27 Şubat 2021 23:17

Türkiye’de sinema, müzik ve ilkler

Gazete küpürü

PAZAR
Paylaş

Sinemanın, keşfinden ve dünyadaki ilk film gösteriminden kısa bir süre sonra Osmanlı’ya da geldiğini, ilk gösterimlerin Yıldız Sarayı’nda Bertrand adında bir Fransız tarafından, Padişah İkinci Abdülhamit’e yapıldığını sinema tarihi çalışmalarından ve kızı Ayşe Osmanoğlu’nun anlatımlarından da biliyoruz. 

1897’de Sigmund Weinberger’in Sponeck Birahanesinde halka açık gerçekleştirdiği ilk film gösteriminde müzik kullanılıp kullanılmadığı tam olarak bilinmemektedir. (Bazı kaynaklarda Sponeck Birahanesinde ve birkaç gün sonra Fevziye Kıraathanesinde yapılan gösterimlerin D. Henry adlı biri tarafından yapılmış olduğu da ifade edilmektedir)

Sinemanın ülkemize girişi ile (1896-1897) ilk sinema salonunun açılışı arasında yaklaşık 11 yıllık bir süre vardır ve bu süreden arta kalanlar birkaç anı ile birkaç gazete haberidir. “Sinema, gerçekte Türkiye’ye çabuk girmiş olsa da, uzun sayılabilecek bir süre, tek bir kenti İstanbul’u hatta hatta tek bir semti kozmopolit ve Levanten Beyoğlu’ya çıkanları etkilemiştir, ilgilendirmiştir.” (Giovanni Scognamillo, Türk Sinema Tarihi Kabalcı Yayınevi)

“Türkiye’de ilk sesli filmin bir müzikal olması ve müzikli filmlerin çoğunlukta olması, müziğin sinemamız içinde önemli bir ‘rolü’ olduğunu, önemsendiğini gösteriyor.

TÜRKİYE’ DE SESLİ FİLMLER VE MÜZİK

1930’lu yıllarda Amerikan sinemasında müzikal filmler furyası yaşanır, çok tutulan izlenen bu furyadan Avrupa da etkilenir. Bu etki ve öykünmeyle Türk sinemasında da müzikal tarzda filmler yapılmaya başlanır.

1922 yılında sinemaya giren tiyatro kökenli Muhsin Ertuğrul’un,1939’a kadar damgasını vurduğu, tek isim olarak anıldığı sinemamızın “Tiyatrocular Dönemi (1923-1939) çekilen 27 filmden 23’ünü Muhsin Ertuğrul’un yönettiği ‘uzunca’ bir dönemdir.

Türk sinemasında ilk sesli film de, 1931 yılında Muhsin Ertuğrul’un çektiği “İstanbul Sokakları” adlı filmdir. Film aynı zamanda ilk ortak yapım olarak da geçer tarihe. Muhsin Ertuğrul’un senaryosunu yazdığı ve İhsan İpekçi’yle birlikte yönetmenliğini yaptığı Türk, Mısır, Yunanistan yapımı film 1 Ocak 1931’de Melek ve Elhamra sinemalarında gösterilir.

Filmin Müziklerini Ferit Alnar ve Hüseyin Sadettin Arel çeşitli şarkılar, türküler ve tangolardan düzenler. Kurgu Muhsin Ertuğrul’a, dekor tasarımı Vedat Ar’a ait olan filmin yapımcısı İpek Film’dir.

Muhsin Ertuğrul’un 1934 yapımı “Aysel Bataklı Damın Kızı” filminin müzikleri Cemal Reşit Rey tarafından hazırlanır. “Sinemacılar Dönemi”nin başladığı 1950 ve sonrasında film yapanlar kendi sinema dillerini yaratmaya çalışırken, sinemanın kendi anlatım dilini ararken yaşanan ilklerden biri de, çekilen filme özel özgün film müziği olur.

