Boğaziçi ve gençlikten bunca korkmak
Boğaziçi Üniversitesi önü | Fotoğraf: Evrensel
Tek adam rejiminin Boğaziçi Üniversitesine yönelik tutumu biliniyor. Elinden geleni ardına koymuyor!
Rejimin hedefinde üniversitenin boş binalarıyla boğazın o seyrine doyum olmaz güzelim manzarası yok tabii. Rantla yatıp kalkanların hesabında o da olabilirdi, ama değil. Hedef alınan en başta ve somut olarak gençlik. Hepimizin geleceğimiz olan gençlik. Hele gelişkinliklerinin yanında merakları, engel tanımaz araştırma ve keşif arzuları ve engelleyici dayatmalardan nefretleriyle rejimin bırakın kazanıp birleşmeyi, diyalog kurma olanağı bile olmayan Y ve Z kuşakları… Hem de pırıl pırıl olan düpedüz geleceğimiz. Rejimin hedefinde gelecek var. Bizim geleceğimiz! Ülkemizin geleceği. İnsanlığın geleceği.
Düşünün, temel bölümlerine üniversite sınavlarını ancak ilk birkaç 100 içinde kazananların girebildiği, ilk birkaç 1000 içinde olmayanların yanından bile geçemediği Boğaziçili gençleri hedef tahtasına oturtmaktan kaçınmıyor rejim. Bu ne aymazlıktır denebilir. Değildir. Savunulan, örümceklenmiş değerleriyle gelecek değil geçmiştir çünkü.
Rejim geçmişindir! Osmanlısıyla, yücelttiği dinciliğiyle, neoliberalizmi ve bütün gericiliğini hizmetine koştuğu kapitalist tekelleriyle geçmişi savunuyor rejim, geleceği değil. Ve her şeyi ama her şeyi egemenliği altına alma, o eksikliğini kendi dile getirdiği kültürel iktidarı da ele geçirme adına geleceğe hücum üstüne hücum düzenliyor. Bugünümüzle yetinmeyip geleceğimize el koymaya çalışıyor.
Biliyor ki, bugünümüzü bunca berbat hale getirmeyi başararak, zeytin ve ayçiçeğinden geçilmeyen sıvı yağ üreticisi ülke halkına yağı bile bütün dünyadan pahalı kullandırtıp etle peynir yemeği haram ettikten ve ancak ekmeğe yetecek bir asgari ücret dayattıktan sonra, geleceğimize göz dikmeden edemez!
Boğaziçili gençler “terörist” damgası vurulmayı hak etmek için ne yaptılar ki? Hırsızlık mı? Başkasının malına, canına, ırzına mı göz diktiler? Saldırı mı düzenlediler, silah mı çektiler? Ne yaptılar da terörist nitelemesiyle karşıya alınıp hunharca darbedilip dövülerek göz altılara dolduruldular, üniversitelerinin kapısına kilit vuruldu?
Sadece ve yalnızca sözlerini söylemediler mi? Tek dile getirdikleri “kayyum rektör” istememek değil mi? Dayatmaya karşı çıktılar sadece. Seçim ilkesini savunup, Boğaziçi’nin geleneğini sürdürerek kendi rektörlerinin üniversite bileşenlerince seçilmesini istediler. Bunun için tamamen anayasal demokratik hakları olan gösteri haklarını kullandılar.
Özetle, düşünceyi ifade ve gösteri özgürlüklerini kullanmaya teşebbüs ettiler yalnızca. Ve rejim dünyayı başlarına yıkmaya kalkıştı. Gördüler ki, bu ülkede özgürlükler değil dayatma, o çok sözü edilmiş olan “halk iradesi”-“milli irade” ve seçim ilkesi değil, atama dayatması ve yasakçılıkla kayyumculuk geçerli! Sadece gençlerimiz değil, hepimiz, bunu Boğaziçili gençlerin şahsında bir kez daha gördük.
Gördük ki, bu ülkede Boğaziçili gençleri desteklemek için WhatsApp grubu kurmak bile suçtur ve tutuklama nedeni haline getirilmiştir. Gördük ki, bu ülkede gençlerin “Kayyum Bulu istifa” deme hakkı ellerinden alınmaya çalışılırken mafya bozuntusunun “Bulu sakın istifa etme” demesi serbesttir. Dünya alem görmektedir ki, Türkiye mafya yöntemleriyle yönetilir olurken ülkeyi yaşanmaz bulup eğitimlerini yurt dışında sürdürmeye yönelen gençlerimizin sayısı hızla artmaktadır.
Öte yandan, yaşananlar, başta en duyarlılarımız olan gençler olmak üzere, şüphesiz ülkeden değil ama rejimden ve temsilcisi olduğu tekellerin egemenliğinden umut kesen ve mücadele eğilim ve kararlılıkları bilenenlerin sayısını da artırmaktadır.
Gençlerimiz, Boğaziçi’de en halisane niyetlerle başladılar protestolarına. Ve en örgütsüz halleriyle. Ülkenin ve yönetiminin değiştirilip düzeltilmesi, örneğin demokratikleştirilmesi gibi bir istem ve yönelimleri yoktu. Kayyum rektör karşıtlıklarıyla bu tür genel değişiklik talepleri arasında bir bağ kurmamışlardı. Ama artık kuranlar çoğalacaktır. İşçiler ve sendikalarından şimdiden gençlere eylemli destekler geldi. Artacaktır.
Özgürlük ve demokrasi için bir mücadele platformu etrafında birleşip örgütlenme ihtiyacımız yaşamsal!
- CHP ile Cumhur ve sınama yanılma… 27 Kasım 2024 06:45
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58
- İngiltere'de Kasım Gelincikleri ya da 'şehitleri anma' günü 12 Kasım 2024 04:26
- Hoş geliyorsun faşizm… 06 Kasım 2024 04:55
- İşçi sınıfının ekonomik mücadelesinde kendisinden başka güvenecek kimsesi yoktur! 22 Ekim 2024 04:50
- Bahçeli, MHP ve terör... 17 Ekim 2024 05:43
- CHP ile nereye kadar? 15 Ekim 2024 05:11
- Sadece İsrail mi terörist? 08 Ekim 2024 04:51
- İsrail’le uzlaşıp anlaşma mı, mücadele mi? 06 Ekim 2024 03:57
- Haydut başı: Amerikan emperyalizmi 01 Ekim 2024 05:02
- Haydut devlet: İsrail 24 Eylül 2024 05:02
- Özgür Özel’e açık mektup 17 Eylül 2024 04:59