Kayaların ve tozların davası
Fotoğraf: Alper Yavuz
Son iki haftadır adliye sarayı(!) ile karakol arasında gidip geliyorum. Kayaların ve tozların davaları için!
Bu davaların birisi, bozkırın ortasında, yöresinde yaşayan tüm canlıların yaşam kaynağı olan kayaların yok edilmesine karşı verilen mücadeleye dair yaptığım haberlerle ilgili. Diğerinde ise çok daha acı bir öykü gizli. Ege’de, Aydın dağlarındaki kayaların un ufak edilip öğütülmesi sürecinde çıkan tozdan silikozis hastası olan işçilerin iç burkan yaşam öykülerinin haberi.
Geçtiğimiz hafta içerisinde hakim karşısına çıktığımız ilk davamız Çineli silikozis hastası maden işçileri ile ilgiliydi. Ciğer filmlerinde lekeler peydahlanan, yani tedavisi olmayan silikosiz hastalığına yakalandıkları ortaya çıkan işçilerin bir anda kapı önüne konulduklarının haberinin aynısını, ne yazık ki, 15 yıl önce de yapmıştım! Çalıştıkları işyeri koşulları yüzünden sağlıkları bir daha geri getirilemeyecek derecede bozulan işçilerin dramı günümüzde maden işçilerinin hangi koşullarda yaşadığının en utanç verici örneklerinden birisiydi.
‘İLERİDE DELİL OLUR DİYE ÇEKİLEN FOTOĞRAF’
Bu işçilerden 38 yaşındaki İlyas Tekin de çalıştığı Çine Eysim Madencilikte işyeri ortamındaki toz yüzünden yakalanmıştı silikozis hastalığına. İşyeri hekiminin önüne koyduğu ciğer filmini gören patron, onu hasta olduğunu dahi söylemeden sudan bir gerekçeyle kapı önüne koymuştu. Kendisi gibi ciğer filmlerinde silikozis tespit edildikten sonra vicdansızca işten çıkışı verilen işçilerle ilgili haberimize çalışma koşullarını gösteren birkaç video ve fotoğraf gönderdi İlyas. Fotoğraflarda, kapalı bir salonun içinde, göz gözü görmez bir tozun altında çalışıyorlardı. Kullandıkları maskenin onları tozdan korumadığını hasta olduktan sonra anladılar...
Başlarına gelecekleri biliyorlardı aslında o tozun içinde çalışırlarken. O nedenle bu fotoğrafları ileride delil olabilir diye çekmişlerdi. Hatta tozlu ortamın videosunu çeken bir işçinin “İleride lazım olabilir” dediği duyuluyordu. İşte o işçi tarafından şikayet edildik İlyas ve ben!
Çekilen fotoğrafta selfie (özçekim) yapan işçi bu fotoğraf gazetemizdeki haberde çıktıktan sonra fotoğrafını izinsiz kullandığımız iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştu. Gerçi maskesi olduğu için gözleri hariç yüzü görünmüyordu ama yine de patronunun baskıları sonrası şikayet etmiş, savcılık da garip bir şekilde bu şikayeti kamu davasına dönüştürmüştü.
Aynı fotoğrafta, arka tarafta tozun içinde İlyas da vardı ve zaten foto da İlyas’ın cep telefonu ile çekilmişti. Şikayet eden kişi dahil ikisinin de yüzü görünmüyordu. İlyas bu foto çekildikten birkaç ay sonra silikozis hastası oldu ve meslek hastalığı ortaya çıkmasın diye işten çıkarıldı. İşin en acı tarafı belki de, bizleri şikayet eden işçinin de potansiyel silikozis hastası olmasıydı!
Şikayet edilen haberimizden bu yana bizim bilebildiğimiz en az üç işçi silikozis nedeniyle yaşamını yitirdi. Onlarca işçi silikozise yakalandı. Bu işçilerin çoğu patronlar tarafından kapı önüne konuldu. Genç yaşta işsiz, güçsüz, sağlıksız bir şekilde kaderleriyle baş başa bırakıldı. Hasta oldukları için başka bir işte de çalışamıyorlar çünkü işe girmek için almak zorunda oldukları sağlık raporlarında ciğerleri lekeli çıkıyor!
DUMANDA ÇALIŞMAK SORUN DEĞİL, FOTOĞRAFINI ÇEKMEK SORUN!
