ALTINDAN NOTLAR  

A HABER, RUHİ SU’NUN KANLI PAZAR KATLİAMI’NA AĞIDINI ‘TERÖR ÖRGÜTÜ MARŞI’ YAPTI

Sadece kayda geçsin diye yazıyorum…
Saray maiyeti medyanın, iktidarın çıkarları doğrultusunda nasıl psikolojik savaş cihazı olarak kullanıldığı sır değil…
Lakin helal olsun(!); yine de ‘Yok artık, bu kadar da olmaz’ dedirtebiliyorlar…
A Haber’in Boğaziçi Üniversitesindeki ‘kayyum’ karşıtı eylemler sırasında da böyle oldu…
Adet olduğu üzere…
A Haber’deki “program” denilen ‘Yankı odaları’nda linç yapılırken, Goebbelsci mantıkla faşistler, ekranda da linç edilen kişi ya da olayın aynı görüntülerini… ama aynı görüntüleri (mübalağasız) program boyunca (saatlerce belki de) döndürüp duruyor
A Haber faşizmi Boğaziçi’deki protestoyu meşreplerince kriminalize ederken de iki görüntü dönüşümlü döndürüldü…
Canan Kaftancıoğlu’nun dayanışma ziyaretinden aynı yarım dakikalık görüntüsü ile öğrencilerin halay çekmesi
Fotoğrafta da gördüğünüzü umuyorum…
Halay çekilirken söylenen türkü sözlerinin günün mana ve ehemmiyetine uygun olarak…
İşlenmeye çalışılan “Boğaziçi’de terör faaliyeti” algısını desteklemesi için türkünün  sözleri cımbızlanıp alt yazı olarak veriliyor
KJ’de ise “DHKP C Marşı” ibaresi sabit tutuluyor…
Peki nedir gençleri DHKP C’li gösteren o “DHKP C Marşı”?
Ruhi Su’nun 1967’deki İslamcı faşistlerin Kanlı Pazar Katliamı’nda düşürülen fidanlara yaktığı ağıt:
“Ellerinde Pankartlar…”
İslamcı katliamına dizilen ağıtın on yıllar sonra yine İslamcı A Haber faşizmince DHKP C Marşı olarak sunulması da ayrı bir garabet tabii...
Fakat hatırlatırım; bu ilk değildi...
10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nda da bu kez katliamcı IŞİD’i aklamak için saatlerce aynı halay ve türkü verilmişti…
Tam patlama anına denk gelen “Bu meydan kanlı meydan” dizesi ise yine defalarca döndürülerek “PKK’lı teröristlere patlatın bombayı” işareti olarak sunulmuştu...
Evet bunu bile yapabilmişlerdi…
Ama sözüm söz:
Hani gün gelir devran döner ve bu sürecin bir medya marifetleri müzesi kurulursa… (kurulmalı)
A Haber’in her iki görüntüsünün de 24 saat dönmesi için elimden geleni yapacağım…

---

HDP’Yİ KAPATARAK YERİNE KURULACAK PARTİNİN SEÇİME KATILIMINI ENGELLEME PLANI (MI?)

Cumhuriyet’in haberine göre..
Mevcut Siyasi Partiler Yasası’nda, bir siyasi partinin seçimlere katılabilmesi için “İllerin en az yarısında, oy verme gününden en az 6 ay önce teşkilat kurmuş olması ve büyük kongrelerini yapması” şartı aranıyor… muş. (20 Ocak 2021; abç)
HDP çizgisini hiç değilse ‘partili’ olarak seçime sokmama arayışını yansıtmıyor mu?
HDP yönetimi de aynı kanıda mı, bilmiyorum ama...
Ben daha çok bu gibi ‘baskın’ kararlara karşı ne yaptıklarını merak ediyorum doğrusu…

---

FİKRÎ TAKİP-SİZLİK [Mİ VERİLDİ?]

Soru:
“Engellenen bağış kampanyanızda toplanan ve bloke edilen paralar, daha sonra sahiplerine iade edildi mi”
İmamoğlu:
Hayır iade edilmedi, mahkemeyi bekliyoruz.” (19 Mayıs 2020)
Bilen var mı?
Hâlâ “bekliyoruz” mu?
Ankara Büyükşehir’in bloke edilen milyonları?..
‘Bekliyoruz’ değil mi, haberleri?..

---

‘İSLAMİ KESİMLERDE İNFİAL OLUŞTURARAK ERDOĞAN İLE DOĞAL TABANI ARASINA DUVARLAR ÖREREK ERDOĞAN’I DEVİRME’ MUAMMASI   

Kusura bakmayın…
Ben hâlâ ordayım…
İslamcı camiadaki (şimdilik) içten içe kaynamayı uzaktan izlemeye çalıştığım için...
Bilhassa ilgimi çekmişti:
Yeni Şafak Yazarı Yusuf Kaplan ne demek istedi?
Kaplan geçen yıl sonuna doğru...
Gizemli mi gizemli bir yazı ‘patlat”mıştı:
“Toplumda İslâmî kesimlerde infial oluşturacak hâdiseler patlatılacak, bu hâdiselerin büyütülmesinde ‘gaza gelmeye müsait’ bazı tipler, oluşumlar kullanılacak ve Erdoğan’ı deviremeyenler, Erdoğan’ın doğal tabanı ile arasına duvarlar örerek Erdoğan’ı devirmeye çalışacaklar!” (21 Aralık 2020; abç)
Tahkimatı kuvvetlendirmeye dönük manipülasyon maksatlı ‘sallama’ değilse şayet?
Paranoya mı, bilgi mi?  
Bilgi ise Yeni Şafak’ta yazmanın alemi?..
En çok da son cümleye takıldım:
“Erdoğan’ın doğal tabanı ile arasına duvarlar örerek Erdoğan’ı devirmeye çalışacaklar!”   
“… Doğal tabanı ile arasına duvarlar örme” kudretine sahip her ne ise, onu engellemeye dönük ön alma çabası mı?..
Tasfiye ve operasyonlara psikolojik ortam yaratma mı?
Hiçbir şey olmadıysa da kesin bir şeyler oluyor ama …
Hadi bakalım hayırlısı…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa