Arabalar kaç kuruşa?
Görsel: Kor Kitap
Sabahattin Ali, farklı sınıftan iki çocuğu anlatıyor “Arabalar Beş Kuruşa” başlıklı öyküsünde. Bir mağazanın önünde oyuncak arabalar satmak zorunda kalan çocuk ve annesi bir yanda, diğer yanda ise o mağazadan alışveriş yapmak için gelen başka bir çocuk ve annesi. İşe bakın ki bu iki çocuk aynı sınıfta okuyor; arabaları beş kuruşa satmak için çığırtkanlık yapan çocuk gün ışığında ancak birkaç saat çalışabiliyor derslerine; gaz lambası için ayrıca masraf etmemeleri gerekiyor. İşin doğrusu sınıf arkadaşı çocuğun saflığı ve samimiyetinden kuşku duymamamız için çok çaba göstermiyor Sabahattin Ali, zaten olanı yazıp bizi gerçeğin salt görünür yanıyla yüzleştiriyor ve iki çocuğu mağazanın önünde buluşturarak hayata yeni sorular bırakıyor.
İki çocuk birbirine karşı gayet samimi. Biri diğerine herhangi bir nedenle eğilip bükülmüyor, zengin olan zenginliğiyle övünmediği gibi, arabaları beş kuruşa satan çocuk yoksulluğundan yüksünmüyor. Herkes kendi sınıf karakterine uygun davranıyor ama arkadaşlık duygusu daha bir ağır basıyor. Belki de yazar torpil geçiyor diye düşüneler de çıkacaktır ama hayatta karşılığının olduğu muhakkak ki, yoksul olan çocuğun dersleri daha iyi ve sıra arkadaşını, zengin olan önermesine rağmen, değiştirmek istemiyor. Çünkü diyor o da benim gibi fukara…
İki çocuk bugün yaşasa ve aynı öyküde yer alacak olsa ihtimal ki biri alışverişe tok gitmek gereğini okuyacaktı gazetede. Aman ne kadar anlaşılabilir bir durum değil mi, hayat pahalılığından yakınmamak, geçim sıkıntısı çekmemek, harcamaları dengede tutmak için alışverişe tok gitmek ve o sırada yeşillikler ıslatılmış olduğu için taze görüldüğünü unutmamak lazım.
Çünkü annesinin sesi yetmiyor, arabaları satmak için çocuğun sesine ihtiyacı var ailenin. Şimdiki zamanda çocuk işçilerin durumunda herhangi bir iyileşme olmadığını, tarımda, tekstilde ve çarşı pazarda çocuk işçi sayısının gün geçtikçe arttığını ve sömürünün katlanarak devam ettiğini anlatmaya gerek var mı?
Öyküde yer alan iki çocuk bugün yaşasa bir araya gelip sohbet eder, yan yana olmanın olanaklarını kullanarak birbirleri için öğretici olurlardı. İkisi de kedi severdi bana kalırsa. Rengini ve cinsini bilmem ama Sabahattin Ali bu iki çocuğu da gayet munis, sakin, anlayışlı, sevecen tipler olarak tanıtıyor bize. Kedi sevecekleri kesin olarak doğru geliyor bana ya da ben öyle okumak istiyorum, kim bilir. Bu iki çocuktan biri kediyle fotoğraflar çeker ve sosyal medya hesaplarında paylaşırdı. İyi de tıklanırdı, beğeneni bol olurdu ne güzel. Kıskanacak ne var bunda, çalış senin de olur.
Diğerinin kedisi sokaktaydı, sokağa çıkmayı seven bir kedidir onunki de çıkar dolaşır, kavgalara karışır, kaşı gözü yara bere içinde döner gelirdi evine. Sonra yine sokaklar. Bir yerde kıvrılıp yatacak olsa, evden alışmış olacak ki battaniye arar gözleri. Ne yapsın sokakta uyumak zorunda kalan evsizlerden birine konuk olur. Adam zaten boylu boyunca uzanmış yatmakta, battaniyeye bürünmüş halde soğuktan korunmaya çalışmaktadır. Bizimkinin kedisi de oraya bir yere, battaniyenin ucuna kıvrılıverir…
Oradan geçen acar muhabir bu duygusal anların fotoğrafını çekerek haber merkezine gönderir. Mesele bir insanın neden sokakta yaşadığı meselesi değildir ve olmamalıdır asla. Mesele duygu dolu anların fotoğrafında insan ile kedinin aynı karede sokağı ve battaniyeyi paylaşmalarıdır. Devlet televizyonu çöpten beslenebileceğimizin programını yapıyor, bunu gözümüze sokuyorsa yandaşın gazetesi de sokakta yaşayan insanlarla kediler arasında bağ kurabilir pek tabi.
