Covid -19 aşısı ve eşitsizlikler dünyası

Fotoğraf: Onur Çoban/AA
Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Dr. Tedros Adhansom Ghebreyesus, geçen hafta yaptığı açıklamada “Küresel çapta Kovid-19 aşılarındaki adaletsiz erişime dikkati çekerek, dünyada şimdiye kadar uygulanan aşıların dörtte üçünün küresel GSYH’nin yüzde 60’ını elinde bulunduran sadece 10 ülkede gerçekleştiği”ni söyledi.
Genel Direktör, “2.5 milyar nüfusu olan yaklaşık 130 ülkede, henüz tek bir doz (Kovid-19 aşısı) uygulanmadı.” dedi.
Bundan 43 yıl önce, (12 Eylül 1978) Alma Ata zirvesinde, “temel sağlık hizmetleri” konulu uluslararası konferansta, eşitsizlik vurgulanmıştı. Alma Ata Bildirisi’nde şöyle denmekteydi:
“Sağlık hizmetlerindeki eşitsizliğin ve dengesizliğin gelişmiş memleketler ile gelişmekte olan ve özellikle sosyal ve ekonomik alanlarda bir varlık göstermemiş memleketler arasında en yüksek derecesine ulaşması, bu durumu tüm ülkelerin ortak sorunu haline getirmiştir.”
Sağlık hakkı bir insan hakkıydı. 10 Aralık 1948 tarihinde kabul ve ilan edilen Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 25/1.maddesi sağlık hakkını şöyle düzenliyordu:
“Herkesin, kendisinin ve ailesinin sağlığı ve iyi yaşaması için yeterli yaşama standartlarına hakkı vardır; bu hak, beslenme, giyim, konut, tıbbi bakım ile gerekli toplumsal hizmetleri ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ya da kendi denetiminin dışındaki koşullardan kaynaklanan başka geçimini sağlayamama durumlarında güvenlik hakkını da kapsar.”
Evrensel Bildiri, herkesin hem kendi ülkesindeki sosyal düzen için ve hem de tüm dünya ölçeğinde uluslararası düzen için hak vurgusu yapıyordu. Hem de zengin/yoksul/fakir demeden, gelişmiş ülke/gelişmemiş ülke demeden, “herkesin insan hakkı” olarak vurguluyordu. Şöyleydi 28.madde:
“Herkesin bu bildirgede ileri sürülen hak ve özgürlüklerin tam olarak gerçekleşebileceği bir toplumsal ve uluslararası düzene hakkı vardır.”
Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin (kabul tarihi 1966, yürürlük tarihi 1976) 12. maddesi de sağlık hakkının kapsamlı tanımı ve unsurlarını içerir.
Buna göre, herkes, “ulaşılabilecek en yüksek fiziksel ve ruhsal sağlık standardına sahip olma hakkı”na sahiptir. Zengin/yoksul/fakir, gelişmiş ülke/gelişmemiş ülke ayrımı olmadan…
“MADDE 12
1. Bu sözleşme’ye Taraf Devletler, herkesin, ulaşılabilecek en yüksek fiziksel ve zihinsel sağlık standardına sahip olma hakkını kabul ederler.
2. Bu Sözleşme’ye Taraf Devletlerin, bu hakkın tam olarak kullanılmasını sağlamak için alacakları tedbirler şu amaçlara yönelik olacaktır:
(a) Ölü doğum ve çocuk ölümleri oranlarının düşürülmesini ve çocuğun sağlıklı bir şekilde gelişmesini sağlamak;
(b) Çevresel ve sınai sağlık şartlarının her yönüyle iyileştirilmesi;
(c) Salgın, yöresel, mesleki ve diğer hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve kontrolü;
(d) Hastalık durumunda herkese tıbbi hizmet ve tıbbi bakım sağlayacak koşulların yaratılması.”
Tekrar başa dönelim ve kendimize soralım:
Evrensel Bildiri’nin 28. maddesinde vurgulanan, her bir ülkedeki sosyal düzen ve dünyanın uluslararası düzeni, haklara ve özgürlüklere dayalı olsaydı, bu 2.5 milyar insan çaresiz olur muydu?
Hakları vurgulayan normatif düzenlemeler tamam da dünya düzeni/sistemi normatif düzenlemeleri hayata geçirmeye elverişli olsaydı, bu çaresizlik yaşanır mıydı?
İnsanlığın yaşadığı şu zor günlerde gel de Stoacıların MÖ 300’lerde savunduğu “dünya vatandaşlığı” fikrine ya da Birleşmiş Milletlerin fikir babası olarak kabul edilen Kant’ın (1724-1804) 200 yılı aşkın süre önce savunduğu “dünya birliği” fikrine sempati duyma…
Tek bir doz aşı bile yok 130 ülkedeki 2.5 milyar insana. Yeryüzünde yaklaşık 200 devlet var Birleşmiş Milletler üyesi. Demek oluyor ki, dünyanın yaklaşık üçte ikisinde durum böyle. Bir de gelişmiş/gelişmemiş ülkelerde sosyal sınıf ve tabakalar arasındaki büyük gelir dağılımı adaletsizliği ve sağlık hakkına erişim sorununu ekleyelim. Salgının en fazla yoksulları vurduğu gerçeğini kaydedelim… Kapitalizm hakim dünyaya. En fazla (azami) kâr için, insan hakları, onur, eşitlik, özgürlük, adalet, hak, hukuk dinlemiyor. Eşitsizlikler dünyasında yaşıyoruz.
Evrensel'i Takip Et