Dünden bugüne gazete okuru-yazarı olmak; “Metin Göktepe’ler”in gazetesinde, Evrensel’de yazmak

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
Her eve gazete ve dergi girdiği yıllardı, çocukluğumun, ilk gençliğimin geçtiği yıllar. “Gidiyorum gündüz gece” başlıklı yazımda “hayat henüz böylesine kirletilmemişti doğduğum, büyüdüğüm yıllarda. İstanbul’un ‘en güzel’ sayılan yıllarında yaşamıştım gençliğimi” demiştim.
Şanslı doğanlardan değildim. Kartal’da kitabı, kitaplığı olmayan bir evde doğmuştum. Eve amcamın aldığı, arada babamın getirdiği üç-beş kitap kitap dışında evde kitaplık benimle, ortaokul yıllarımda oluşmuştu. Sonrasında kendi çabamla, tırnaklarımla kazıyarak, duruşuma sahip çıkarak okuyan-yazan biri olmuştum.
Öncesinde eve giren ilk edebiyat kitapları, yaz tatillerini babamın çalıştığı yerde geçiren şair Ümit Yaşar Oğuzcan’ın imzalı şiir kitaplarıydı. Ümit Yaşar Oğuzcan’ın babamla tanışıklıkları ve eve giren ilk imzalı şiir kitapları edebiyata, sanata yönelmemdeki ilk tohumlar oldu sanırım.
PAZAR EKLERİNİN, GAZETE VE DERGİLERİN OKUNDUĞU YILLARDAN
Okuma alışkanlığı olan her eve kitabın yanı sıra, neredeyse 2-3 gazetenin, dergilerin girdiği o günlerde yazara, gazeteciye ilgi, güven ve saygı da vardı.
O günlerin merkez medyasından “sadece gazete” satan Hürriyet, Günaydın, Milliyet alınır, takip edilirdi. Hafta sonları gazete okumak, -verdiği çocuk sayfaları da olan- eklerden dolayı ayrı bir şenlikti. Solda duran, halkçı-aydınlanmacı sosyal demokratların, kendini sosyalist olarak tanımlayan birçok insanın (bağlı oldukları siyasi yapılanmanın yayınladığı bir gazete yoksa) vazgeçilmezi de Cumhuriyet gazetesiydi.
Aydınların, edebiyatçıların, akademisyenlerin de yazarları arasında olduğu, (tartışmalı bir geçmişi ve yayın hayatı olsa da) Cumhuriyet yalnızca siyasi açıdan değil, yazarları, haber içeriği ve verdiği kültür-bilim-kitap ekleriyle de ilgi görüyordu. Cumhuriyet Pazar Dergi ve kitap eki birer efsaneydi ve çok ilgi görüyordu.
Abdi İpekçi yönetimindeki Milliyet de saygın, güvenilir bir gazete olarak biraz daha okumuş, orta sınıf, sosyal demokrat ailelerce alınırdı. Sağ kesimden insanların gazetesi ise Tercüman’dı. Taha Akyol, Güneri Cıvaoğlu, Nazlı Ilıcak, Yavuz Donat gibi gazeteciler sola muhalif ve sağın birleşmesi gerekliliği üzerine yayın yapan Tercüman’ın yazarlarındandı.
Ayrıca 70’li yıllarda sol siyasi yapıların, çevrelerin çıkardığı günlük gazeteler de vardı. Bugün artık (77’den bu yana) sol içi olmayan Aydınlık dışında Politika, Vatan ve Demokrat gazeteleri de okunuyor ve ilgi görüyordu.
DERGİLER DE ÇOK OKUNUR, ÇOK SATARDI
Bütün bu gazetelerin bir ya da birkaçının girdiği evlerde dönemin bazı vaz geçilmez dergileri de ailece okunur, evde elden ele geçerdi. Evlere giren dergiler arasında Varlık, Hayat, Ses Pazar Hey, tabii ki, Gırgır ve Fırt gibi dergiler vardı.
Uzunca anlattığım fakat yaşanan süreç düşünüldüğünde, kısa bir özet sayılabilecek dönemde, beni en çok başta Cumhuriyet Dergi ve günlük sosyalist gazetelerin ekleri etkiledi.
Cumhuriyet Pazar Dergi’yi, takipçisi olduğum yazarlarını okuyabilmek için Pazar gününü beklerken sabırsızlanırdım fakat bir defada okuyup bitiremezdim.
Çocukluk yıllarımdan, gazete okumaya başladığım günlerden oluşan bu ilgi ve sempatiyle o yıllardan bu yana hep gazetelerin Pazar eklerinde yazmak istedim.
