Dışarıda ve içeride operasyon
Hulusi Akar | Fotoğraf: DHA
Gara’ya yapılan operasyonun amacı konusunda kamuoyu tereddütler ve bilinmezlikler içinde olup biteni açıklayacak mantıklı bir yanıt ararken, iktidar daha operasyonu planlarken, bu operasyonun sonucu ne olursa olsun içeride operasyon yapmaya çoktan karar vermişti. İçte Kürt politikacılarına karşı yeni, yaygın ve geniş bir tutuklama ve suçlama operasyonunu başlatmak için böyle bir dış operasyona ihtiyaç duyulmuştu. Dış politika iç politikanın bir devamı ve uzantısıdır ilkesi, bu kez tersten işletilmiş, dış politika iç politikada gericiliğin şahlanması için bir maymuncuk olarak kullanılmıştı.
İktidar bir taraftan HDP’ye karşı yaygın bir tutuklama furyası başlatırken, diğer taraftan koyu milliyetçilik ve şovenizmin “şehit kanı” üzerinden karşısındaki muhalefeti böleceğini ve dağıtacağını hesaplamıştı. Ama bu öylesine çiğ ve kör kör parmağım gözüne tutumu ile yapılmıştı ki, muhalefet partileri itiraz bayrağını açıverdi. Esirlerin öldürülmesinin suçlusu iktidardı ve bunu politik bir çıkar için göstere göstere kullanıyordu! Ölen esirlerden birisinin acılı annesi ne olduğunu anlamadan canlı olarak AKP kongresine bağlandırılıyor, arsızca bir politik istismarın konusu yapılıyordu.
Evet gericilik sınır tanımıyordu, evet burjuva politikası iki yüzlü ve utanmazdı ama daha öncesinde böylesi de hiç görülmemişti! Muhalefetin bu kez daha güçlü yükselttiği itiraz bunaydı. Hem operasyonun fiyaskosu, hem bunun üzerinden estirilmeye çalışılan yeni şovenist dalga, gerekçesi ne olursa olsun muhalefeti de itiraza yöneltmiş, bir anda her şey tersine dönmüş, iktidar kaldırdığı taşı ayağına düşürmüştü. Geriye iktidarın yapacağı tek şey kalmıştı, inandırıcılığını yitirmiş kof sesini daha fazla yükseltmek, elindeki şiddet ve baskı aygıtlarını daha fazla devreye sokmak. Ama artık bu eskisi kadar korku salamıyor, büyük bir çoğunluğu sindiremiyordu. Boğaziçi Üniversitesi eylemleri ve yarattığı etki bunu bir kez daha kanıtlamıştı.
Gerçi ülkede açık ve yaygın güçlü bir kitle mücadelesi henüz yok. Ama açlığın, yoksulluğun, işsizliğin, yıkımın yol açtığı öfke öylesine yaygın ki, toplumun daha meşru gördüğü bir noktadan patlayacak, talepleri kendi dar çıkarlarının dışına taşmış bir eylemin ani bir yaygın patlamaya dönmesi işten bile değil. İktidarın açlığı, yoksulluğu, işsizliği, sefaleti ortadan kaldırmak için kitlelere verebileceği ne bir umut ne de bir cılız ışık vardır. İktidar Türklere açlık, sefalet, işsizlik ve yıkım ve bunlara isyan edemeyecekleri kadar zorbalık, Kürtlere ise bunların yanı sıra artık çözüm olmadığını, olamayacağını defalarca kanıtlamış olan azgın bir terör ve baskı verebilmektedir.
Bunlar derinleşen çözümsüzlüğün, görünür hale gelen çaresizliğin, olup bitenler karşısında ortaya çıkan dengesizliğin dışa vurumundan başka bir şey değildir. İktidar Türk’ü Kürt’e, Kürt’ü Türk’e düşman edip ayrıştırma üzerine gerici politikalarını kurmuştu ama, ikisini de evlat acısında, çatışma karşıtlığında, barışta ve diyalogta birleştirme “başarısını” göstermeye başlamıştı. Bu henüz baskın bir eğilim olmasa da aklın ve sağ duyunun bu yöne doğru işleyeceği bir süreç sürekli olarak güçlenmektedir. Yoksulluğun, işsizliğin, sefaletin ve kan dökmenin egemenliğinin değil, insana yaraşır bir yaşam içinde eşit haklara ve özgürlüğe dayanan, barış ve kardeşliğin birleştiriciliğinde bir araya gelmenin eğilimi gelişip güçlenmektedir. Halkların pusulası bu yönü göstermektedir ve bundan kurtuluş yoktur.
Bu yazılanlara bazı çevrelerden ‘Kardeşim her şey daha kötüye gidiyor, adamlar dizginsiz ilerliyor’ itirazları kuşkusuz yükselecektir. Onlara verilecek yanıt şudur; hiçbir toplum dibe vurmadan yükselişe geçemez, çaresizlik ve umutsuzluk ne kadar yaygın ve derinse, yeni bir umut için ayağa kalkmak o kadar yakınlaşmış demektir. İsyan eskiden umudu kesmişlerin işidir. İktidar ne yaparsa yapsın gidecektir. Halkın geniş kesimlerini birleştirerek bu gidişi yakınlaştırmak ve bu gidişten halkın çıkarları için köklü sonuçların çıkmasını sağlamak halkın öncülerine verilmiş bir görevdir. Bu görev kendilerine bir yerlerden aldıkları talimatla verilmemiştir. Bu görev içinde bulunulan mevcut durumun koşullarından çıkmıştır ve onların bu görevi reddetme, savsaklama hakkı yoktur.
- Ücret asgari, yaşam sefalet 13 Aralık 2024 05:40
- Genel grev ve direnişi gerçeğe dönüştürmek için 06 Aralık 2024 06:15
- Birleşik ve genel mücadele için 29 Kasım 2024 06:55
- Siz ne diyorsunuz? 22 Kasım 2024 05:31
- Gelişmelerin anlamı üzerine 15 Kasım 2024 05:25
- Direnerek kazanmak 08 Kasım 2024 11:13
- Elde ne var? 01 Kasım 2024 05:05
- İktidara ve düzen partilerine güvensizlik 25 Ekim 2024 15:00
- Dışa karşı cephe, içe karşı cephedir 18 Ekim 2024 05:06
- Muhalefet sorunu 11 Ekim 2024 05:27
- ‘İç cephe’ kimlere karşı güçlendirilecek? 04 Ekim 2024 04:53
- Sorumluluk sizde 27 Eylül 2024 05:37