19 Şubat 2021

Pandemi testi

Yapay veya doğal, her ne tür ise, pandemi ve kovide karşı geliştirilen aşı tüm insanlığa çok önemli bir ayna tuttu. Aynada yansıyan pandemiye karşı yürütülen savaşta ülkeler arasındaki muazzam fark, aşı geliştirme konusunda teknolojik ilerlemenin zaferi ve nihayet aşının yeryüzünde dağılımında ulusal ve uluslararası varsıllık farklılıkları insanlığa uygulanan sömürücü piyasa sisteminin ne denli acımasız olduğunu açıkça sergiledi.

Üstelik de ortaya çıkan manzarada farklar salt ülkeler arasında değil, ülke içinde farklı gelir dağılıma göre de şekillenerek, geçmişin çevre-merkez teorisinin artık ülkeler arasında olmayıp, ülkeler içinde sermaye-çevre arasında yaşandığını açıkça gösterdi. Bu durum, kapitalizmin gelişme sürecinde yaşandığı savlanan sermayenin merkezileşerek yoğunlaştığı görüşünün günümüz gelişmeleri karşısında bizzat kapitalist sistemin merkezileşerek yoğunlaştığı şeklinde okunması gerektiğini ortaya koymaktadır. Şöyle ki, teknoloji ve finans odaklı merkez gerileyen kâr oranları karşısında varsıllık düzeyini koruyabilmek, hatta olanaklı olduğu sürece bir miktar da yükseltebilmek amacıyla kendi alanını daraltarak, çevreyi sömürüp yoksullaştırmaya yönelmektedir. Bu süreç nihai aşamada, doğal olarak, kapitalizmi sonlandıracak olmakla beraber, görüntü ve algılama merkeze göre yapıldığından sisteme yönelik algılamada şimdilik fazla bir değişim meydana gelmemekte ve her alan kendi kaderi ile değerlendirilmektedir. Pandemi konusunda da aynı olay yaşandı. İleride yapılacak olan sosyal antropoloji çalışmalarının muhtemel sonuçları şöyle olabilir. Günümüzde en varsıl ülkelerde de milyonlara varan ölümler yaşanmış olmakla beraber, ileride yapılacak çalışmalar, ölümlerin daha çok yoksul bölgelerde ve yoksullarda yaşandığını istatistiklere yansıtmış olacaktır.

Aşı meselesine gelince de durum hastalığın yayılması durumundan farklı değildir. Ülkelerin satın aldıkları aşı miktarı da varsıllıkla paralel seyretmektedir. Hatta Kanada gibi sosyal demokrat ağırlıklı ülkeler nüfuslarının birkaç katı aşı alıp depolama yoluna gitmişlerdir. Böylece, pandemiyi bir kez önlemenin ötesinde oluşabilecek olası yeni gelişmelere karşı da adeta ön tedbir olarak aşı depolama yoluna gitmişlerdir. Buna karşın, kendi ülkemizde de gördüğümüz üzere, ne öncelikli aşı alımı yapılabilmiştir ne de siyasilerin satın aldıklarını ya da mukaveleye bağlamış olduklarını ifade ettikleri aşı miktarı ülkemize gelmiştir.

Türkiye’de de hastalığın yaygınlaşması karşısında alınan önlemlerin ne denli yetersiz olduğu açıktır. Yapılan ödemelerin yetersizliğini salt bütçe meselesi olarak görmek büyük bir hatadır. Bütçe sorunu anlık olanak meselesi olmayıp, zaman içinde dengeleme basiretidir. Belki de dünyanın en sık seçimini yapmış olan bir ülkede yaşanan imkansızlıklar bütçe kısıtı olarak değil, bütçe ya da devlet yönetiminde basiretsizlik olarak görülmelidir.

Aşı konusunda yaşanan darboğazı ise, yine bütçe konusu olarak değil, bu kez de olayı öngörü basiretsizliği ve gerekli önlemleri almada yetersizlik olarak görmek gerekir. Böylesi hızla yayılan ve öldürücü etkisi yüksek pandemiye karşı anlık tek çare olarak aşı öne çıkarken ve çeşitli çevrelerde hızla aşı çalışmaları yürütülürken, varsılların çatıştığı uluslararası piyasada bugünkünden çok daha aktif davranış sergilenebilirdi. İlginç olan ve halka açıklanması gereken konuda, sağlık bakanının adet vererek satın alındığını ve bugünlerden çok daha önce ülkeye geleceği söylenen aşılardan çok az miktarının o da parça parça geliyor olmasının sebebi halka anlatılmalıydı. Bu meselenin bütçe konusu mu yoksa hiçbir politik nezaket gözetilmeden ülkelerle girişilen anlamsız kavgaların sonucu mu olduğu halka anlatılmalıdır. Bu durum o denli vahimdir ki, toplumun belli bir kesimi ki, bu oranı yüzde 60 dolayında olarak vermekteler, aşılanmadıkça, ilk anda yapılan aşıların sonucu da sağlanamaz hale gelebilecektir. Zira bir aşı işlemi ancak en fazla 5-6 ay bağışıklık sağlıyorsa, bu süre içinde halkın büyük bölümünün aşılanmadığı durumda yeniden başa dönülmüş olabilir. Pandemi ile mücadelede çoğu durumda sağlık kurulunun tavsiyelerinin siyasi kademede dinlenmemesi ve uygulanması yanında, siyasi amaçla parti kongreleri ya da bazı ziyaret ve toplantılar halka karşı saygısızlık olarak görülmelidir.

Siyasi erkin pandemi karşısında iki amacı çok belirgin şekilde öne çıktı. Birincisi siyasi iktidar tüm salgına rağmen siyasi rant uğruna hiçbir şeyden fedakarlık etmedi. İkincisi pandemi yaygınlığını ve ölümcüllüğünü sürdürürken, siyasi erk sermayedarların sömürü hırsı adına sermayeye yakın dururken, emekçilere ve esnafa uzak kaldı. Esnafa ve emekçilere bazı ödemelerin yapıldığı ortadadır, ancak, sermayeye aktarılanlardan fedakarlık yapılarak emek ve esnaf cepheleri daha güçlü desteklenebilirdi. Aşı politikasında da emekçiler ihmal edildi. Sağlık emekçileri savaşın öncüleri olduğundan aşıyı neden hak etmiş ise, her gün kamu araçları ile işe gitmeye zorunlu ve iş yerinde oldukça kalabalık ortamda bulunan sair emekçiler de aynı derecede aşıyı hak etmişlerdir.

 Bu ayna bize bunları gösterirken, hâlâ aynaya bakmaya ve ondan siyasi öğreti elde etmeye yeltenmiyorsak, suçu siyasetçilere yıkmada haklı olur muyuz?

Evrensel'i Takip Et