NEDİM V. OTYAM VE İLK ÖZGÜN FİLM MÜZİĞİ

İlk özgün film müziği 1951 yılında “İstanbul’un Fethi” filmi için Nedim V. Otyam tarafından bestelenir. Böylece filme uygulanan müzikler yerine, o film için bestelenen özgün film müziği dönemi başlar. Geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz değerli müzik insanı, Nedim Otyam (Fikret Otyam’la kardeş), 1950 yılında, “İstanbul’ un Fethi” filmi için büyük bir orkestra ve koro kullanarak özel müzik besteler. Türkiye’de ilk kez “Özgün SinemaFilm Müziği” artık filme uygulanmaya çalışılan müzik değil; o filmin senaryosuyla, reji anlayışıyla, çekim özellikleriyle, oyuncularıyla bütünleşen “o film için” bestelenmiş özgün müzik olur. Nedim Otyam’la bir arkadaşım aracılığıyla tanışmış, evine konuk olmuş, söyleşi de yapmıştım. Kitabımda yer verdiğim, 18 Aralık 2016 tarihinde bu sayfada da yayımlanan söyleşide şu bilgiler yer almıştı:

“Konservatuvar öğrenciliği sırasında Riyaset-i Cumhur Flarmoni Orkestrası’na (Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası) girer. İki kez köşke gider ve Atatürk’e çalan toplulukta yer alır. “Orkestranın daimi üyesi değildir, ihtiyaç oldukça çağrılır. Öyle günlerden birinde köşkte salon orkestrasında çalar. Atatürk’ü ilk kez orada görür. Sonra bir kez daha gider köşke. Orkestra çaldıktan sonra Atatürk “Mesainiz payidar olsun, teşekkür ederim” der. Konservatuvar yıllarında, tiyatro bölümünde öğrenci olan Agâh Hün’le ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda flüt çalan Muzaffer Tema’yla tanışır, iyi arkadaş olurlar. Agâh Hün’le hep sinema üzerine konuşur, sinema sinema gezerler.

“Benim sinema müziği hocam yok. Ben film izleye izleye yetiştim. Benim sinema müziği hocam sinema.” Demişti o söyleşide. Bir gün Muzaffer Tema Nedim Otyam’a “Dudaktan Kalbe filmi çekiliyor, müziklerini yapar mısın?​” der. Muzaffer Tema, Nedim Bey’i Atlas Film’e götürür ve yönetmen Şadan Kamil’le tanıştırır. “Dudaktan Kalbe”nin hazırlıkları yapılırken, “İstanbul’un Fethi” filmi bitmiştir. “Önce bu filme müzik yapalım” derler. Platoya brandalarla, dekor merdivenleriyle stüdyo kurarlar. Nedim Bey geniş kadrolu bir orkestra oluşturur.

“Dudaktan Kalbe’ filmi için gitmiştir, ilk film müziğini “İstanbul’un Fethi” filmi için yapar. Senfonik orkestrayla yapılan ilk özgün film müziğidir bu. Daha önce uygulamalar yapılmıştır fakat sırf film için yapılmış özgün film müziği yoktur o tarihe kadar.

“Sinemacılar Dönemi”nin ilk yıllarında film müziği alanında filmlere halk müziği açısından katkılar sağlayan Muzaffer Sarısözen, Ruhi Su, Orhan Barlas, gibi müzisyenler vardır. Fakat filme özel müzik besteleme alışkanlığı oluşmamış her film için özgün müzik yapılmamıştır. Çekilen filmlerin çoğunluğunu yine plaklardan alınma müzikler içerir. Arada çok az sayıda “filme özel müzik” bestelese de çok sayıda filmin müziklerini düzenleyen isimlerin başında, bu alanda bir rekortmen olan Metin Bükey gelir. Çok genç yaşlarda filmlere müzik yapmaya başlayan Metin Bükey yüzlerce filme müzik yaparak dünyada da ulaşılması zor bir rekora imza atar. Sizler onun Berkant’ın söylediği unutulmaz “Samanyolu” bestesini biliyorsunuz en çok.

Metin Bükey’in ödül kazandığı film müziği besteleri arasında Yılmaz Güney’in “Acı” ve “Baba”ya yaptığı müzikler de vardır. Özellikle “Baba” filminin etkileyici ve unutulmaz müziği filmin değerine önemli bir katkı sağlamıştır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa