31 Ocak 2021 23:12

AB ve Mercosur

Venezuella'nın MERCOSUR'a katılım töreni

Fotoğraf: Ricardo Stuckert/PR (CC BY 3.0)

Paylaş

Günümüzde ülkeler arasında serbest ticaret rejiminin her ne pahasına olursa olsun sağlanması gerektiği düşüncesi hegemonik dogmanın önemli unsurlarından birini oluşturuyor. Toplumsal ve ekonomik sonuçları, uzun vadeli etkileri demokratik ve şeffaf bir biçimde tartışılmayan bu anlaşmalar genelde olumlu ekonomik etkileri olacağı varsayımı ile siyasi iktidarlar tarafından birer başarı olarak halklara pazarlanmaya çalışılıyor. Mevcut serbest ticaret anlaşmalarından en büyüğü olması öngörülen Avrupa Birliği ile Brezilya, Arjantin, Uruguay ve Paraguay’ın oluşturduğu ortak pazar örgütü olan MERCOSUR arasında bir serbest ticaret anlaşmasının yapılmasına yönelik müzakereler ise yaklaşık 20 yıl sürmesine rağmen hâlâ nihayete ermemiş bir anlaşma olarak karşımıza çıkıyor. Uzun yıllara yayılan bu müzakereler kapalı kapılar ardında yürütülürken, 2019’da temel metin nihai bir nitelik kazanmıştı. Bu bağlamda sürecin teknik görüşmeler ve çeviriler sonrasında AB ülkeleri tarafından imzalanarak yürürlüğe girmesi beklenmekteydi. Ancak AB ile MERCOSUR üye ülkelerin arasındaki görüşmelerinin tamamlanmasının ardından özellikle Fransa, Hollanda, İspanya ve Avusturya’dan anlaşmaya yönelik eleştirilerin gelmesi ile serbest ticaret anlaşmasının onaylanması akamete uğradı.

Fransa’nın başını çektiği bu grubun anlaşmanın imzalanmasına yönelik temel itirazı görünürde çevrenin ve insan haklarının korunmasına yönelik tedbirlerin alınmamış olmasıydı. Temel olarak bu AB ülkeleri aşırı sağcı Bolsonaro idaresinin Amazonlara yönelik korumaları kaldırarak yeni bir saldırı başlatmış bulunduğunu, serbest ticaret anlaşmasının da zirai endüstri devlerini bu çevre yıkımını hızlandırmak için daha da cesaretlendireceğini savunmaktaydılar. Latin Amerika’da madencilik ya da büyük çaplı enerji ve altyapı projeleri gibi çevre felaketlerine imza atan AB menşeli sermaye grupları her koşulda desteklenirken, Amazonlar için bu kadar hassas davranılması hiç şüphesiz göz yaşartıcı bir durum. AB’nin samimiyetine ne kadar inanıyor olsak da insan işin içinde başka durumların olduğundan şüphelenmiyor da değil.

AB’de tarımsal ürünlerin ve hayvancılık endüstrisinin en güçlü olduğu ülkelerin çevre duyarlılığına dayanan bu itirazları dile getiriyor olması da bu şüpheleri arttırıyor. Brezilya, Arjantin ve Uruguay özellikle tarımsal faaliyetlerde, süt ve süt ürünlerinde ve hayvancılıkta AB’li üreticilerle rekabet edebilecek güce ve ölçeğe sahip olmaları açısından AB’li çiftçilerin kaçınılmaz olarak anlaşmaya muhalefet etmesine sebep oluyor. İçeride sıkışmış olan Macron hükümetinin başkanlık seçimleri yaklaşırken böyle bir anlaşmaya onay vermesi zaten anlamsız olurdu. İspanya ise mevcut durumda bile MERCOSUR ülkeleri ile tarım ürünleri ticaretinde açık verirken bu açığın daha da artacağı korkusunu taşıyor. AB genelinde özellikle et, süt ürünleri ve şeker endüstrisinin büyük oranda etkileneceği tahmin edilebilir.

Aslına bakılırsa anlaşmanın, MERCOSUR ülkelerinden daha çok AB’nin imalat sanayisine fayda sağlaması daha olası. Anlaşma mamul ürünlerdeki gümrük vergilerini ortadan kaldırırken, devasa bir pazarı da AB ülkelerine açmış bulunacak. Bununla birlikte zeytinyağı gibi işlenmiş tarım ürünlerinin de MERCOSUR ülkelerine satışı daha kolay hale gelecek. AB ülkeleri ise MERCOSUR ülkelerinden ithal ettiği ürünleri her zaman standardizasyon gibi bürokratik engeller ile geri çevirebilme imkanına sahip olacak. Anlaşmayı destekleyen AB ülkelerinden biri olan Portekiz’in AB Konseyi dönem başkanlığını aldığı bu dönemde süreçte ilerleme sağlayıp sağlamayacağını, AB’li sanayi gruplarının çiftçi örgütlerini alt edip edemeyeceğini ise zaman gösterecek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa