Yeni Anayasa: Adım adım faşizm!
Recep Tayyip Erdoğan | Fotoğraf: Aytaç Ünal/AA
Cumhurbaşkanı Erdoğan, pazartesi günü Cumhurbaşkanlığı kabine toplantısının ardından “Önümüzdeki dönemde yeni anayasa için harekete geçebiliriz” açıklamasını yapmıştı. Bu açıklamanın ardından Erdoğan’ın ‘yeni anayasa’ çıkışı ile neyi hedeflediğine dair yeni bir tartışma başladı.
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Erdoğan’ın yeni anayasa açıklamasının “Heyecan verici bir müjde” olduğunu söylüyor. Anlaşılan Erdoğan’ın açıklaması, bakanlar ve AKP yönetimi için de sürpriz olmuş!
Tabii buna şaşmamak gerekiyor. Çünkü yeni rejimde bakanlar, danışmanlar sadece ‘istişare’ için varlar. Kararları ‘tek adam’ veriyor!
Erdoğan’ın ‘yeni anayasa’ çıkışından sonra Meclisteki muhalefet partilerinden “Bu açıklamanın halkın gündemini değiştirme amaçlı olduğu”, “Yapılan açıklamanın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin işlemediğinin kabulü anlamına geldiği” ya da “Yeni anayasa konusunda AKP’nin sabıkalı dolayısıyla güvenilmez olduğu” gibi tepkiler geldi.
İktidarın borazancıbaşısı Abdülkadir Selvi, aklınca muhalefeti sıkıştırmak için Hürriyet gazetesindeki köşesinden “Muhalefet yeni ve sivil bir anayasa yapılmasına destek verecek mi? Darbe anayasası ile yönetilmeye devam edilecek mi?” diye soruyor.
Geçtiğimiz günlerde Ümit Özdağ’ın açıklamaları üzerinden muhalefetin yeni anayasa çalışmasını “vatana ihanet” gibi göstermeye çalışanlar şimdi utanmadan “Muhalefet darbe anayasasına karşı sivil anayasayı destekleyecek mi?” diye soruyorlar.
Doğrusunu isterseniz Erdoğan, muhalefetin yeni anayasa konusundaki ne dediğini de merak etmiyor. “Cumhur İttifakındaki ortağımızla bir anlayış birliğine varmamız halinde önümüzdeki dönemde yeni anayasa için harekete geçebiliriz” diyor.Çünkü halkın en az yarısının itiraz ettiği ve şaibeli bir referandumla kabul ettirilen ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nde olduğu gibi, Erdoğan’ı bu ülkenin ve halkın değil; kendi iktidarının ve temsilcisi olduğu sermaye güçlerinin ihtiyaçları ilgilendiriyor!
Yeni anayasa tartışmasıyla ilgili öncelikle şu noktaya dikkat çekmek gerekiyor: Türkiye’de son iki anayasa (1961 ve 1982 Anayasaları) darbe dönemlerinde yapıldığı için “sivil anayasa” tartışmaları genellikle demokratikleşme ekseninde yapılıyor. Dolayısıyla iktidar bugün de “darbe anayasasına karşı sivil anayasa” söylemi üzerinden Erdoğan’ı hâlâ baskıcı-bürokratik vesayetçi merkez karşısında “sivil toplum”un temsilcisi olarak görme eğiliminde olan kesimlerde beklenti yaratmayı amaçlıyor.
Bu arada AKP-Erdoğan’ın darbe anayasasını değiştirme adına gündeme getirdikleri son iki anayasa referandumunu da hatırlatmadan geçmeyelim. İlki, o zamanki iktidar ortakları Gülencilerle birlikte yargıyı ele geçirmek ve siyasi mücadelenin aracı haline getirmek üzere yapılan 12 Eylül 2010 referandumu. İkincisi de yasama, yargı ve yürütmeyi tek adama bağlayan 16 Nisan 2017 tarihli Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi referandumuydu.
Anlayacağınız “sivil”ler tarafından yapılmış olmaları bu değişiklikleri “demokratik” yapmadığı gibi darbe dönemlerini aratmayacak bir şekilde baskıcı-otoriter bir rejim inşa etme hedefiyle yapılmış oldukları gerçeğini de değiştirmiyor.
Zaten bu nedenle 12 Eylül askeri faşist darbesi için “fikrimiz iktidarda” diyen partinin lideri Bahçeli, Erdoğan’ın yeni anayasa çağrısını tereddütsüz sahipleniyor. “Yeni yönetim sisteminin temel yapı taşlarını, vazgeçilmez ilke ve esaslarını daha da geliştirmeyi önceliğine alan bir anayasa ertelenemez ihtiyaçtır” diyor.
Ne için lazımmış yeni anayasa?
Merkezi, otoriter, baskıcı tek adam iktidarının işleyişinin önündeki kimi engel ve aksaklıkların ortadan kaldırılması, yani daha baskıcı bir rejimin kurulması için!
Milletvekillerini hapse koyan, belediyelere kayyum atayan, Anayasa mahkemesinin kararlarını uygulamayan, imza attığı uluslararası sözleşmeleri tanımayan, grev hakkını ortadan kaldıran, atanmış değil seçilmiş rektör isteyen öğrencileri “terörist” ilan eden iktidarın Kürt partisini “itlafı gereken haşere sürüsü” ilan eden ortağıyla yapacağı “sivil” bir anayasa!
Açıktır ki, yapılmak istenen olsa olsa inşa edilmek istenen faşist rejimin önündeki engelleri ortadan kaldırmaya yönelik bir anayasa olabilir!
Sonuç olarak, muhalefet partilerinin yöneticilerine yaptığı ziyaretlerle ittifak görüşmesi adı altında bu partileri içten bölmeye çalışan Erdoğan, şimdi de “darbe anayasasına karşı sivil anayasa” hamlesiyle faşist rejim inşası için zayıflayan kitle desteğini yeniden toparlamaya çalışıyor.
Bu nedenle bu hamleyi “gündem değiştirme”, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin işlemediğini kabul etme” ya da “iktidarın anayasa konusunda sabıkalı olması”yla izah etmeye çalışmak aymazlık değilse, siyasi körlüktür!
Öte yandan en son Kılıçdaroğlu’nun demokratik üniversite için mücadele eden Boğaziçili öğrencilerin ailelerine yaptığı “sağduyu” çağrısında olduğu gibi; halkın nerede demokratik bir tepkisi ya da hak eylemi varsa orada demokratik bir ülke kurma mücadelesinin dinamikleri yerine “provokasyon” gören bir muhalefet zihniyetiyle bu gidişatın önüne geçilmesi de mümkün değildir!
- Selefi Ebu Hanzala in, demokrasi ve laiklik out! 26 Kasım 2024 06:45
- ‘İşgalci ülke’ açıklaması ve Erdoğan iktidarının Suriye’de alarm veren politikası 19 Kasım 2024 05:00
- Trump'ın Ortadoğu'su ve Erdoğan'ın Kürt sorunu 12 Kasım 2024 04:45
- Devlet ‘yeni sürece’ kayyım atadı! 05 Kasım 2024 05:04
- Yeni ‘süreç’: Demokratik siyasete kurt kapanı 01 Kasım 2024 05:03
- Putin’e ‘Esad’ ricası ve Kürt sorununun çözümü 29 Ekim 2024 12:34
- Bahçeli’nin açıklamaları, TUSAŞ saldırısı ve Öcalan’ın mesajı 25 Ekim 2024 15:04
- Fethullah Gülen: Emperyalizm ve iş birlikçi gericiliğe adanmış bir yaşam 22 Ekim 2024 04:34
- Irak Kürdistan seçimleri ve bölgesel etkileri 18 Ekim 2024 05:00
- İktidarın "Savaş vergisi" barış ve güvenliği sağlar mı? 14 Ekim 2024 04:51
- 'Cumhur'un eli ve siyasi dizayn 11 Ekim 2024 05:00
- Bölgedeki ateş çemberi ve pergelin sivri ucu 08 Ekim 2024 04:49