Geleceği kuran bugünün mücadelesidir
Fotoğraf: Eylem Nazlıer / Evrensel
Onlara Z kuşağı deniyor. Kuşaklara çok tartışmalı bazı özellikler atfederek bu tür sıfatlar yakıştırmak Amerikan sosyolojisinin bir ürünü. İşin aslı ise toplumlar için her yeni kuşak bir umut kuşağıdır, mücadele kuşağıdır. Onlar kendilerinden önce oluşmuş, taşlaşmış, katılaşmış kalıpları kırmaya, eskiyle mücadele etmeye eğilimlidirler. Gençlere, genç olma, gençliğin dinamizmini taşıma özelliğini veren de budur. Onlar “yaşlı kuşakların” yolundan gitmeyecek, her mücadeleye kendi renklerini, özelliklerini, karakterini kazandıracaklar, olağanüstü fedakarlıklarıyla kendi yollarını, yöntemlerini inşa edeceklerdir. Bunlar öğrenci gençlik için de, işçi gençlik için de, küçük-burjuva sınıflardan gelmiş gençlik için de geçerlidir.
Boğaziçi öğrencileri ve öğretim üyeleri bugün çok haklı, çok doğru, onurlu bir mücadele yürütüyorlar. Ama sanılmasın ki onlar sadece kendileri için, okulları için, sadece orada yapılan atamaya karşı mücadele ediyorlar. Hayır onlar bu ülkenin bütün halkı için, öğrencileri için, işçileri için, ezilen, horlanan, yok sayılan kesimleri için, bütün Türkler ve Kürtler için, yok sayılan horlanan mezhepler ve milliyetler için, tüm kayyum atamaları için mücadele ediyorlar. Bu mücadeleye bu kadar anlam yüklemek, bu kadar genişlik kazandırmak ne derece doğru diyenler kuşkusuz olacaktır.
Ama bazen bir ülkede bütün bu kesimlerin, tüm halkın özlemlerini, isteklerini öne atılan bir avuç öncü temsil eder, onlar kendi niyetlerinin ötesinde başkaldırının, boyun eğmemenin, “Aşağıya bakmamanın”, yeni bir gelecek kurmak için mücadele etmenin taşıyıcısı olurlar. Sendikalaşma hakkı gasbedilen, kovid-19 bahanesiyle Kod-29’la damgalanıp işten atılan işçiler, rektör seçme, özerk üniversite talebi bastırılan akademi, seçtikleri belediye başkanlarının yerine kayyumlarla yönetilen iller, kasabalar, kendilerinin ibadet kurumları saydıkları kutsal yerlerin tanınmamasını protesto eden kesimler, ayrımcılığa, cinsiyetçiliğe başkaldıran kadınlar, pahalılık ve yoksulluğun pençesindeki halk yığınları vb. bu mücadelede kendi özlemlerinin, isteklerinin dile getirilmesini görürler, onunla gönülden içten bir bağ kurarlar. Burada böyle bir direnişin bütün bu talepleri savunup, savunmamasının bir önemi yoktur, nesnel olarak taşıdığı anlam ve önem bunları o eyleme, direnişe yükler. Bu nedenledir ki gelecek mücadelelerin yolunu da açar.
Ülkenin açık bir diktatörlüğe, tek adam diktatörlüğüne gittiğini tespit eden ve buna karşı mücadele eden geniş bir kesim var. Ama “Saray Hükümeti” söylemi ile kendince mücadele yürüttüğünü söyleyen bir ana muhalefet partisi de var. Bunların resmi sözcüleri ve genel başkanları gelişen eylemler karşısında, “Dini, değerlere saygıyı, provokasyona gelmemeyi” öne çıkaran açıklamalar yaptılar. Demokrasiyi ve özgürlükleri savunduğunu ileri süren bir ana muhalefet partisinin bu kadar saf olmaması, olup biteni gerçekçi bir bakış açısıyla değerlendirmesi umut edilir. Çünkü ülkede demokrasi, hak ve özgürlükler olacaksa bu tür mücadeleler verilmek zorundadır. Ya da düzen muhalefetin hedeflediği az çok demokratik seçimler olacaksa, bununla iktidarı değiştirme umudu varsa, bu amaç hedeflenmişse bunun yolu da budur.
Bu haklar uslu uslu duran kimseye hediye olarak verilmez ve verilmemiştir. Bugün Boğaziçi’de olup biten her şey, bu ülkenin iktidar tarafından nereye doğru sürüklendiğinin canlı bir kanıtıdır. Verilen mücadeleye karşı gösterilen şiddetli tepki iktidarın tüm yapacaklarının hızlandırılmış bir halidir. Belki aylara yıllara yayılacak uygulama ve adımlar birkaç gün içinde hızla atılmaktadır. Özgürlük ve demokrasiyi savunanlar da etkili mücadelelere girmek, mümkün olduğunca hızlı adımlar atmak zorundadırlar. Daha önce de vurguladığımız gibi; bugünün mücadelesi bugün verilmek zorundadır. Gelecek iyi ve doğru kurulmak isteniyorsa bunun başka bir yolu bulunmamaktadır. Bu nedenle Boğaziçi’nin mücadelesini sadece desteklemek değil, her yer Boğaziçi diyerek, mücadeleye kendi somut taleplerini ekleyerek yaygınlaştırmak ve güçlendirmek son derece önemlidir.
- Ücret asgari, yaşam sefalet 13 Aralık 2024 05:40
- Genel grev ve direnişi gerçeğe dönüştürmek için 06 Aralık 2024 06:15
- Birleşik ve genel mücadele için 29 Kasım 2024 06:55
- Siz ne diyorsunuz? 22 Kasım 2024 05:31
- Gelişmelerin anlamı üzerine 15 Kasım 2024 05:25
- Direnerek kazanmak 08 Kasım 2024 11:13
- Elde ne var? 01 Kasım 2024 05:05
- İktidara ve düzen partilerine güvensizlik 25 Ekim 2024 15:00
- Dışa karşı cephe, içe karşı cephedir 18 Ekim 2024 05:06
- Muhalefet sorunu 11 Ekim 2024 05:27
- ‘İç cephe’ kimlere karşı güçlendirilecek? 04 Ekim 2024 04:53
- Sorumluluk sizde 27 Eylül 2024 05:37