Bizler gazeteciyiz, haber yapmak işimiz. Bu fotoğraf zaten başka söze gerek bırakmayacak bir haberdi bizim için. Çünkü bu fotoğrafta onlarca işçinin canından olmasına, yüzlercesinin hastalanıp işten çıkarılmasına yol açan vahşi çalışma koşullarının delili vardı.
Fotoğraf ayrıca maden patronlarının üç kuruş fazla kâr edeceğiz diyerek işçilerin yaşamını nasıl tehlikeye attıklarını apaçık ortaya koyuyordu. Bu fotoğraf vicdansızlığın, kuralsızlığın olduğu kadar insan yaşamına zerrece değer vermeyen bir ahlaksızlığın kanıtıydı aynı zamanda!
Hakim karşısında haberi, haberciliği savunurken birkaç cümle de olsa silikozis hastası işçilerin dramından bahsettim. Bu haberi yaptığımdan bu yana en az üç silikosiz hastasının yaşamını yitirdiğini söyledim. “Burada suçlu varsa o çalışma koşullarının haberini yapan, o koşulları gösteren fotoğrafı haberde kullanan biz gazeteciler değil, işçileri göz göre göre silikozis hastalığının pençesine itip, hasta olanları işten çıkaran patronlardır” dedim.
İlyas’ın duruşmada söylediği şu sözler aslında her şeyi özetliyordu; “Biz o duman altında çalışırken sorun yok ama tozun, dumanın fotoğrafı çekildi diye sorun oluyor”.
Bundan başka diyeceğimiz de yok zaten!
***
MADEN ŞİRKETİ PATRONU HABERİMİZDEN ALINMIŞ!
İnsanın doğup büyüdüğü, çocukluğunun geçtiği köylerdeki maden ocağına karşı verilen yaşam mücadelesinin haberini yaptı diye “sanık” olması hem acı hem de bir o kadar onur verici... Bozkırın o köyleri, o köylerin sırtını yasladığı, suyunu aldığı kayalar, orada yaşayan insanların dünü, bugünü, yarınıydı. Kültürü, düşleri ve çocukluğunun ana yurduydu o kayalar. Ben de o boz topraklarda doğdum, son durağımın da yine o topraklar olmasını isterim.
Kayalarını korumak için direnen köylülerin açtığı davanın buğday tarlalarının ortasında yapılan bilirkişi keşfine lüks otomobiliyle gelip hakkını arayan köylülere “cahil insanlar” diyen maden şirketi patronu yaptığımız haberlerden alınmış! Hele “sonradan görme sermayedar” sözlerimiz kendisini epeyce hırpalamış ki bu sözlerle ilgili suç duyurusunda bulunmuş. Aslında burada da bir suç varsa apaçık köylülere “cahil” diyen maden patronudur ama ne acı ki bunu gündeme taşıyınca biz kendimizi savcı karşısında bulduk!
Sözü şöyle bağlayayım çok uzatmadan; Bu güzel ülkede, şirketler tarafından kırılıp, parçalanıp, un ufak edilen her kayanın, taşın korunması çabasının haberini yapacağım, bu benim işimin gereği. Her taşı ve kayayı, o güzel insanlarla birlikte korumak için onlarla omuz omuza olacağım ki bu da benim vicdanımın sesi...
Un ufak edilen kayaların ve o kayalardan çıkan tozdan sağlıkları bozulan insanların haberlerini yaptık diye yargılanmak bize sadece onur verir…
- Geri çekilin, halk uyandı! 20 Ocak 2025 06:15
- Nilüfer Çayı’ndaki kirlilik Marmara’daki müsilajı da tetikliyor 13 Ocak 2025 04:25
- İklim değişikliği politikalarında Trump endişesi 06 Ocak 2025 04:46
- Kayıp bir yıldan yeni bir dünyaya... 30 Aralık 2024 06:42
- Çevre mücadelelerine karşı şirketlerin "kutsal kitabı" 23 Aralık 2024 04:34
- Kıbrıs’tan Şam’a bir siyasal İslam okuması 16 Aralık 2024 04:35
- Siyasette dip temizliği 09 Aralık 2024 04:09
- Bu toprağın sonu!.. 02 Aralık 2024 04:33
- Doğa ve Direniş Öykülerinden çıkıp geldiler 25 Kasım 2024 04:12
- COP29 toplantıları ya da "Bir şey yapılıyor tiyatrosu": Tam bir zaman kaybı 18 Kasım 2024 04:20
- Kaz Dağları kardeşliği... 11 Kasım 2024 04:44
- Namlunun ucunda yaşamı savunanlar: Kırılırız ama eğilmeyiz!.. 04 Kasım 2024 04:51