03 Şubat 2021 23:30

Kimin enflasyonu?

TÜİK görseli

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ocak ayı enflasyon verilerini açıkladı. TÜİK’e göre enflasyon yılın ilk ayında yüzde 1.68; yıllık yüzde 14.97 artmış. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise yeni belirlenmiş enflasyon sepetine göre aylık artışın yüzde 2.99 olduğunu açıkladı. Aynı enflasyon sepeti üzerinden yapılan hesapta bu kadar fark olması dikkat çekici.

TÜİK’e göre tüketicinin enflasyonu (TÜFE) yüzde 14.97 iken, üretici enflasyonundaki (ÜFE) yıllık artış yüzde 26.16. Üreticilerin bu artışın tamamını olmasa da önemli bölümünü fiyatlara yansıtacağı dikkate alındığında, resmi enflasyonda yukarı yönlü hareketin önümüzdeki aylarda devam etmesi kaçınılmaz görünüyor.

Enflasyon, teknik olarak fiyatlar genel düzeyinde yaşanan değişimi ifade eden bir kavram.  Enflasyonun kelime anlamı ‘para şişkinliği’ olarak ifade edilse de, halkın zihninde enflasyon denildiğinde ilk akla gelen hayat pahalılığı ve zamlar oluyor.

TÜİK’in her ayın başında açıkladığı enflasyon rakamları ile halkın mutfakta, çarşı pazarda karşılaştığı enflasyon arasındaki makas giderek açılıyor. Salgın nedeniyle hane halkı harcama eğilimleri büyük ölçüde değişmiş durumda. Salgın öncesinde oluşturulan enflasyon sepetinde yer alan ürünlerin fiyatlardaki değişimin gerçek enflasyonu ne kadar yansıttığı tartışılırken, son yıllarda ‘TÜİK’in enflasyonu’ ifadesi ile karşılaşmaya başladık. Böyle olunca ister istemez herkesin kafasında TÜİK kimin enflasyonunu ölçüyor? sorusu oluşmaya başladı.

TÜİK, yıllardır enflasyonu hesaplarken kullandığı ölçme yöntemi nedeniyle tartışılıyor. Enflasyon hesaplanırken tek tek mal ve hizmetlere göre değil, önceden belirlenmiş belli sayıdaki mal ve hizmetin enflasyon sepetindeki ağırlığına göre fiyatlarda yaşanan değişime bakılıyor. Enflasyon sepetindeki ürünlerin fiyatlarındaki değişime göre aylık ve yıllık enflasyon oranları açıklanıyor. Hesaba (enflasyon sepetine) katılacak ürünler ise her yılın başında güncelleniyor.

Salgının etkisinin devam edeceği dikkate alındığında 2021 yılı enflasyon sepetinde gıda ve alkolsüz içeceklerin payının yüzde 22.77’den yüzde 25.94’e; konutun payının yüzde 14.34’ten yüzde 15.36’ya; sağlığın payının yüzde 2.80’den yüzde 3.25’e çıkarılması yeterli değil. TÜİK’in enflasyonla ilgili çalışmalar yapan kurumlar ve akademisyenlerden ‘Enflasyon Danışma Kurulu’ oluşturması, resmi enflasyon verilerine yönelik güvensizliğin farkında olduklarını ve bunu gidermek için böyle bir kurul oluşturdukları izlenimi veriyor.

Ülke nüfusunun büyük bölümünü oluşturan emekçiler gelirlerinin büyük bölümünü gıda, barınma, ulaşım vb. gibi zorunlu ihtiyaçları için harcamak zorunda. Salgın sürecinde yaşanan iş ve gelir kaybı nedeniyle en temel harcamalarını bile yapmakta zorlanan milyonlarca insanın karşı karşıya olduğu ekonomik sorunlar ve hissettiği enflasyon ile orta ve üst gelir grubunda yer alanların hissettiği enflasyonu bir tutmak doğru değil.

Enflasyon sepetindeki ürünlerin oransal ağırlıkları enflasyonun hesaplanması açısından önemli olsa da, sınıfsal eşitsizliklerin giderek derinleştiği, gelir dağılımının ciddi anlamda bozulduğu Türkiye gibi bir ülkede enflasyon sepetini nasıl belirlerseniz belirleyin, herkese güven verecek verileri açıklamak mümkün görünmüyor.

Gelir düzeyi farklılaştıkça, farklı gelir gruplarının tüketim harcamalarındaki değişim nedeniyle hissedilen enflasyon oranları farklılaşır. Dolayısıyla ülke nüfusunun büyük bölümünü oluşturan emekçilerin yaşadığı hayat pahalılığı ile TÜİK’in açıkladığı resmi veriler arasında belirgin farklar var. Salgın sürecinde gıda başta olmak üzere, temel tüketim ürünlerine yapılan yüksek oranlı zamlar, vergi ve cezalardaki artışlar, halkın hissettiği enflasyon ile resmi enflasyon arasındaki farkın gizlenemeyecek kadar belirgin hale geldiğini gösteriyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa