AB'nin 'Rusya sorunu'
Fotoğraf: Pixabay
AB ile Rusya arasındaki gerilim beklenenden hızlı bir şekilde ilerliyor.
Geçen hafta Batı iş birlikçisi, aşırı sağcı görüşlere sahip Aleksey Navalnıy üzerinden daha çok Berlin-Moskova hattındaki gerilim dikkat çekiyordu. Ancak, bu hafta Brüksel de bu gerilimin parçası haline geldi.
Sözde tansiyonu düşürmek, Putin rejiminden tavizler koparmak için 5 Şubat’ta Moskova’ya giden AB Dışişleri Yüksek Komiseri Josep Borrell, sıraladığı taleplere yanıt olarak Almanya, Polonya ve İsveç diplomatlarının sınır dışı edilmesini aldı.
Rusya’nın AB’nin “Navalnıy kayıtsız-şartsız serbest bırakılsın” talebini “İç işlerine müdahale” olarak değerlendirerek verdiği yanıt, beklendiğinden sert oldu. Diplomatları sınır dışı edilen ülkeler, Rus elçilik görevlilerini “misilleme” olarak sınır dışı ettiler.
Rusya’nın diplomatların gösterilere katıldığı iddiaları, yalanlanmadı. Tersine, büyükelçilik görevlilerinin eylemlere katılması normal bir durummuş gibi yansıtıldı. Alman Dışişleri Bakanlığı, sınır dışı edilen diplomatın Viyana Anlaşması çerçevesinde olanları aktarmak üzere olay yerinde olduğu açıkladı.
Sınır dışıyla yetinmeyen Rusya, Navalnıy’ın yardımcılarının AB, ABD ve İngiltere temsilcileriyle toplantılar yaparak rejimi değiştirme planlarını yaptığını duyurdu. Hedef, Batı iş birlikçisi bir rejim...
Bu nedenle, Putin rejimi bundan sonra muhaliflere daha sert davranacak. Borrell’in Moskova ziyareti sırasında Rusya Dışişleri Bakanlığının internet sitesinden Avrupa ülkelerinde polisin şiddet eylemlerinin yayımlaması da bunun ifadesi. “Göstericilere yönelik şiddet sadece bizde yok, sizde de var” denilerek, müdahale normal gösteriliyor.
Benzer bir durumu, daha önce Türkiye de yapmıştı.
Brüksel’deki AB bürokrasisi ve diplomatları sınır dışı edilen ülkeler ile Moskova arasında yaşanan gerilimin AB’nin tamamını ne kadar ilgilendireceğini marttaki AB zirvesinde göreceğiz. Zira, genel olarak AB’nin gelecekte Rusya ve Çin ile arayı açıp ABD ile tam uyum içinde olmasını savunanların sayısı hiç de az değil.
AB’nin bir bütün olarak Rusya’nın karşısına ABD ile birlikte dikilmesinin hayalini kuranların, bunu gerçekleştirmesinin maddi karşılığının olmadığı bir dönemden geçiyoruz. Özellikle AB’nin motoru durumundaki Almanya açısından...
Almanya’nın ABD’nin yanında saf tutarak Rusya’ya karşı sert yaptırıma başvurması, bu temelde Kuzey Akımı 2’nin iptal edilmesini isteyenlere hükümetin verdiği yanıt beklenildiği yönde olmadı.
Bu nedenle, Türkiye ile olduğu gibi Rusya ile ilişkilerde de Alman devleti, açıktan cephe alma yerine “eleştirel diyalog” yoluyla ilişkileri sürdürmeye devam edecek. Bu, bir devlet politikası olarak belirlenmiş görünüyor. Çünkü, Alman sermayesinin çıkarlarının, Washington’da belirlenen politikalara tabi olmaktan geçmediği son birkaç yıldır değişik vesilelerle ifade ediliyor.
Bunu, Almanya’nın tartışmalı Kuzey Akımı 2 için ABD’ye sunduğu gizli tekliften de anlıyoruz. Alman Çevre Yardım Örgütü (DUH), Maliye Bakanı Olaf Scholz tarafından 7 Ağustos 2020’de ABD’li mevkidaşına gizli bir teklifte bulunulduğunu kamuoyuna açıkladı. Teklifte, ABD’nin Kuzey Akımı 2 yaptırımlarından vazgeçmesi karşılığına Kuzey Almanya’da ABD’den getirilecek kaya gazının depolanacağı; maliyeti bir milyar avro olan bir tesis kurma ve Doğu Avrupa ülkelerine maddi yardım yer alıyor. Muhalefet ve çevre örgütlerinin “kirli pazarlık” olarak nitelendirdiği mektup konusunda hükümet henüz bir açıklama yapmış değil.
Diyebiliriz ki; mektubun ve teklifin doğru olma olasılığı, olmama olasılığından yüksek. Sadece bu bile Almanya’nın ilişkilerini kısa zamanda değiştirme niyetinde olmadığını gösteriyor.
Özetle: Emperyalist rekabetin, pazar paylaşımının her yıl biraz daha keskinleştiği günümüz dünyasında, Batı cephesinde Rusya’yla ilişkilerin nasıl sürdürüleceği sadece Türkiye’nin değil aynı zamanda AB/Almanya’nın da en önemli sorunlarından biri. Başta doğal gaz olmak üzere, ekonomik ve siyasi açıdan Rusya’ya yakın olmanın getirdiği avantajlardan kolayca vazgeçmek istemeyen AB ve Türkiye egemenlerinin, ABD’nin baskılarına ne kadar direneceğini zaman gösterecek. Bugünden açık olan, Rusya ile ilişkilerin yakın gelecekte NATO şemsiyesi altındaki Batı ittifakındaki önemli çelişkilerden biri olacağı. Rusya bu çelişkiyi derinleştirmek için ittifakın zayıf halkaları durumundaki Almanya ve Türkiye’ye tavizler vermeye devam edecek. Zira, her ülkenin egemen sınıfının kendi çıkarlarını öncelediği günümüzde, Soğuk Savaş yıllarındaki gibi keskin kamplaşma adeta imkansız. Çünkü, “düşman” ilan edilen Rusya’da kapitalizmin düşmanı sosyalizm değil, yine kapitalizmin kendisi iktidarda.
Dolayısıyla farklı sistemler ve ideolojiler üzerinden olmayan emperyalist kamplaşma ve ittifakların ömrü artık çok uzun değil.
- Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele 27 Aralık 2024 04:19
- Romanya seçimleri, TikTok ve AB'nin demokrasi anlayışı 20 Aralık 2024 05:25
- ‘Suriyeliler gitsin mi, kalsın mı’ tartışması üzerine 13 Aralık 2024 04:24
- Avrupa'da 'siyasi kriz' hayaleti dolaşıyor 06 Aralık 2024 06:40
- Almanya'yı savaşa hazırlıyorlar 29 Kasım 2024 06:45
- Kiev'deki hesap Moskova'ya uyacak mı? 22 Kasım 2024 04:30
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12
- Trump Pandora’nın kutusunu açtı, Avrupa panikte 08 Kasım 2024 12:17
- 5 maddede ABD seçimlerinin Avrupa’ya etkileri 03 Kasım 2024 04:30
- 'Ekonomi mucizesi' Almanya'ya ne oldu? 01 Kasım 2024 04:48
- Almanya Rusya’ya karşı karargah oluyor 25 Ekim 2024 04:17
- Almanya-Türkiye ilişkileri: Yeni bir başlangıç mı? 18 Ekim 2024 04:50