18 Şubat 2021 23:11

Sağlık Bakanlığı ve YÖK'ün fetvası: Teoriyi üniversiteye sokmayın

Yekta Saraç

Fotoğraf: DHA

Paylaş

İnsan nedir, yaşamak nedir, sağlık nedir, teori nedir, bilim nedir, üniversite nedir?

 “[Baudrillard  ve Arendt], her ikisi de son zamanlardaki özel olanı kamusala dönüştürme eğilimini açıklıyorlar: Baudrillard bunu, özel olanı “Apaçık hale getirmek” olarak tanımlıyor, oysa Arendt özel bölgenin ya da oikosun (evin) [Oikos -aynı zamanda ekonomi sözcüğünün de kökü, Aristoteles için oikos –idare edilen birim] faaliyetlerinin kamusal bölgeye modern yükselişi olarak ele alıyor. İkinci olarak her ikisi de insanlar arası ilişkilerin değişime uğradığını ve iletişimin gittikçe daha çok nesneler aracılığıyla gerçekleştiğini gözlemliyor. (…) “Arendt’in savına göre oikos ile agoranın politik egemenliğe yükselmeleri, gerçekliğin yitirilişini ve dünyaya yabancılaşmayı birlikte getirdiyse, Baudrillard’da da göstergelerin tomurcuklanarak çoğalması, gerçekliğin yitirilmesine yol açmıştır.”  (…) Arendt’e göre (…) faaliyet ve konuşma sayesinde dünyaya yenilikler getiriyoruz ve insani başlama kapasitesini dışa vuruyoruz. (…) İş birlikçi saldırılar ve reklamcılık ve pazarlamanın eğitimsel çevre dahilinde gençlik kültürüne saldırıları üzerinden eğitim, hem ihtiyaç nedeniyle ekonominin bir uzantısına dönüşmüştür ve böylece eğitim pazaryerinin dikte ettiği şeylere hizmet etmektedir hem de onun ekonomik büyüme ihtiyacına hizmet etmektedir. (…) Eğitimin ticarileşmesi (…) şayet bu yeni başlangıçların kaynağı, ticari söylemin egemenliği yüzünden üretim ve tüketimin sonsuz çevrimi tarafından kemirilerek emilirse, yitirmek üzere olduğumuz şey polisimiz [şehrimiz anlamında] ve yaşamın kendisidir. (…) eğitimi eylem, konuşma ve doğum oranının yeri olarak korumakla, bu ”telaşlı kentimize” yeniden sağlık kazandırabiliriz yine de.” (Trevor Norris, “Hanna Arendt ile Jean Baudrillard: Tüketim Toplumunda Pedagoji”-Çeviri: Tarhan Onur).

Arendt iki dizi seçenekten söz etmektedir. İlk dizi iş yapma, yaratma ve eylemdir. Bu dizinin (vita activa)  kritik öğesi “eylem’dir. İkinci dizi (Vita contemplativa) düşünme, isteme (irade), yargılamadır (Değerlendirmedir). Arendt’e göre “Sonuçlarına bakılmaksızın her şeyi araştırma alışkanlığı, insanları kötülük yapmaktan koruyan koşullardan biridir.”

Yani toplumu toplum yapan, üniversiteyi üniversite yapan, insanı insan yapan iş yapması, üretmesi, düşünmesi, istemesi, değerlendirmesi, eylemde olmasıdır. Üniversite her şeyden önce “Öğrenme, Öğreti (Teori) ve Araştırma” alanıdır. Teori ile araştırma ayrılmaz bir bütünü, bilimi oluştururlar. Doğa, insan ve toplum araştırmaları bizzat bunlarla iç içe yaşayarak sürdürülebilir. Üniversitenin kendisi tüm bunların yaşam alanıdır. Teori araştırmanın ayrılmaz, dahası kök parçasıdır.

Kaldı ki insan sadece biovital değil aynı zamanda sosyal ve tinsel bir varlıktır. Sağlık da insanın biyofizyolojik, psişik ve sosyal olarak iyi olma halidir.

Gelelim güncele: YÖK, iki gün önce 17 Şubat 2021 tarihinde Sağlık Bakanlığının “Yükseköğretim kurumlarında uygulamalı eğitimlerde azami dikkat ile ve sıkı tedbirler eşliğinde yüz yüze eğitimin yapılabileceği, ancak teorik eğitimlerin mümkün olduğunca uzaktan eğitim yöntemleri kullanılarak devam ettirilmesinin uygun olacağını” mütalaa ettiğini, kendilerinin de aynı görüşte olduğunu;

1. Uygulamalı eğitimlerin “azami dikkatin gösterilmesi ve sıkı tedbirlerin alınması” şartıyla öğrenciler seyreltilerek, gruplara ayrılarak yüz yüze yapılabileceği,

2. Teorik eğitimlerin ise Sağlık Bakanlığının görüşleri ile programlarda kazandırılması gereken asgari yeterlikler dikkate alınarak mümkün olduğunca çevrim içi yapılması, (…)

Sağlık Bakanlığının yukarıda zikredilen görüşleri dikkate alınması hususunda gereğinin yapılması istenmiştir.” (YÖK).

YÖK, gerekçeleri arasında “özellikle meslek yüksekokulları, sağlık programları, sanat ve tasarım programları, mühendislik ve mimarlık gibi uygulamalı eğitimleri ağırlıkta olan bölüm ve/veya programların son sınıf öğrencilerinin gerekli yeterlikleri kazanamadan mezuniyet aşamasına gelmiş olmasına ilişkin endişeler”den söz etmektedir.

Özetle YÖK, hem sağlık kavramını hem de teoriyi bilmediğini gösteriyor, dahası üniversite ve bilim fikrini, “öğretim, öğreti ve araştırma” birliğini yok sayıyor, tüm yükseköğretim kurumlarını meslek okulu kabul ediyor. Bununla da yetinmiyor gerek Sağlık Bakanlığı gerekse YÖK bilimsel özgürlük veya kurumsal özerklik de tanımıyor, iş bizzat, teori uzaktan emri veriyor, hak hukuk bilmezliğin ötesinde aynı zamanda büyük birer cehalet örneği sunuyor

Tüketim toplumu tüketiyor, araçsallaştırıyor, metalaştırıyor. Simülasyon ve sanallıklar gerçekliği daha da bulanıklaştırıyor. Her ikisinin toplamı diyaloğun, konuşmanın, insanın, toplumun, ortaklaşmaların, şehirlerin yitimine, en azından ciddi örselenmelerine yol açıyor. Teoriyi değersizleştiren YÖK ve Sağlık Bakanlığı, acaba kime neye hizmet ediyor?

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa