The Dig | Kazmayı yanlış yere vuruyor
Görsel: Netflix
Mutlaka haberlerde denk gelmişsinizdir, Van’ın Gürpınar ilçesindeki Urartu dönemine ait Çavuştepe Kalesi’nde yaklaşık 60 yıl boyunca bekçilik yapan Mehmet Kuşman, dünyada Urartuca’yı bilen çok az sayıdaki insandan birisi. Kuşman’ın akademik bir eğitimi yok bu alanda. Ama uzmanlarla geçirdiği uzun yıllar, ilgisi ve zekası sayesinde bu alanın sayılı isimlerinden birisi haline gelmeyi başarmış yıllar içinde.
Gerçek bir hikayeden yola çıkarak çekilen ve çok kısa süre önce Netflix ekranlarında boy gösteren “The Dig”in ana karakteri Basil Brown da Kuşman gibi bir karakter. Eğitimli bir arkeolog olmamasına rağmen, onlarca yıl boyunca kazı alanlarında bulunan Basil, alanın birçok uzmanından daha titiz çalışmalar ortaya koyabiliyor. Üstelik yalnızca kazı anındaki titizliğiyle değil, ortaya çıkan tarihi eseri tasnif etme, hangi döneme ve kültüre ait olduğunu tespit etme konusunda da oldukça uzman bir isim Basil.
John Preston’ın romanından “Bir Vampir Hikayesi” “Tamara Drewe” ve “Jane Eyre” gibi fimleri kaleme alan Moira Buffini tarafından senaryolaştırılan “The Dig”in yönetmen koltuğunda ise Simon Stone oturuyor. Ama film için seyirciyi asıl heyecanlandıran Başrol Oyuncuları Carey Mulligan ve Ralph Fiennes.
Asker olan eşini kaybetmiş, küçük oğluyla kocaman bir malikanede yaşayan Edith Pretty (Mulligan), arazisindeki höyükleri kazması için Basil Brown ile anlaşır. Edith ve kocasının yıllar önce bu araziyi satın almalarının nedenlerinden birisi de bu höyüklerdir. Çünkü toprağın altında çok değerli tarihi hazineler olduğuna inanmaktadırlar. Malikanedeki iki çalışanla birlikte işe koyulan Basil, önce yanlış yeri kazdığını fark eder. Edith’in önerdiği ikinci höyüğü kazmaya başladığında ise İngiltere’nin tarihini değiştirecek bir kalıntıya ulaşır. Toprağın altında bir gemidir bu. Üstelik bir liman ya da barınak kalıntısında değil, doğrudan arazinin ortasında bulunmaktadır. Yani oraya getirilmiştir. Bir süre sonra bu kalıntının mezar olduğu ve asıl olarak İngiltere’nin bilinen tarihinden çok daha öncesine ait olduğu ortaya çıkar.
Bu durumda İngiltere Ulusal Müzesi yetkilileri devreye girer, kazı Basil’in elinden alınmak istenir. Edith’in araya girmesiyle ona da bir görev bulunur. Kazı alanına gelen yeni ekiple birlikte yeni yeni hikayeler de açılır. Bu arada önemli bir ayrıntıyı da atlamayalım. Hikaye 1939 yılında, yani İkinci Dünya Savaşı’nın hemen arifesinde geçer. Savaşın eli kulağındadır, İngiliz ordusu hazırlık yapmaktadır. Kazı ekibinin de zamanı azdır. Çünkü savaş patlar patlamaz kazılar duracaktır.
Karakter sayısı sınırlı iken Edith ile Basil arasındaki ilişkinin alacağı/ alma ihtimali bulunan biçimlerine ve söz konusu tarihi eserin kıymetine odaklanmış olan hikaye, karakterler arttıkça odağını ve temposunu da biraz kaybediyor ne yazık ki. Bir yandan bu büyük buluşun İngiltere tarihini nasıl da değiştirdiğini ve belli ki onlarında artık köklü bir geçmiş sahip oldukları konusunda hava atabileceklerini izlerken, diğer taraftan birbirinin içine giren ilişkiler yumağı ortaya çıkıyor. Kazıya yeni katılan ve balayından henüz dönmüş olan arkeolog çift Stuart ve Peggy kendilerini hem karakter hem de cinsel yönelim açısından bambaşka yerlerde buluyorlar finalde örneğin. Tek başına bir filmin konusu olabilecek bu hikaye de araya sıkıştırılıyor bir anda. Sonradan hikayeye dahil olan bu parçaların filmi yükselttiğini söylemek ise zor. Aksine hem Basil ile Edith arasındaki ilişkinin dinamiklerini hem de yapılan işin önemini aşağıya doğru çeken bir etki yaratıyor. Anlatının odağı bu yeni ilişkilere kaymasa da, o saate kadar inşa edilmiş olanı da parçalıyor, ağırlaştırıyor ve filmin temposu düşmeye başlıyor. Basil’in kıymetinin, ortaya çıkan tarihin insanlık açısından öneminin etkisinin silikleştiği bir finale doğru sürükleniyor hikaye.
“The Dig”, sadeyken etkili olabileceği izlenimi veren ama kalabalıklaştıkça gücü azalan bir film olarak geçiyor kayıtlara böylelikle. Kazmayı yanlış yere vuruyor anlayacağınız…
- Zamanı eğip bükmenin şehveti 21 Aralık 2024 04:15
- Uçucu bir peri masalı 02 Kasım 2024 04:15
- Altın Koza ve kronik festival problemleri 05 Ekim 2024 04:30
- Dibini görmeyen... 31 Ağustos 2024 04:25
- Silahlı kuvvetler sermayeye hükmetmeye yelteniyor! 10 Ağustos 2024 04:50
- ‘The Boys’ evreni nasıl kuruldu? 03 Ağustos 2024 04:15
- Roma’nın gurbet kuşları! 27 Temmuz 2024 04:25
- En güzeli uzaktan sevmek belki… 20 Temmuz 2024 04:42
- Analardır, adam eden adamı! 13 Temmuz 2024 04:40
- Amerika kimin rüyası? 06 Temmuz 2024 04:46
- Türkiye’nin film festivali rejimi 11 Mayıs 2024 04:15
- Müslüm’ün yapımcısından: Amy Winehouse! 04 Mayıs 2024 04:37