7 Haziran 1995’de yayın hayatına başlayan günlük Evrensel, aynı dönemde çıkan günlük Birgün’le birlikte, sosyalist solda duran okur için önemli bir boşluğu doldurdular. Başlarda bir süre tanıdık bazı isimlerden, “daha profesyonel” gazetecilerden oluşan bir ekibin yönetimine bırakılan Evrensel, sonrasında tekrar gazeteyi bugüne taşıyan kadronun yönetiminde yayınını sürdürdü.
Yaşanan insanlık dışı vahşice bir “cinayet”, sessiz yığınların da Evrensel gazetesinden haberdar olmasına, bizlerin de Metin Göktepe’den haberdar olmamıza neden oluyordu. Yaşanan çok acıydı.
VIYY BEN ÖLEYİM LO
1996 yılının, Ocak ayında Sezai Sarıoğlu Seyfi Öngider, Merdan Yanardağ gibi isimlerin çıkardığı, benim de yazılarımın yayınlandığı Söz dergisinin haber merkezindeydik. Hareketli günler yaşanıyor, haber takip eden gazeteciler, muhabirler devlet güçleri tarafından tartaklanıyor, dövülüyor, gözaltına alınıyor haber taşıyan muhabirler yaralı dönüyordu haber merkezlerine. Söz’de muhabirlik yapan aktivist gazeteci-politikacı Hacer Foggo ve Ayla Önder sokaktan, sürekli haber taşıyorlardı dergiye, yorgun bitkin. O sırada duyuyor öğreniyorum, alanda haber için koşturan bir gazeteci olan Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe adını. Ve yine o günlerde geliyor gözaltı haberi, yaşadığı polis dayağı ve ölüm haberi...
1995 yılında Evrensel Gazetesi'nde muhabirlik yapmaya başlayan, 8 Ocak günü "Mutlaka ben izlemeliyim arkadaşlar" diyerek gittiği haberde, gözaltına alınan bizim semtin güzel insanlarından Metin Göktepe polislerce dövülerek öldürülüyordu.
BİZE ENGELLERİ AŞMAK DÜŞÜYORDU
Sonraki yıllarda ben de yaşadığım önemli sağlık sorunları nedeniyle uzunca bir süre hayattan, ilgili olduğum çok şeyden koptum, uzak kaldım.
2008 yılının Ağustos ayında beyin damarlarındaki tıkanma ve oluşan ödem sonucu felç geçirdim. Sol yanında oluşan ciddi güç-his kaybı nedeniyle aylarca süren tedavilerde günlerimi hastane odalarında geçirsem de oluşan hasar nedeniyle 47 yaşımdan sonra “engelli” kaldım, bugün de sol elimi kullanamıyorum.
EVRENSEL’DE YAZMAK, EVRENSEL’DE PAZAR KEYFİ
Evrensel’i, biraz gecikerek de olsa 2000’lerin başlarında takip etmeye, okumaya başlamıştım. O günlerde, tanıştığım, arada gazetede yazıları da yayınlanan tiyatrocu, yazar, müzisyen Fahri Bozbaş’a, daha sık görüşüp sohbet ettiğimiz oğlu Eren Bozbaş’a (15-16 yıl önce) Evrensel’de yazmak istediğimi söyledim mi, bunun nasıl olabileceğini, sordum mu anımsamıyorum. Hafızam beni yanıltmıyorsa Eren’e bu düşüncemi, isteğimi söyledim sanıyorum.
Yıllarca dergilerde, yerel, -arada ulusal- gazetelerde yazılar, kitaplar yayınladıktan sonra 2012’nin Kasım ayından bu yana Evrensel gazetesinin Pazar ekinde, sonrasında Pazar sayfalarında Sine-Masal başlığı altında düzenli olarak yazmaya başladım.
9 yıldır Metin Göktepe’nin, Erdal Eren’lerin gazetesindeyim; “buraya kadar” denilene kadar yazmayı sürdürmeye niyetliyim. Metin Göktepe ile aynı muhabir kartını taşımak, gerçeğin peşinde olmak büyük mutluluk. “Karanfil elden ele”
Bu güne dek virgülüne bile karışılmadan özgürce yazmamı sağlayan başta Genel Yayın Yönetmenimiz Fatih Polat’a, iyi günümde de, hastalıklarımda da arayan, güzel dileklerini ileten İhsan Çaralan’a, Evrensel’de yazmamın yolunu açan Mustafa Kara’ya, hep desteğini gördüğüm Arif Koşar’a, editörümüz Sinem Uğurlu’ya ve emek veren herkese teşekkür ediyorum.
Evrensel'i Takip Et