Siz hâlâ kayyumculaştıramadıklarımızdan mısınız?

Fotoğraf: MA
Türkiye gazetesi yazarı Yücel Koç, dünkü ‘Kayyumlar Ne İşe Yarar’ başlıklı yazısında Batman Belediyesi kayyumu olan Vali Hulûsi Şahin’in icraatlarını öve öve bitirememiş!
Baştan sona Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels’in “Yeterince büyük bir yalan söyler ve onu tekrar etmeye devam ederseniz, insanlar sonunda ona inanmaya başlayacaklardır” ilkesiyle yazılmış olan bu yazı, iktidarın yalanlara dayalı propaganda aygıtının nasıl çalıştığını tipik bir şekilde ortaya koyduğu için burada tartışılmayı hak ediyor.
Yazar, Batman’ı anlatmaya “İlk petrolü bulduğumuz” ve “Türkiye Petrolleri’nin kalbinin attığı şehir” diyerek başlıyor ve ardından ilk yalanını söylüyor: “Para yok değil de, bütün mesele yönetimde.”
Türkiye petrollerinin yüzde 80’i Batman’dan çıkarılıyor. Özelleştirilip Koç Grubu’na devredilen TÜPRAŞ’ın 2018 verilerine göre net kârı 4 milyar lira.
Peki Batman, sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasında kaçıncı sırada? 81 il arasında 72. sırada!
Dönemin Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gülten Kışanak, 2014’te “Bölgeden çıkarılan kaynaklardan yerel yönetimlere pay verilmesini istiyoruz” deyince linç edilmişti.
Batman’da zenginlik olduğu doğru ama Koç’un iddiasının aksine iktidarın ve tekelci sermayenin yağması nedeniyle Batmanlılara bu zenginlikten sadece yoksulluk ve doğasının kirletilmesi düşüyor.
Benzerlerini ancak sömürge rejimlerinde gördüğümüz bir zihniyetle kayyumları şöyle savunuyor yazar: “Biz HDP’ye oy verelim, devlet yine kayyum atasın, hizmetler devam etsin’ açmazı, burada da karşımıza çıktı.”
Kürtler, HDP’ye oy verip bile bile yanlış yapıyorlar, çünkü tek adam iktidarının haklarında en hayırlı kararı vereceğini biliyorlar!
Kürtleri “medenileştirme” adına yüz yıl önce uygulanan zulüm, Kürtleri “kendileriyle ilgili demokratik bir karar verme iradesine sahip olmayan bir ulus” olarak gören bugünkü iktidar ve sözcülerinde yeniden vücut buluyor.
Gelelim Koç’un Batman Belediyesi ve kayyumun icraatları ile ilgili Goebbels’in izinde giderek yürüttüğü propagandaya…
“Batman gibi bir şehrin 400 milyon lira elektrik borcu mu olur? Kayyumdan önce günlerce şehrin elektriği kesilmiş bu borçtan dolayı(…)Elektrik gidince sular da kesiliyor. Yani koca şehir susuz kalıyor.”
“Akıllı otobüs durakları almışlar, onları da depolara istiflemişler sadece…Birilerine para akıtmışlar, vazifeleri bitmiş.”
“Bir Alman bankasından 32 milyon avro kredi ile kanalizasyon arıtması almışlar lakin onu da devreye sokmak kayyuma kalmış.”
Yazarımız belediye başkanlarının içeride, gerçekleri söyleyen medya organlarının da iktidarın baskılarıyla sesinin iyice kısılmış olmasının rahatlığıyla yalanlarını sıralıyor.
Birinci olarak, son 5 yılda HDP’li belediyeler bir yıl bile yönetimde kalamadıkları halde Koç, kayyumların Sayıştay raporlarına da giren yüz milyonlarca liralık borç ve yolsuzluklarını seçilmiş belediye başkanlarına ve HDP’ye fatura etmeye çalışıyor.
Kayyumların yaptıkları borçlar nedeniyle HDP’nin kazandığı belediyelerde halkı cezalandırmak için suyun kesilmesi, başka kentlerde de uygulanmıştı. Mardin’de Büyükşehir Belediyesi’ni Ahmet Türk’ün kazanmasından sonra MARSU’da kayyum döneminde yapılan 600 milyon liralık borç nedeniyle DEDAŞ’ın (Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş) belediyenin elektriğini kesip kenti susuz bırakması hâlâ hafızalardadır. Kayyumların yaptıkları yüzlerce milyon liralık borç nedeniyle HDP’li belediyelerin elektriği ve dolayısıyla kentlerin suyu kesiliyor. Valiler ve kaymakamlar HDP’li belediyelere yeniden kayyum olarak atanınca da borçlar katlanmaya devam etse de o dönem için sorun “çözülüyor”. Bunun adı da “HDP’nin susuz bıraktığı halkı kayyum suya kavuşturdu” oluyor!
Hatırlanırsa Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı, kayyum Cumali Atilla’nın 2 milyon 127 bin lira harcanarak saraya çevrilen makam odasının görüntülerini sosyal medya hesaplarından paylaşmıştı. Yine Sayıştay’ın 2018 raporuna göre, Diyarbakır kayyumu 678 milyon liralık harcamayı gizlemişti. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın Kamu Borç Yönetim Raporu’na göre, geçen dönem 102 DBP’li belediyenin 95’ine kayyum atandıktan sonra bu belediyelerin toplam borcu yüzde 85 artmıştı.
Resmi rakamlar ve raporlar bu kadar açıkken tek adam rejiminin propaganda aygıtı, kayyumların yolsuzluklarını görmüyor ama harcadıkları her kuruş İçişleri Bakanlığı müfettişleri tarafından denetlenen DBP’li/HDP’li belediyelerin “birilerine para akıttığı” yalanına toplumu inandırmaya çalışıyor.
Yetmiyor, bir yıl bile yönetimde kalamayan HDP’li belediye yönetiminin aldığı “akıllı durakları”, kredi alarak kurduğu “arıtma tesisi”ni hizmete sokmak kayyumun başarısı oluyor!
Yazarımız burada da durmuyor, gelmişken Hasankeyf’e de bir el atıyor!
“İngilizlerin bir türlü engel olamadığı Ilısu Barajı daha ilk altı ayda 400 milyon dolar kazandırmış.” Ayrıca “Hasankeyf’te baraj altında kalacak tarihî cami, türbe gibi eserlerin kilometrelerce öteye taşınmasını dünya hayranlıkla izlemiş.”
“Devletimizin büyüklüğü ve gücü tüm haşmetiyle” öyle bir vücut bulmuş ki Hasankeyf’te “Çok geçmeyecek, Cumhurbaşkanı’mızın tüm çalışmaları bizzat takip ettiği bu bölgenin Kapadokya kadar turist çeken bir yer olduğuna şahit olacağız.”
Daha önce yapılan tüm barajlarda olduğu gibi Ilısu Barajı’ndan elde edilen enerji ve gelirden Batmanlıları payına ne düştüğü sorusunun yanıtı aslında yazarın yazısında da karşımıza çıkıyor: Ülkenin elektrik enerjisinin yarısını (GAP projesi kapsamındaki barajlarının toplamı) üretirken elektriksiz kalmak!
Yazarımızdan öğreniyoruz ki, Hasankeyf gibi insanlık tarihinin 12 bin yıllık geçmişine sahip ve 40 medeniyete ev sahipliği yapmış bir yerin sular altında bırakılıp birkaç türbe ve caminin taşınmasını bütün dünya hayranlıkla izlemiş!
Evet, insanlık tarihinin bütün ilerici değerlerinin düşmanı Nazilerin kitap yakma törenleri ne kadar ihtişamlıysa insanlık tarihi ve kültürünün en eski merkezlerinden birini yok etmek o kadar hayranlık uyandırıcı!
“İslamiyet tarihi ve kültürünün koruyucusu” iktidar, türbe ve camileri bile taşıyarak kendi tarihi-kültürel dokusundan koparmakta tereddüt etmiyor.
Ama siz siz olun yine de baraja karşı olduğunuzu söylemeyin. Çünkü o zaman devletimizin büyüklüğünü çekemeyen İngiliz emperyalizminin ajanı olursunuz alimallah!
Sonuç olarak; yalanlar üzerine kurulu propaganda aygıtının bu kayyum güzellemesi ve iktidar övgüsünü, Kürtlerin ulusal-demokratik irade ve mücadele kararlılığı karşısında içine düşülen acziyetin dışa vurumu olarak da okuyabiliriz. Çünkü bu demokratik irade ve mücadele kararlılığı, aynı zamanda er ya da geç bu iktidarın da bütün benzeri rejimler gibi tarihin kara sayfalarındaki yerini alacağının habercisidir.
Evrensel'i Takip Et