***
Bu arada size bir haber vereyim, Voznesenski’nin efsane kitabı var ya hani Oza, Ülker İnce’nin çevirisiyle, Ve Yayınları’ndan 3. baskısını yaptı. Bu kadar tehdit, gözaltı, elektronik kelepçe, ev hapsi, liyakat, uzay ve anayasa tartışmaları içinde iyi bir haber gibi gelmiyor mu size de? Karşı koyabileceğimize dair bir yanıt gibi, evet. Şiirle de karşı koyabiliriz, iktidarın elinde bu olanak paraya tahvil edildiği için kültürel birikimimizle muhalefet etme gücümüze dokunamazlar. Bende daha önce Ada Yayınları’ndan çıkan Mehmet H. Doğan çevirisi de var. Karşılaştırmalı okumalar için ne güzel bir olanak. Merhaba Oza.
***
O mağazanın önündeki iki çocuk da bugün Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyabilir evet. Biri elinde gökkuşağı bayrak taşıdığı için sapkın, bir diğeri yandaş olmayan gazete okuduğu için terörist ilan edilebilir. Atanmış rektöre karşı eylem yaptıkları için sapkınlık ve teröristlik bu iki çocuk için de kaçınılmaz bir son olabilir ve en iyi ihtimalle biri ev hapsindeyken, diğeri voltada duruşma gününü beklemektedir.
Sıradan bir güne uyanmak gibi. Kan banyosu ile tehdit edilmenin sıradanlaştığı bir memlekette neredeyse özel af ile salıverilen bir başka mafya babasının aklına estikçe mektup yazarak önüne geleni tehdit etmesi gibi sıradan. Bir dekanın bir gece gelip işi bitireceği tehdidinin cezasız kalacağını biliyor olması gibi. Kelle uçurmaktan bahsedenleri nereye koymalı…
***
“Arabalar Beş Kuruşa” öyküsü ile başladık Sabahattin Ali’nin.
Adnan Özyalçıner birçok konuşmasında bu öyküye gönderme yaparak şimdiki zamana yanıt vermeye çalışır. Türkiye Yazarlar Sendikası’nın Genel Başkanı da olan yazar büyüğümüz, ustamızdır aynı zamanda. TYS birçok sivil toplum kuruluşu gibi bir imza kampanyası düzenleyerek üyesi olan olmayan yazarları, şairleri, gazeteci ve sanatçıları Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan rektöre karşı direnen öğrenci ve akademisyenlere destek olmak için imza kampanyası düzenledi. Merak eden ve imza vermek isteyenler konuyla ilgili habere buradan ulaşabilir.
Selam, Oza, dilerim ışıltın eksilmez.
Ya da “Sırça Köşk” öyküsünün son paragrafıyla bir kez daha ışıltılı sabahlara…
- Öteki-Siz 16 Ekim 2021 23:30
- Yazılıkaya Şiir Yaprağı 09 Ekim 2021 23:41
- Ayışığı şiir ve yaşam ısrarı 03 Ekim 2021 00:18
- Basın tarihimizden bir cimrilik hikayesi 26 Eylül 2021 00:09
- Pencere ya da penceye 19 Eylül 2021 00:05
- Suzy Storck ile kanat hareketleri 11 Eylül 2021 23:40
- Yanlış kokan dizeler 05 Eylül 2021 00:28
- Doğan Ergül’e mektup 31 Temmuz 2021 23:41
- Ahmed Arif’in saklı kitabı 17 Temmuz 2021 23:44
- Kutlu Adalı’ya mektup 10 Temmuz 2021 23:59
- Dönemeç’teki tanıdık insanlar 27 Haziran 2021 00:20
- Sennur’a durum mektubu 13 Haziran 2021 00:16