09 Şubat 2021 00:00

Demek ki, asıl amaç, Bulu’nun Boğaziçi’ye rektör yapılması değilmiş!?

Fotoğraf: Can Candan

Paylaş

Boğaziçi Üniversitesinde (BOUN); “Kayyum rektör istemiyoruz. Vazgeçmiyoruz” sloganı ile ifade edilen talepler için başlayan öğrencilerin ve öğretim üyelerinin eylemleri sürüyor.

BOUN’un öğrenci ve öğretim üyelerine, gerek ülke içinde gerekse yurt dışından (İspanya, Fransa, Almanya ve Yunanistan’dan) destekler var. Ama bu tepkilerden iktidarın çıkardığı sonuç, BOUN öğrencileri ve öğretim üyelerinin isteklerini dikkate almak yerine, baskıyı daha da artırmak oluyor.

Baskı BOUN öğrencileri ve BOUN’a destek verme amaçlı protesto eylemlerine başvuranlara karşı kötü muamele, cop, biber gazı, plastik mermi, ters kelepçe, gözaltına alma, tutuklamak biçiminde olmaktadır. Böylece, BOUN’da başlayan ve 38 günü geride bırakan, özerk ve Demokratik Üniversite mücadelesi itibarsızlaştırılmaya çalışılırken aynı zamanda öğrenciler ve öğretim üyeleri de “Biat etmeye” zorlanmaktadır.

BOĞAZİÇİ'NDE AKADEMİSYENLER DE AÇIKÇA HEDEFE KONDU!

Polis şiddeti ve ilk andan beri öğrencilere yönelik “terörle irtibatlı ve iltisaklı” olduğu biçimindeki klişe suçlama, kamuoyunda pek itibar görmeyince, kara propaganda makinesi devreye sokuldu. Üniversitenin içine polis sokularak, kampüs içinde barışçıl direnişlerini sürdüren öğrencilerin gözaltına alınmasına, “Rektörlüğü işgal edeceklerdi” yalanının arkasında meşruiyet kazandırılmak istendi.

Eylemin başından beri, yüzlerce öğretim üyesinin, her gün Rektörlük binasına arkalarını dönerek protestolarını sürdürmesi, BOUN’un en kıdemli ve en saygın öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ayşe Buğra’nın bizzat Cumhurbaşkanı tarafından, “Bu ülkede Soros’un adeta temsilcisi olan kişinin (Osman Kavala kastediliyor) karısı da aynı şekilde Boğaziçi içinde provokatörlerin içerisinde yer alan bir kadındır” diye suçlanmasıyla öğretim üyeleri de hedefe konmuş oldu.

Ancak, bu afaki suçlamalarla, kendilerine oy veren vatandaşları bile yanlarına çekemeyeceklerini gördüğü için Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi tabanına yönelik; “Kayyum Rektör istifa“ diyenlerin, “Yürekleri yetse (*) Cumhurbaşkanı istifa diyecekleri”ni iddia ederek, en azından kendilerine oy veren ama ”Kayyum rektör ataması” karşısında kafası karışan yandaşlarının hükümetin arkasında saf tutmasını amaçlayan bir propagandaya yöneldi.

TEK KİŞİNİN İMZASIYLA FAKÜLTE KURUP KAPATMA DÖNEMİ

Boğaziçi Üniversitesine yönelik girişimler polisiye önlemler, tutuklamalar ve kara propagandayla sınırlı kalmadı. Kalamazdı da!

Nitekim cumartesi günü yayımlanan Resmi Gazete’de, tek adam yönetiminin amacı ve niyeti açıkça ortaya çıktı.

Resmi Gazete’de yayımlanan kararla, BOUN’da, biri hukuk ve diğeri iletişim olmak üzere iki fakülte kurulacağı duyuruluyordu!

Cumhurbaşkanının bu kararı, cumartesi gününden beri, tek adam yönetimini böylece BOUN’a “Yeni Bulu’lar atayarak”, BOUN’daki Özerk ve Demokratik Üniversite geleneği içinde oluşmuş öğretim üyesi bileşimini değiştirmeyi amaçlamasının ifadesi olarak tartışılmaktadır.

Tek adam yönetiminin bu adımla; “yakın amaç” olarak Bulu’nun BOUN’da “Yönetim oluşturaması”nın krizini çözmeyi, orta ve uzun vadede ise BOUN’daki ve diğer bütün üniversitelerdeki Demokratik ve Özerk Üniversite değerlerinin (Ne kadar kaldıysa) tasfiye edilmesini amaçladığı konusunda gelişmeleri az çok nesnel bir gözle izleyen hemen herkes hemfikirdir.

Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Kemal Gözler, önceki gün Halk TV’de, tek adam yönetiminin BOUN’da yeni iki fakülte kurmasını değerlendirirken, iktidarın burada durmayacağını, BOUN’u hukuk ve iletişim fakülteleri etrafında ikiye bölerek giriştiği operasyonu, BOUN’daki özerk demokratik üniversite geleneğini tümüyle tasfiye etmeye kadar sürdüreceğini ifade etti.

Kim, bu kadarını da yapmazlar herhalde diyebilir ki!  

‘KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA...’NIN GEREĞİNİ YAPMA ZAMANI!

2 Ocak 2021’de, Prof. Melih Bulu’nun BOUN’a “rektör” olarak atanmasıyla başlayan gelişmeler etrafında olup bitenleri dikkate aldığımızda bugün artık şu sonuçları çıkarabiliriz:

1) Prof. Bulu’nun BOUN’a rektör atanması bir tesadüf değil, bilinçli olarak yapılan bir atamadır.

2) Tek adam yönetiminin Bulu’yu ataması bir son değil “ilk adım”dır. BOUN’a iki yeni fakülte kurma kararı bu ilk adımın devamıdır. Arkası gelecektir.

3) Bulu’nun atanmasıyla başlayan girişimler sadece Boğaziçi’ye değil tüm üniversitelere yönelik, tek adam yönetimin “fikri iktidarı”nın önünde engel olarak gördüğü, “Özerk ve Demokratik Üniversite” anlayışının, tüm üniversitelerde tasfiyesini amaçlayan, üniversiteyi iktidarın “dikensiz gül bahçesi”ne dönüştürme amaçlı operasyonun birer parçasıdır. İktidar akademisyenlere “Ya biat et ya da çık git” diyen bir hatta girmiştir.

4) BOUN öğrencileri ve akademisyenler önemli bir sınav vermektedirler. Pandemi koşullarına karşın BOUN’a destek de bir yaygınlık göstermektedir.

5) Operasyonun, tek adam yönetiminin üniversiteleri biat ettirme amaçlı olduğu dikkate alındığında mücadelenin de tek adam yönetimine karşı bütün güçlerin ortak mücadelesine dönüştürüldüğü ölçüde başarılı olacağı da apaçıktır. “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” demenin çok somut adımlarla ete kemiğe büründürülmesi gerektiği günlerden geçiyoruz. 

(*) Burada, “Cumhurbaşkanı istifa” demenin, az çok demokrasiden söz edilen her ülkede, her vatandaşın en meşru hakkı olduğu dikkate alındığında, “Cumhurbaşkanı istifa” demenin bile “yürek isteyen” bir cesarete dönüştürülmüş olması, tek adam rejiminin özgürlükler karşısında ibretlik halini göstermektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa