İngiltere gibi olabilmek
Fotoğraf: Unsplash
İngiltere’de yazılı bir anayasa yoktur. Ama İngiltere’nin anayasal devlet olduğu söylenir.
Bizde yazılı bir anayasa var, ama fazla kullanılmıyor. Bu durumda biz bir anayasa devleti miyiz, yoksa ferman devleti ya da kişi devleti miyiz? Acaba hem yazılı anayasası olan hem de kişinin iradesi ile yönetilen devletlere ne denir? Bu durum biraz muğlaktır. Belki bu tür devlete de “yetmez, ama evet” aymazlar devleti denebilir.
Türkiye tam bir inşaat alanı; müthiş faaliyetler var, anlaşılan süper zeki danışmanlardan her gece uykusunda yeni fikirler fışkırıyor. Öyle ki, neyin ne olduğunun izlenmesi bile artık olanaklı olamıyor. Bir yanda üniversitelere atamalar yapılırken, diğer yandan yeni anayasa gibi zor bir işe kalkışma var. Bu arada işsizlik raporları yayınlanıyor, Covid-19 işsizlik furyasında oran yüzde otuzlara çıkıyor. Ancak, şükür ki, aşsız ve işsiz kalan insanlarımıza dünyanın en ileri ülkeleri düzeyinde kamu desteği yapılmaktadır. Hatta çok zor günler yaşayan bazı komşu devletlere de büyük yardımlar yapmaktayız. Pandeminin ilk günlerinde solunum cihazı sıkıntısı çeken İngiltere’ye de el uzatmadık mı!
Şimdilerde bir de anayasa yapımı faaliyeti var. Bir ülke niçin bu kadar sık anayasa değişimine sahne olur, anlamış değilim. Ancak, bu meselenin şaka götürür yanı yoktur, durum fevkalade ciddidir. Bu millet ya kendisini sıkı sıkıya bağlayacaktır, ya da belki uzun mücadelelerle de olsa bir tür özgürlüğüne kendi gücüyle ulaşacaktır. Ben iktidarın soyunduğu anayasa yapımı savını milleti daha sıkı bağlama atılımı olarak görüyorum. Şekli bir anayasa otoriterleşmeyi perdeleyerek, yasal görüntü kazandırır. Sanırım, yapılmak istenen tam budur. Sık anayasa yapımı girişiminin açıklanması belki de, dehaların kafasındaki modelin bir anda uygulamaya koyulmasının toplumda panik yaratabileceği, hatta “yetmez, ama evet” parlak zekâları dahi aşacağı düşüncesiyle, sistemi yavaş yavaş toplumsal sindirim hızında oturtulmaya çalışmak olabilir. O zaman acaba yeni anayasa projesini ABD’deki değişim mi tetikledi, yoksa içeride yönetimi daha demokratik yapma arzusu mu(!), diye düşünmek yerine, ABD tetiklemesinin içeride nasıl kullanılacağına yoğunlaşmak gerekir. Nasıl bir rastlantı olmalı ki, medyada yayınlanan bilgilere göre, ABD’de bir kısım senatörler başkandan bazı isteklerde bulunurken, bu arada Türkiye’deki yönetim biçiminden de şikâyet etmişler. Bu durum gerçekten traji-komiktir. Senatörler, ABD yönetimini diğer ülkelerdeki diktatörlükleri denetlemeye yönlendirirken kendi ülkelerinin nasıl bir misyona soyunduğunun farkında değiller. İşte, günümüz yöneticilerinin kapıldıkları aşırı güç hırsının oluşturduğu vecd halinin korkunç görüntüsü!
Bizim anayasa meselemize gelince, ben meseleyi sadece bir gündem değiştirme işlevi olarak görmüyorum, ancak ana konu üzerinde fazla bir anlaşma sağlayamıyorum. Gidişata baktığımda doğrusu korkuyorum. Korkum, anayasa yapımına soyunan ve “biz hazırlıyoruz, gelin bize katılın” mantığının sistem, demokrasi ve insan hakları vb konularındaki yaklaşım zafiyetindendir. Son atamalar, atamalara yönelik en masum direnişlere karşı geliştirilen ayırımcı şiddet tepkileri ürkütücüdür.
Büyük insanların bedeni ölür ama fikirleri, eserleri daimdir. Hatta bunları kazımaya çalışan küçük beyincikleri de bir gün seline katar, tarihe gömer. Böyle büyük insanlardan biri de Einstein’dir. Şimdi bu adamın burada ne işi var diye düşünebilirsiniz. Bu her zamanın ünlü insanı demiş ki, bir insanın ilk ve bir kez yanılması doğaldır. Tabii Einstein bunu farklı koşullarda söylerken bilimsel düşünce mantığı gereği koşuların olağan olduğunu varsaymıştır. Neyse, koşulu bir tarafa bırakalım da sözün devamına bakarsak, sözün devamı biraz iğneleyici; şöyle, ikinci kez yanılma ise akıl sağlığı ile ilgilidir.
Einstein’ı kendi haline bırakalım, huzur ile uyusun, biz anayasa meselesine dönelim. Ünlü sözdür, derler ki, gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklendiğinde tüm düğmeler yanlış iliklenir. Meseleye bakalım, anayasayı kim istiyor ve kim böylesi toplumsal kuruluş sözleşmesini yapma ihalesini yükleniyor? Ne kadar doğru olduğu bilinmemekle beraber, muhalefetin bazı modeller üzerinde çalıştığı söylendi. Ama muhalefetin kafasındaki modelin de, hiç değilse söylemlerinden anlaşıldığı kadarıyla, iktidarın tasarladığı modelden farklı olduğu açıkça görülmektedir.
Anayasa girişimini var olan anayasayı dahi tanımayan bir siyasi liderin, üstelik de parlamentoda üstünlüğü elinde tutan bir partinin başkanının yapması abestir. Üstelik parti başkanlığı ile devlet başkanlığı sıfatı ile bu çağrının bu şekilde yapılması işin amacını ve sonunu açıkça ortaya koymaktadır. Böyle bir irade samimi ise, önce parlamentoyu feshedip, kurucu meclis kurulması için usulü dairesinde işlerin yürütülmesinde önayak olup, sistemi yeni anayasa için olması sistemi gereken düzeni kurma yoluna sokmalıdır. Oyuncular oynar, oyun kuralını koyamaz!
- Ortadoğu: Bataklığın kan gölüne dönüştürülmesi 14 Aralık 2024 04:31
- Asgari ücret konusu hafife alınmamalıdır! 07 Aralık 2024 04:50
- Çöküş ivmesi durabilir mi, durdurulabilir mi? 30 Kasım 2024 04:51
- Sistemin sis perdesi: Bütçe tartışmaları 23 Kasım 2024 05:00
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57
- Kevork Ağabey, müjde, oğlun Nobel aldı! 19 Ekim 2024 04:46
- Siyasi yalan 12 Ekim 2024 05:00
- İktidarın anayasa histerisine şiddetle karşı çıkılmalıdır! 05 Ekim 2024 04:33
- Boğaziçililer günü 28 Eylül 2024 05:07