05 Şubat 2021 23:15

Toplumsallık

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu hafta halkın bir bölümü hastalık ve yoklukla savaşırken, bir bölümü de iş kurumları önünde ya da 1 liralık ekmek kuyruklarında saatlerce sıra beklemekte ya da semt pazarlarında arta kalmış sebze ve meyve toplamaktadır. Toplumun bir kesiminde bun­lar yaşanırken, diğer görece ufak kesiminde ise borsa­da nereye yatırım yapsam da parama para katarım hesabı yapılmaktadır. Birisi temel gıdası ya da sağlığı, diğer ise cebi için çırpınmaktadır. Böylesi toplumsal katmanlarda yaşanan farklılığı sergilemek sorunları anlamak için ilk aşamadır, ama iş burada bitmez. Mesele niçin ve nasıl oluyor da toplum böylesi bölün­müş vaziyette zıt amaçlar peşinde koşar hale gelmiş olduğu konusu irdelenmelidir. Bu görüntü aslında bir toplumsal hastalığa işaret etmektedir. Onun için yazının başlığını patolojinin bilimi olarak saptadım. Zira yaşanan olay bir toplumsal patolojidir. Bir yanda yoksulluk orta­mında çırpınan insanlar, diğer yandan borsadaki yükse­liş fazla hayra alamet değildir. İşte bu yazıyı yazarken yaşanan toplumsal bölünmenin, yani bir tür toplumsal patolojinin üzerinde düşünmek ve bunu değerli okuyu­cularıma yansıtmak istedim. Acaba meselenin özündeki soru, az sayıda varsıl insan, borsaya koşarken, çok sayıda insanın ucuz ekmek kuyruğunda beklemesi mi, yoksa tersi midir? Hangi tarafın ağırlıkta olduğu anlık meseledir; oysa süreç devamlıdır, yani anlık görüntünün devamlı surette oluşan ve gelişen süreç olmasıdır. Diğer bir deyişle, ekonomik yapılanma toplumda bir tür tahterevalli oluşturmaktadır; bir grup varsıllaşır­ken, diğeri yoksullaşmaktadır. Bu demektir ki, yaşa­nan toplumsal farklılıklar, daha doğrusu sosyoekono­mik ur oluşumu izlenen ekonomik politikaların sonu­cudur ve bu sonucu oluştururcasına sistem ısrarla sürdürülmektedir.

Bu mesele üzerinde düşünürken, meselenin anlatı­mında en iyi örneğin iktisat öğretisi ile tıp öğretisi arasın­daki farkın oluşturabileceğini düşündüm. İktisat bilimini toplumların sosyal açıdan sağlıklı gelişmenin koşullarını, tıp bilimini ise insanın sağlık koşullarını irdeleyen ve aksa­yan yönlerine çare bulmaya çalışan bilim alanları olarak düşünebiliriz. Böylece iki bilim dalının alanları farklı olmakla beraber, amaçlarının aynı olduğu kabulü ile yürürken karşımıza farklı sonuçların çıktığını görmekte­yiz. Bilim alanlarından biri insan yaşamını uzatabildiği gibi, pandemi döneminde de olağanüstü hızla aşıyı geliştirebil­di; bilim alanlarından diğeri ise, devamlı krize sürüklenen sisteme bigane kaldığı gibi, yoksullaşan kitleler ve hızla kötüleşen çevre sorunlarına çare üretmede yeterli ola­mamaktadır. Çevre ve yoksulluk sorunlarına çare bula­mamayı bir tarafa bırakalım, bu konulara gereği biçimde eğilme gereksinimi dahi duyulmamaktadır. O zaman soruna biraz daha yakından bakalım.

Tıp fakültelerinde biyolojik süreci, anatominin yapısı ve fizyolojisi biyoloji kurallarının olağan süreci olarak okutulur, bundan sapmalar ise insan sağlığını zedeleye­ceği anlayışıyla “patoloji” olarak ele alınır ve bu sapmanın ortadan kaldırılmasına çalışılır. Bu mücadelenin sebebi de, insan sağlığını, olağan süresi içinde korumak, olabildi­ğince de uzatmak olarak algılanır. Ekonomi alanına geldi­ğimizde ise, yaşanan sosyoekonomik ur oluşumları ola­ğanmış gibi ele alınır, hatta fakültelerde bu alanı yönete­cek dehalar yetiştirilir. Ancak, bu yürüyüş toplumlarda sağlıklı gelişmeyi değil, hastalıklı ve sorunlu odakların oluşumuna yol açarak tüm toplumun güvenini ve sağlığı­nı sarsar. Fakat ne hikmetse, iktisat alanında bu konuda hemen hiçbir önlem alınmaz, çünkü bir “piyasa” kavramı­dır sürgit insanların beynine kazınmış olup, kimse bu canavarın kolunu kanadını kırmaya cesaret edemez. Zira canavarın gövdesini az sayıda güçlü varsıl kesim oluştur­maktadır ve bunlar çevreyi sömürerek devamlı güç kazanmakta, üstelik bu zulüm piyasa örtüsü ile de meş­rulaştırılmaktadır. O denli meşrulaştırılmaktadır ki, bugünlerin konusu olan pandemi ortamında borsaların yükselişi iktisat bilimi(!) içinde bir patoloji olarak ele alın­mamakta, hatta daha da ileri gidilerek, bilim alanında bu konu inanılmaz matematik formülleriyle anlatılmakta, medya organlarında varsıllara öneriler yapılmakta ve adeta iktisat bilimi bir tür toplumsal tahterevalli oluştur­mada araç olarak kullanılmaktadır. Bunun sebebi de, siyaseti olduğu gibi, bilim dünyasını da ele geçirmiş olan toplumsal varsıl ve güçlü kesimlerin tıp biliminin uygula­ma alanını da kendi alanlarında kullanıma sokmada ısrarlı olmasıdır. Kaldı ki, pandemi karşısında ülkelerin savaşma biçimi ve üretilen aşının ülkeler arasındaki dağı­lımı dahi iktisat bilimi(!) marifetiyle yaratılan toplumsal farklılıkları açıkça ortaya koyduğu halde, bu insafsız acı tablo karşısında insanlar ne bilimi, ne de toplumsal yapı­lanmayı değiştirmeye cesaret dahi edememektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa