17 Şubat 2021

Operasyonel niyet!

Fotoğraf: Murat Kula/AA

Başlık, “Allahın 2. Büyük Lütfu Mu?​” da olabilirdi ve iktidarın operasyonal politik çizgisinde, olanak ve gerekçe yaratma başarısını işaret ederdi. Diğer her alanda olduğu gibi politikada da hiçbir şey düşünülmeksizin, amaç ve hedef belirlemesi olmadan yapılmıyor. Askeri operasyonların ekranlardan evlerin içine yansıtılması da, elde çubuk askeri şeflerle televizyon kanallarının muhabir- yorumcu savaş yedeklerinin herkesi “milletin tarafında asker yazılma”ya ikna için çaba göstermelerinin de bir “niyet”le bağı var. Burjuva iktidar gücü “yeni bir infial durumu oluşturma” kampanyası yürütüyor.

İleri sürüldüğü üzere sorun çözücü, rahatlatıcı ve huzur sağlayıcı mı olacak? Hayır, yüz yıllık süreç aksini gösteriyor. Sorun daha da ağırlaşmış biçimiyle devam ediyor. Onlarca büyük ve kitlesel imhayı içeren askeri operasyonlar bir yana bırakılsa bile, son on yıllardır düşük-yüksek yoğunluklu savaş aracıyla “bitirilmek” istenmesine karşın, hala askeri-politik operasyonlar için kullanımda tutulmaya devam ediyor. Hala tehdit nedeni, hala “ulusal çıkar alanları” yayılmacı politikası ve evet niyetleriyle bağlı istismar ediliyor.

Devlet gücü ve uluslararası bağlantıların kullanımı olanaklarıyla bağlı askeri çözümle üstünlük sağlanacağı düşüncesi, ülkenin ve komşu ülkeler halklarının yıllar yılı ‘kanlı bir hesaplaşma‘ ortamında tutulmasına yol açıyorken, hak eşitliği gibi çözümleyici bir politikayı ısrarla reddetmek, her türden provokasyon ve istismar için de olanak sağlıyor. Ama inkar ve imha politikasında ısrar sürüyor ve “güç bizde!” diye yen imhalara ferman çıkarılıyor.

Bir kez daha “bir infial durumu oluşturma” kampanyasıyla karşı karşıyayız! “Kurtarma operasyonu mu, imha ile daha büyük ve kapsamlı imhalar için gerekçe oluşturma operasyonu mu?​” tartışmaları eşliğinde büyütülen tehdit, izlenen politikanın operasyonal niyetini açığa vuruyor. Mağaraları ve söylenene bakılırsa birbiri ardına 7 kapıyı “göz yaşartıcı gaz” kullanarak “imha eden” operasyon kuvvetlerinin yöneticileri dönüp içeride tüm muhalefeti tehdit bombardımanına tabi tutarken, tehdidin sözde kalmayacağının somut göstergeleri de birbiri ardına ekranlara düşüyor. İçeride ve dışarıda içine düşülen sıkışıklıktan kurtarıcı hamlelere duyulan ihtiyaçla bağlı operasyonun “Gara hamlesi”nde alınan sonuçlar tatmin etmemiş olacak, operasyonların sürdürüleceği, bir tür müjde şeklinde ilan ediliyor. Sevinilsin ve şovenizm ateşinden alevler yükselsin isteniyor.

Yine “hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır!” deniyor. Tehdit ve küfrün dozu yükseltildi. Hedef deniyor, artık sadece “silahlı eşkıya” olmayacak! İlan edilen strateji, Bahçeli ve operasyonlar bakanı tarafından, “Hainlerin kafaları koparılacaktır” şeklinde özetleniyor.

“Hain(ler)!”; bu suçlayıcı ve hedefe koyucu sözcük, kullanan öznenin hedefiyle, amaç ve niyetiyle bağlı olarak değişiyor. Günümüz devlet yönetimi politikasında kapsama alanı haylice geniştir. İntihalci-kayyum rektör istemeyen öğrenci ve öğretim üyesinden “silahlı eşkıya“ya kadar genişliyor! Yerine göre muhalif burjuva parlamenterden gazeteciye, hakları için örgütlenmeye kalkışan işçiden, “açız!” diye bağıran yoksula Erdoğan -Bahçeli yönetimine karşı söz söyleyen hemen herkes, yüzlerce kez “milli güvenlik sorunu” olarak ilan edilmiştir.

Kendi deyişleriyle FETO darbe girişimi, politikalarına karşı muhalefet edenleri ezip-geçmek ya da susturmak; ve kendi saflarını derleyip toparlamak için yarattığı gerekçelerle “lütuf” olmuştu! Şimdi yeni bir “Allahın lütfu” dönemidir. İçeride gelişen burjuva ve emekçi muhalefetinin giderek büyümesi, işçi ve emekçilerin henüz birbirleriyle birleşik genel bir eylemine genişleme güç ve başarısı gösteremese de ağır ekonomik sorunlar nedeniyle biriktiği görülen tepkilerindeki artış, üniversite-lise gençliğinin açık protestosu, “rızaya dayalı destek oluşturma“ olanakları daralan ve baskıyla susturup-etkisizleştirme araç ve taktiklerine daha çok sarılan iktidar gücünü, askeri-politik saldırıları yoğunlaştırmak için “artık yeni gerekçem var!” deme noktasına getirmiştir.

Bu, demokratik haklar mücadelesine karşı tehlikenin daha da büyümesi demektir: televizyon kanallarında askeri stratejist kesilen muhabir, sunucu-programcı ve yorumcuların, “tehlikeli şekilde bölünmüş-kutuplaşmıştık, çok şükür yeniden herkes biraraya geliyoruz!” şeklinde durum tahlili yapmaları dahi, tekelci Tekadam yönetiminin ihtiyaç duyduğu desteği yaratma operasyonlarının bir süreliğine ve bir miktar da olsa hedefine ulaştığını gösteriyor. Saldırılara muhalefet edenlerin saflarında tereddütler oluşturmak, saldırı politikası mevzisinde iktidara yedek kuvvet olma konusunda kararsızlık gösterenleri toparlayıp için onlarca bombardıman uçağıyla sürdürülen operasyonlar ve “13 şehit! ” söylemiyle yaratılan “infial!” şimdi, iktidar tarafından kuvvet ve olanak hanesine yazılıyor.

Şovenist, gerici faşist politikanın raconundandır; tehdit adresi gösterip tehdit etmek, saldırı niyetini somut pratiğe dönüştürmek için provokasyonlardan yararlanmak ve provokasyon yapmak. Menderes, sol muhalefetin “fikir ve vicdan hürriyeti kapsamında değerlendirilemeyeceğini” söylüyor ve “çanlarına ot tıkayacağız!” diyordu. Şimdikiler, “başlarını ezeceğiz, yok edeceğiz, bizim kim olduğumuzu görecekler!” diyorlar.

Muhalefete yönelik baskı ve saldırı söz konusu olduğunda söylediklerini yapmakta tereddüt etmeyen bir yönetimin işbaşında olduğundan ve yönetim politikasında hak-hukuk-özgürlük kavram ve karşılıklarının pek bir öneminin bulunmadığından kuşku duyulamayacağını 19 yıllık iktidar pratiği göstermiş oldu. Bu da sömürülen, ezilen, baskı gören kadın erkek işçi ve emekçinin, gençlik kesimlerinin, bu iktidarın operasyonal politikası karşısında daha sıkı bir birliğini, saflarını sıklaştırmanın yol ve araçlarını geliştirmesini gerekli kılıyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
İmamoğlu’ndan belediye operasyonlarına tepki: Sandık gelecek, bir kişi gidecek, her şey değişecek.

Evrensel'i Takip Et