04 Mart 2021 23:23

Politik ve ekonomik mücadele

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Son günlerde ülkenin “gerçek gündeminin” ne olduğu üzerine farklı açıklamalar yapılıyor. 9 HDP’li milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması için fezlekeler düzenlenmiş durumda ve Millet İttifakı bu sorun üzerinden iktidar ve onun küçük ortağı MHP tarafından köşeye sıkıştırılmak, aralarında bir ayrılık yaratılarak dağıtılmak, Kürt muhalefeti de etkisizleştirilmek isteniyor. CHP geçmiş fezlekelerdeki tutumundan ders çıkarmışa benziyor ve bu sorunun iktidar tarafından politik çıkar sağlamak için gündeme getirildiğini savunarak, fezlekeleri reddedeceğinin işaretlerini veriyor.

İYİ Partinin tutumu ise sorunlu görünüyor. Fezlekelerdeki suçlamaları tek tek değerlendireceklerini “Türk mahkemeleri tarafından düzenlenmiş” iddiaları inceleyeceklerini, peşinen el kaldırmayacaklarını söylüyorlar. Bu kadarı bile geçmişe göre bir ilerleme! Bu arada gerek CHP olsun, gerekse İP olsun bu sorunların memleketin “gerçek sorunlarını” tartıştırmamak üzere ortaya atıldığını söylüyor. Gerçek sorunlar dedikleri bilindiği gibi açlık, yoksulluk, işsizlik gibi ağır ekonomik sorunlar. Kuşkusuz bu partilerin ağır ekonomik sorunlar üzerine son zamanlarda giderek daha fazla durmaları önemli, bunları hatırlamaları kayda değer. Ama şu ilginç; muhalefet gerçek sorunların üstü kapatılıyor derken, bunun başarılı olmasını iktidarın basın ve yayın üzerindeki etkisine ve denetimine bağlıyor. Yani iş gelip basın özgürlüğüne, demokratik hak ve özgürlüklere dayanıyor.

Buradan temel bir sonuç çıkıyor ki o da şu: İş ve ekmek sorunları gibi özgürlük sorunları da memleketin gerçek sorunları ve demokrasi ve özgürlük için mücadele edilmeden ekmeği ve işi kazanmak da neredeyse olanaksız oluyor. Demokrasi ve özgürlük olmayınca iş ve ekmek, sermaye ve iktidar tarafından daha kolay gasbediliyor. Yani ekonomik ve politik mücadele birbirleriyle kopmaz bağlarla bağlı ve bunlardan birini yok saymak tek bacakla yürümeye benziyor. Oysa yere sağlamca basmak, onlar arasındaki bağları doğru kurmak gerekiyor.

Ülkenin ağır bir ekonomik krizden geçtiği, bu krizin tüm yükünün halkın sırtına yıkıldığı ve bu yüklerin giderek daha da ağırlaşacağı gerçeği ile karşı karşıyayız. İşçi ve emekçi kitleler bu krizin altında eziliyorlar ve bazı kesimler grev ve direniş örneklerinde olduğu gibi mücadeleye de atılıyorlar. Ama bu mücadeleler henüz açık kitlesel mücadelelere dönüşmemiş durumda. İktidar kitlelerin dikkatini bu sorunlardan uzaklaştırıp, “terör, ülkenin birliği, beka sorunu vb.” ne doğru çekmek için atak üzerine atak yapıyor. Gara operasyonu ile muhalefetin kafasına indirmek için kaldırdığı taşı ayağına düşürdü ve şimdi fezlekeler ve HDP’nin kapatılması manevralarıyla yeni bir atak yapıyor.

Kürtlerin demokratik haklarını tanımama, onların özgürlük içinde eşit ve onurlu bir yaşam sürme isteğini bastırma politikası, aynı zamanda Türk ve Kürt emekçilerinin iş, ekmek ve özgürlük mücadelesini bastırmak için politik ortamı hazır hale getiriyor ve iktidar bugüne kadar bu sorunu hep kullandı. Ama artık bu kullanmanın sonuna doğru gelmiş bulunuyor. Milliyetçilik ve şovenizme yaslanan “Terörü bastırma” manevraları kitleler üzerinde artık eski etkiyi yapmıyor. Muhalefetteki düzen partileri ise bu konuda kitlelerin gerisinde kalmış durumdalar.

CHP ve İP gibi partiler Erdoğan’a karşı kitlelerin kendi peşlerinden gelmesini istiyorlar ama kitlelerin somut ve acil talepleri için bağımsız harekete geçmesini istemiyorlar. “Peşimize takılın, seçimlerde hesap görelim” taktiği muhalefetin ana taktiği durumunda. Oysa demokratik hak ve özgürlükleri elde etmek için bugün atılamayan her adım, iktidarın ömrünü biraz daha uzatıyor. Açıkçası bu yol demokrasiyi, özgürlüğü, işi ve ekmeği kazanmak için verilen mücadeleyi zayıflatıyor, onu zaafa düşürüyor, burjuva düzen partilerinin kitleler üzerindeki etkisini artırma yönünde bir rol oynuyor.

Buna karşın emek, barış ve demokrasi güçleri güçlü bir mücadele odağı olabilirler ve kitlelerin bağımsız hareketini teşvik eden ve ilerleten bir mevziden politik mücadeleye daha etkin bir müdahalede bulunabilirler. Böyle güçlü bir mücadele odağının olması tutarlı bir ekonomik ve politik mücadele geliştirebileceği gibi, muhalif burjuva düzen partilerinin üzerinde bulundukları mevziden daha ileriye doğru ilerleme konusunda güçlü bir baskı da yaratabilir. Yani bazı çevrelerin iddia ettikleri gibi etkileri “Bölücü ve güçleri dağıtıcı” yönde değildir. Aksine etkileri ilerleme ve mücadeleyi genel olarak bir üst aşamaya itme yönündedir. Kuşkusuz herkes ilerlemeyecektir ve bazılarının ilerlemeye niyeti de yoktur. Ama bu durumda onların etki gücü zayıflayacak, ileride daha zayıf bir konumda olacaklardır.

Politik mücadeleler bir bilinmezlik denizinde kulaç atmak gibi değildir. Atılan her adımın, yapılan her çağrının, uygulanmak istenen her taktiğin, bunları uygulamak isteyen gücün etkinliğine bağlı olarak belirli bir etkisi vardır ve her kritik dönemeçte bu etkiler ya olumlu sonuçlar olarak ya da olumsuz sonuçlar olarak mücadele eden güçlerin önüne gelirler. Bugün mücadeleyi ilerletecek politik ve ekonomik etkenler birbirlerine ayrılmazcasına düğümlenmişlerdir ve doğru bir hatta ilerlemek bu düğümün halk yararına çözülmesini sağlayacaktır.                         

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa