25 Şubat 2021 23:20

Hangi ses daha güçlü ve etkili?

Görsel: Pixabay

Paylaş

İktidarın kontrolü altındaki TV’lerden, gazetelerden her gün her saat yalana ve demagojiye dayanan propagandayı duyanlar, bu propagandanın çok etkili ve güçlü olduğunu sanabilirler. Buna karşın gerçeğin sesinin daha az yaygın ve zayıf gibi görünmesine karşın daha güçlü ve inandırıcı olduğunu okuduğunuz bu gazete ve bir iki TV kanalı gibi bıkmadan usanmadan tekrarlayanlar da var. Bunların dayandıkları temel argüman ise şu; biz yapay bir kurguyu değil, gerçek yaşamın, ilişkilerin, olup bitenlerin sesini yansıtıyoruz. Yalana ve demagojiye yaslanan hangi propaganda, kurguya dayalı hangi görüntü bu sesi bastırabilir ki?

Bugünlerde gerçeği böyle savunanları haklı çıkaran, tüm yalan ve demagojiye dayalı propagandayı çöpe atan gelişmeler oluyor. Kendisine mikrofon uzatılan, kamera çevrilen vatandaşlar ağız dolusu ve ciğerlerini yırtarcasına “açız, aç” diye haykırıyorlar. Bu haykırış karşısında halkın gerçek yaşamı üzerine yalan ve demagojiye dayanan karşı propaganda tuz buz olup yerlere saçılıyor. “Bunlar varlık kuyrukları”, “Asgari ücretliye cebinde telefon var mı diye sordum” demagojileri yerle yeksan oluyor.

Halka maske, mesafe, hijyen diyenlerin, onlar kurallara uymadığından dolayı salgının daha fazla yaygınlaştığını ve önlenemediğini ileri sürenlerin, “lebalep” parti kongreleri yaptıkları ekranlara yansıdığında, alınan sözde tüm tedbirlerin bir ikiyüzlülükten ibaret olduğunu, artık halkı salgın terörü ile yönetmenin, zülmetmenin bir aracına dönüştüğünü, tedbir, tedbir diye haykırılırken işçilerin tazminatsız işten atılmalarının, sendikal haklarının gasbedilmesinin aracına dönüştüğünü görüyorlar, anlıyorlar. Evet salgın bir gerçek ama halkın kendi kaderine terk edildiği ise daha acı bir gerçek. Maskeye ve hijyene dikkat edilerek olağan yaşamı sürdürmenin halkın daha az acı çekmesini sağlayacağı açık seçik ortaya çıkmış durumdadır. Artık iktidar halka dönüp dolu dolu bir ağızla tedbir diyemeyecektir, dediğinde de inanan olmayacaktır.

Propaganda yüz milyon aşı bağlantısı yapıldığı, günde bir buçuk milyon aşı yapacak kapasiteye sahip olunduğu yönündeydi. Gerçekler ise sadece sağlık çalışanlarına yapılan aşılamada onların özel konumlarından dolayı bu sayıya ulaşıldığını, çoğu kez günde on, onbeş bin aşı yapılabildiği, nadir olarak bazı günlerde yüz bin rakamına ulaşıldığını ortaya koyuyor. Bu hızla aşılama programı iki yılda falan tamamlanacak. Ama diğer acı gerçek ise aşıların, korona yardımları bağlamında yapılan harcamaların parasının önemli oranda işsizlik fonundan karşılandığı gerçeği. Yani vatandaşa yapılan aşıların paraları zaten peşin peşin işçi ve emekçinin kesesinden alınmış. Yalanlar kuyruklu, gerçekler acı.

Yalan propaganda konusunda sık sık Hitler faşizminin propaganda bakanı Goebbels’in “Yalanı sürekli tekrarlarsanız sonunda inandırıcı olur” demesi örnek olarak verilir. Ama Goebbels’in şansı anında canlı yayın ve el telefonu döneminde yaşamamış olmasıdır. Artık hiçbir yalan söylendiği gibi kalmıyor, yalancının mumu yadsıya kadar bile yanmıyor. Goebbelsliğe özenen çok ama gerçeğin kanıtlı gücü karşısında “kral her zaman çıplak”, saray soytarıları ise perişan. Aya çok şeritli otoban yapılacağına inananlar kendi içlerinde eriyorlar, dönemlerinin ne yaparlarsa yapsınlar kapanacağı, bu halkın bunların hakkından geleceği inancı yaygınlaşıyor ve güçleniyor.

“Şehitler” artık birleştirmiyor, ayrıştırıyor. Kürt düşmanlığı temelinde “milliyetçi cephe” güçlendirilecek, muhalefet bastırılacak, “dış düşmanlara” karşı ulusal birlik sağlanacaktı. Ama şimdi muhalefetin azımsanmayacak bir kesiminde gelişen eğilim, “Kürtleri kullanma”, “şehit edebiyatı” yapma, “dış düşman” dediklerine karşı sabun köpüğünden öte gitmeyen tepkiler gösterme. Kuşkusuz muhalefet içinde çok farklı eğilimler, yönelimler, geleceğe ilişkin kendi hedeflerine sahip olan kesimler var. Ama bu tür dönemlerin özelliklerinden birisi de bu. Bu muhalefetin kesin olarak ortaklaştığı temel ise “Adamın” gitmesi, gönderilmesidir. Muhalefet içindeki dinci, gerici eğilime sahip olanlar da demokrat görünmek zorunda! Bu da dönemin farklı bir özelliği. Demokrat olmadan, demokratmış gibi görünmeden, “adama” karşı çıkmadan muhalefet olunmuyor, olunursa ciddiye alınmıyor.

Muhalefetten yana esen rüzgar şimdilik ılık bir meltem gücünde. Ama geçen her gün, hafta ve ay bu rüzgarın bir fırtınaya, kasırgaya dönmesi için atmosferi olgunlaştırıyor, koşulları hazırlıyor. Eğer halkın öncüleri her gün ortalığa saçılan gerçekleri hakkını vererek değerlendirebilirse işler düzen muhalefetinin ufkunu ve sınırlarını aşıp, parçalayacak bir yöne doğru gelişecektir. İktidar bütün bu gelişmelerin, işlerin nereye doğru gitmekte olduğunun farkındadır. Bu nedenle “adam” “salı günü insan hakları eylem planını milletimizle paylaşacağız” demektedir. Plana ne mi olacak? Bir zamanlar Rus Çarı’nın “demokratik özgürlükler” için yayımladığı manifesto için o zamanlar söylenen bir Rus halk türküsünün sözleri ile ifade edecek olursak: “Çarın ödü patladı yayımladı bir manifesto, ölülere özgürlük dirilere hapishane” Evet özgürlük ve demokrasi mücadele edilmeden kazanılamıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa