01 Şubat 2021 23:40

“Adalet sloganında tılsım aramak” – devam -2

Themis heykeli mavi arkaplanla birlikte

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Geçtiğimiz Pazar Evrensel’deki köşesinde Yücel Sayman hocamız yazmış, biz sürdürmüştük: “Adalet’ kavramına sığınmayı çok severiz… tılsımı vardır… Adalet diye bir somutluk yoktur.

Doğruydu.

Tam da bu nedenle başta ana muhalefet partisi CHP olmak üzere gidişata muhalif pozisyon alan bütün burjuva partileri “adalet” talebini öne çıkarıyorlar. Liyakat, istişareye alan tanımayan tekçilik gibi başka soyut hareket noktaları da yok değil. Ancak “güçlendirilmiş” sıfatıyla “güçlendirdikleri” şu bildik eski “parlamenter sistem” sloganına en çok “hukuksuzluk-adaletsizlik” talebinden hareketle varıyorlar. “Millet Cephesi”ne iltihakta kararlı görünen ve bunu Demirtaş’ın çizdiği çerçeveyle pekiştiren HDP bile ulusal hak eşitliği ve özerklik gibi başlıca taleplerinden kopuk “adalet” vurgusuna yöneldi.

İki temel sorudan ilki, “Gerekli değil mi?”, “Giderilmesi zorunlu adaletsizlikler diz boyu değil mi?”dir? Kim gerekli değil diyebilir? Sömürüye dayanan kapitalizm, baştan aşağı adaletsizliğin örgütlenmiş halidir. İşçiyi çalıştırıp iş gücünün bir bölümüne karşılıksız el koymak adaletsizliğin temeli ve bütün diğer haksızlık ve adaletsizliklerin kaynağıdır. Siz çalışıyor başkası mülk ediniyorsa bunda adalet aranamaz! Tekelci kapitalizmse haksızlık ve adaletsizlik kaynağını yoğunlaştırıp merkezileştirerek hem sömürüyü hem de sömürü çarkının kontrolünü tekelleştirip giderek daha az sayıda elde toplayarak adaletsizliği katlayıp pekiştirmiştir.

Kapitalizmin, tekelci kapitalizmin bile, kaynağı sömürüye karşı ve eşitlik ve demokrasi için mücadele eden emekçilerin dayatıp biriktirdikleri olsa bile, bir hukuku ve adaleti vardır. Temeli adaletsizlik olduğundan eksiklidir, biçimseldir, ama vardır. Burjuva hukuku sömürüyü, özel mülkiyeti ve sömürü düzenini onaylar, ama yine de bir mantığı vardır: Hak eşitliği, ticaret özgürlüğü ve işçilerin çalışmayıp açlıktan ölmeyi seçme hakkı demek olan özgürlük. Kapitalizmin, herkesin az çok eşit demokratik haklara sahip olduğu siyasal örgütlenmesinin adına burjuva demokrasisi denmiştir.

Burjuva hukuku ve demokrasisinin üzerinde tepinmeye, ne eşit hak ne de biçimsel de olsa özgürlük tanımamaya dayanan faşizmi kuran tek adam rejimleri ise birer adaletsizlikler toplamıdır. Trump’ın yine de hâlâ tam bir tek adam rejimine dönüştüremediği yönetimine bakın örneğin. Ya da Bolsonaro Brezilya’sına. Veya Türkiye’ye. Adaletsizliğin diz boyu olduğu ya da hiçbir şeyin adil olmadığı, adalet kırıntıları kalmışsa, bunun henüz rejimin kontrol altına alamadığı alanları ilgilendirdiği tartışmasızdır.

Dolayısıyla, bize tabii ki adalet talebi gereklidir.

İkinci soru ise, soyut adalet talebiyle nereye varılabileceğidir? Açıktır. Öncelikle, başlıca adaletsizlik ve tüm diğer adaletsizlikleri üreten kaynak olan sömürüden ve örgütlenmesi olan kapitalizmden öteye varılamaz. Özetle, adaletsizlik sürer! Bu kapsamıyla soyut adalet talebi düzenin makyajla devamını isteyen burjuva muhalefet bakımından biçilmiş kaftandır!

Öte yandan genel ve soyut olan adaletsizlik, her tekil durumda belirli güncel ve temel taleplerde somutlanır. Sömürü adaletsizliğin temel kaynağıdır ve adalet için kaldırılmalıdır -bu, işçilerin başlıca talebini şekillendirir: Burjuva egemenliğine son, iktidar halka!

Ancak acilen değiştirilmesi için mücadele edilmesi gereken somut haksızlık ve adaletsizlikler de vardır ve halk iktidarına bunlar için mücadele ile birleştirilmiş bir politik mücadele ile varılabilir. Ücretler ya da kadrolu ve taşeron işçiler sorunu örneğin. AKP döneminde her şey, örneğin ayçiçeği yağı yüzde 720 zamlanmış ve gerçek ücretler düşmüşken, ücretlerin yükseltilmesi mücadelesi, adalet mücadelesinin bir somutlanmasıdır. Somuta gelindiğinde, soyut adalete vurgu yapan örneğin CHP yönetimindeki İstanbul Kartal Belediyesinde de adalet yoktur! Toplu sözleşme görüşmelerinde 60 maddede anlaşmazlık sürmektedir. “Enflasyon farkları, asgari ücret farkları verilmedi. 4+4’lere mahkum edildik. Birçoğumuzun ücretleri asgari ücretin bile altında kaldı” diyen işçiler başlıca ücret talebiyle grev aşamasında.

Evet, adalete ekmek kadar ihtiyacımız var, ama adalet iş ve ekmektir de. Soyut laf yetersizdir!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa