9 Şubat 2021

İnsanlık suçları üzerine

Tarih boyunca iktidar erkini yitirmekten korkan yöneticilerin halklara uygulayageldikleri baskının, zulmün, işkencenin adıdır insanlık suçları. Çağımızda daha çok tek adamlı, tek partili iktidarların sıkça başvurdukları yöntemlerden kaynağını alır. 20.yüzyıl insanlığa reva görülen hak ihlallerinin, yaşamsal acıların bitmez tükenmez ölümlerin de tarihidir bir bakıma. Dünya savaşlarının getirdiği acılar 21. yüzyılda da yer kürenin hemen her köşesinde boy atmaktadır. Yenidünya düzeni demokrasiden çok totaliterleşen ülkelerin ağırlığını koyduğu, emeğin göz ardı edildiği, orta sınıfın yoksullaştığı, açlığın bir dünya sorunu olmaya başladığı zorlu bir geleceği haber veriyor bizlere.

Bu koşullar içinde Türkiye’yi de sancılı bir gelecek beklediğinin farkında olmalıyız. İç barışa en çok gerek duyulan bir dönemde iktidarda kalma pahasına ülkeyi senden benden diyerek bölmeye çalışan siyasetçilere ne demeli? Ülkenin göz bebeği üniversitelerinden biri olan Boğaziçi Üniversitesi üzerinde oynanan oyunlardan söz etmekten çok Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın protestocu gençler için kullandığı nefret söylemine değinmek istiyorum. Gençleri birilerine hedef göstermenin haklı bir yanını bulabilmek olası değil. Nitekim eli kanlı Alaattin Çakıcı bile bu sözlerden destek alıp Rektör Melih Bulu’ya sakın istifa etme tavsiyesinde bulunabiliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin özgür bir bilim yuvasının üzerine atadığı rektöre karşı çıkmalarına o denli kızmış ki, bu arada uluslararası üne sahip bir bilim kadınını, Prof. Dr. Ayşe Buğra’yı da hedefe koyuyor. Hem de “Osman Kavala’nın karısı” diyerek profesörün kişiliğine bir tür hakaret ediyor. Hâlâ neyle tam olarak suçlandığı belli olmayan Osman Kavala’ya nasıl bir kin ve nefret duygusudur bu. Ayşe Buğra gibi bilim insanlarına bu ülkede yaşam hakkı tanımayacaksanız neden çevrenizde bilim kurulları oluşturmaya çalışıyorsunuz. Onlar size ve iktidarınıza biat ettiği içinse, bilin ki gerçek bilim insanı hiç kimsenin güdümüne girmez, bilimden ödün vermez. Ayşe Buğra’nın hem uluslararası alanda hem de öğrencileri tarafından bu denli seviliyor, baş tacı ediliyor olmasının gerekçesi de bağımsız bir bilim insanı olmasında yatıyor.

Son bir yılda kapitalizmin yeni dünya düzeninde emek insanlarına, işçilere, kadınlara gençlere ve yaşlılara yeni roller biçildiğini görüyoruz. Dünyada milyonlarca insanın can verdiği bir Covid-19 salgınını bile zenginler kulübünün çıkarına kullanan uluslararası bir politika izleniyor. Ne yazık ki ülkemiz de bu acımasız düzenin kuyruğuna takılmış gidiyor. Laik cumhuriyetin, özgürlük ve demokrasinin artık adı bile edilmiyor. Şimdilerde insanları birbirine kırdıran yalan ve iftirayla ülkenin pırıl pırıl gençlerini terörist ilan edip üniversiteleri medreseye dönüştürmek isteyen bir proje dolaşıyor ortalarda. Ülkenin geleceğinin temelini atacak gençlerimize kıymaktan vazgeçin. Unutmayın ki yarının mutlu, bağımsız Türkiye’si onların elleri üzerinde yükselecek.

Yazıyı Brecht’in bir şiiriyle bitirmek istedim. Türkçeye çeşitli çevirmenlerin ustaca aktardığı bu şiiri bu kez A.Kadir’in çevirisiyle sunuyorum: “Okumuş Bir İşçinin Soruları”

Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?
Kitaplar yalnız kralların adını yazar.
Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?
Bir de Babil varmış boyuna yıkılan,
kim yapmış Babil’i her seferinde?

Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar
altınlar içinde yüzen Lima’nın?
Ne oldular dersin duvarcılar Çin Seddi bitince?
Yüce Roma’da zafer anıtları dikenler?
Sezar kimleri yendi de kazandı bu zaferleri?
Yok muydu saraylardan başka oturacak yer
dillere destan olmuş koca Bizans’ta?
Atlantis’te, o masallar ülkesinde bile,
boğulurken insanlar uluyan denizde bir gece yarısı,
bağırıp imdat istedilerdi kölelerinden.

Hindistan’ı nasıl aldıydı tüysüz İskender?
Tek başına mı aldıydı orayı?
Nasıl yendiydi Galyalıları Sezar?
Bir ahçı olsun yok muydu yanında onun?
İspanyalı Filip ağladı derler,
batınca tekmil filosu.
Ondan başkası acaba ağlamadı mı?
Yedi Yıl Savaşı’nı İkinci Frederik kazanmış ha?
Yok muydu ondan başka kazanan?,

Kitapların her sayfasında bir zafer yazılı.
Ama pişiren kimler zafer aşını?
Her adımda fırt demiş fırlamış bir büyük adam.
Ama ödeyen kimler harcanan paraları?

İşte bir sürü olay sanave bir sürü soru.

Evrensel'i Takip Et