02 Mart 2021 23:10

Virüse karşı mücadele, ‘sürü bağışıklığı’ ile ekonominin ihtiyaçları’ kıskacında!

Normalleşme ile açılan dükkanlar da bazı müşteriler oturarak yemek yedi

Fotoğraf: Halil İbrahim İdik/AA

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidarının kovid-19’a karşı 1 yılı geride bırakan mücadelesi; bir adım ileri atıldıktan sonra iki adım geriye zıplayan ve esası halka bitmeyen yasaklar, cezalar getiren, bir gün aldığı kararı ertesi gün değiştiren, yasakların ve cezaların kişilere, güç odaklarına, sınıflara göre ayrı uygulandığı, yarına dair bir öngörüsü olmayan, gerçekleri halktan saklayan... kısacası virüse karşı mücadeleden çok halkı yormaya dayanan mücadele oldu.

Bir hafta kadar önce bizzat Erdoğan’ın “1 Mart’tan itibaren kontrollü bir açılıma başlanacağı”nı ilan etmesinden çok önce bile toplum:

1) “Verilere göre, bir açılımdan çok en az 3-4 haftalık bir tam kapatma olmadan salgını kontrol altına almak olanaklı değildir. Aksi halde ‘kontrollü’ dense de yapılacak açılım geçen yıl haziran ayında yapılan açılım sonrasındaki sonuçlara yol açacak, bugüne kadar yapılan fedakarlıklar, verilen emekler boşa gidecektir” diyen bilim insanları, TTB başta olmak üzere sağlıkçı örgütleri, bu görüşten yana olanlar,2) Aylardır süren ve böyle sürerse bir sonuç alınacağına da artık inanılmayan kısıtlamalar, yasaklar ve cezalardan bunalmış, geçim sıkıntısı pençesinde, sadece ekonomik değil sosyal ve psikolojik sorunlarla da boğuşarak, canı burnuna geldiği için (20 yaş altı ve 65 yaş üstü vatandaşlar, ciddi bir ekonomik-sosyal yardım almadan yaşamak zorunda kalan esnaf ve işsizler, günübirlik çalışmak zorunda olan... milyonlarca emekçi) kısıtlamaların bir an önce kaldırılmasını isteyenler olarak ikiye bölünmüştü.

EKONOMİK KAYGILAR HALKIN CAN GÜVENLİĞİNİN ÖNÜNE GEÇMİŞ

Erdoğan, önceki akşam, herkesin beklediği gibi “kısıtlamaların kontrollü olarak” nasıl kaldırılacağını açıkladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarına bakılınca açıkça görülmektedir ki hükümet; kamuoyuna görüşlerini açıklayan Bilim Kurulu üyelerinin (Bilim Kurulunun ortak görüşü nedir bunu bilmiyoruz), konunun uzmanı hekimlerin ve TTB’nin uyarılarını dikkate almamıştır.

Tersine bu açılımla ilgili alınan önlemlerin arkasındaki anlayışın ekonominin çarklarının dönmesi ve iktidarı her bakımdan sıkıştırmaya başlayan kısıtlamalara tepkinin özellikle de esnafın sokağa dökülme alametlerinin görülmesinden duyulan endişenin olduğu görülmektedir.

“Kontrollü açılım”ın 1 Mart olarak tarihlenmesi de açıkça göstermektedir ki, kısıtlamaların kaldırılmasının asıl nedeni, iç turizmin teşvik edilmesi başta olmak üzere “Çarkların dönmek mecburiyetinde olması”dır.

Son haftalarda test sayısının yüzde 50’den fazla azalmış olmasına karşın hâlâ şeffaflığından şüphe duyulan “turkuvaz tablo”da vaka sayılarındaki artma (6 binlere indikten sonra tekrar 10 bine yaklaşmış olması) eğiliminin sürmesi, virüsün yeni varyantlarının çoğalarak hızla yayılmaya başlamış olması, her gün 1.5-2 milyon kişinin aşılanması kapasitesiyle övünülmesine karşın, aşılamanın beklenenden daha yavaş bir derecede olması, baharla birlikte nüfus hareketliliğinin artacağı, alınan önlemlerin halk indinde inandırıcılığının artık kalmamış olması... gibi ciddi etkenlerin uygulamada kalan kısıtlamalara uymayı daha da zorlaştıracağı apaçıktır.

Kısacası Cumhurbaşkanının, kısıtlamaların kontrollü olarak kaldırılmasına yönelik açıklaması, virüse karşı mücadelenin bir “halk sağlığı sorunu” değil, “ekonominin ihtiyaçlarını esas alan bir sorun” olarak ele alındığını göstermektedir.

Haftalardır, yüz yüze eğitimin başlayacağından söz edilmesine karşın öğretmenlerin (ve tabii öğrencilerin de) aşılanması için laftan öte hiçbir adımın atılmamış olması, iktidarın virüse karşı mücadeleye yaklaşımının açık bir göstergesi olmuştur.

‘SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI’ SÜRECİ DOMİNE EDECEK

Bu yaklaşımın sahadaki karşılığı ise; “kontrollü kısıtlama”nın hızla “kontrolsüz kısıtlamaya”, hatta fiilen “kısıtlamasızlığa” dönüşmesi demektir. Bu da kuşkusuz virüsün, her gün bir yenisi keşfedilen çeşitli varyantlarıyla “Serbest dolaşıma girmesi”, yani halkın canının Allah’a emanet edilmesi anlamına da gelen “sürü bağışıklığı” stratejisinin süreci domine etmesine teslim olunması demektir.

Hele de “Gelecek”, “Olacak”, “Yapılacak”, gibi gelecek zaman ekleriyle söylenen sözcüklerde ifadesini bulan ve sonuçlarına dair kestirimleri artık bir şehir efsanesine dönüşen “aşılama”nın da etkin bir biçimde devreye girememesi durumunda, önümüzdeki dönem “sürü bağışıklığı”nın trajik sonuçlarıyla yüz yüze kalmamızı engelleyecek tek şey rastlantılar olacaktır!

Virüse karşı mücadeleyi;

* Son 2-3 yıldır yaşanan ekonomik kriz ve virüsün yarattığı yıkımın faturasını işçi sınıfı ve halka yıkmak,

* Tek adam yönetimine karşı oluşan muhalefetin girişimlerini yasaklamak ve etkisizleştirmek,

* İşçilerin ve emekçilerin hak mücadelesi ve talepleri için giriştiği mücadeleleri yasaklamak için fırsat olarak değerlendiren iktidarın, önceki gün açıklanan “kontrollü açılım”da da aynı zihniyeti taşıdığı açıkça görülmektedir.

Çünkü iktidarın asıl kaygısı, halkın “can güvenliği” değil, virüsün yarattığı ortamı ekonomik ve siyasi ranta çevirmektir.

Cumhurbaşkanının, “Virüse karşı önlemlerin açıklanacağı” konuşması olarak lanse edilen “pazartesi konuşması”nın önemli bir bölümünü muhalefeti suçlamaya ayırması da bunun açık kanıtıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa