02 Şubat 2021 23:30

Yağmur altı, deprem ardı: İzmir

İzmir'de sel ve su baskını

Fotoğraf: AA

Paylaş

2 gün önce depremi yeniden hisseden, dün sağanak yağmurun sele dönüşüp gündelik hayatı ‘rehin aldığı’, geçmişin bakiyesi olarak bir semtinin adı hâlâ ‘Karantina’ olan bir şehir: İzmir. Pandemi bu boyutu ile yoksullar, mülteciler, evsizler, işsiz bırakılanlar için daha bir yakıcı.

Deprem, sel, COVID-19 pandemisi: Doğanın mevcut yaşam biçimimize, şehir planlamalarımıza, mekan tercihlerimize İzmir’de de itirazı var. Doksanlarda şehrin merkezinde yüzü aşkın insanını sele, bu yıl yüzlerce hemşehrisini depreme feda etmiş bir kent planlaması. Sel dere yatağındaki evlerde, deprem körfezin devamı alüvyon bölgesindeki apartmanlarda ölümle sınadı kenti.

Halkın yerel yönetim tercihi olarak seçilmiş belediye başkanlıkları boyutu ile muhalefet partisini tercih etmede uzun yıllardır ısrarcı olduğu bir metropol: İzmir.

Elli yılı aşkındır bu kentte yaşayan bir yurttaş olarak hiç istatistiklere, resmi kurum rakamlarına bakasım gelmiyor. İzmir’in merkezi hükümetten yeterli mali destek alamadığı, üstelik Ankara’nın bakanlık yatırım azlığı ile de adete kenti cezalandırdığı aşikar.

Kamu olanaklarının sinerjiye dönüştürülemediği o kadar çok örnek var ki!

Anadolu’da ilk demir yolu hatlarından birisi İzmir içinde Alsancak / Buca hattıdır. Buca aynı zamanda kentin iki temel üniversitesinden 9 Eylül Üniversitesi kampüsüne ve iki büyük kamu hastanesine ev sahipliği yapmaktadır. Gelin görün ki yüzyılı aşkın süredir var olan demir yolu hattının Şirinyer / Buca kısmı on yılı aşkın bir süredir kapalı. Derken yaklaşık on yıl önce belediye bu hattı tek yön araç trafiğine açtı ve kentin en sorunlu trafiğine sahip ilçe bir anda rahatladı. Ama bu uzun sürmedi. Şimdi o 4 kilometrelik demir yolu ıssız mı ıssız. Ne 2005’te projelendirilmiş olan metrodan ses var ne de yüzyıllık trenlerden. Kurumların mülkiyet çatışmaları an geliyor ‘halka husumete’ uzanıyor.

Bu kamu kurum mülkiyetçiliğinin bir başka aymaz örneğini benzer tarihlerde o dönem çalıştığım Bozyaka Eğitim Hastanesinde gözlemlemiştim. Hastanenin karşısındaki açık pazar yerine çok geniş bir araziye emniyet binası inşaatına başlandı. Yer altı otoparkı ve bodrum kat inşaatı bitince inşaat durduruldu. Hastanenin ise hasta ve yakınları için tek araçlık dahi otoparkı yok. Çaresizlikten yol kenarına park edilen araçlara her gün ceza kesilir kesilmesine ama yüzlerce araç kapasiteli o yarım kalmış kamu yatırımının bakiyesi kapalı otopark alanı ve üzerindeki zemin on küsur yıldır halkın kullanımına açılmadı.

Deprem, sel, pandemi: Merkezi hükümetlerde vücut bulan, yerel yönetimlerde ete kemiğe bürünen rant ekonomisi halka olağandışı durumlarda daha da zarar veriyor. Çıkış sorularda buluşmakta: Sahi, soru sormayı unutmaya mı başladık?

Yağmur altında İzmir’i gördüm dün. Depremde yıkılan evlerin kıyısında yükselen gökdelenleri, yağmura teslim olmuş kentin beton yüzünü hissettim. Selde elektriği kesilmiş sağlık ocağında, eldeki COVID-19 aşısı için güvenli ve elektriği olan mekan arayan bir hekimin varlığına tanıklık ise şehrin insan yüzüydü.

Dün hepimiz gibi görünür bir kente tanıklık ettim. Şimdi İtalo Calvino’nun ‘Görünmez Kentler’ kitabını okuma zamanı.

Sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa