Leylâ Erbil’in gündelik hayatı
Fotoğraf: Boğaziçi Üniversitesi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi basın bülteni
Leylâ Erbil nereye giderdi?
Nereye olacak Lambo’nun Meyhanesi’ne giderdi.
Yürüyerek mi, tramvayla mı, taksi ya da dolmuşla mı giderdi bilmiyorum ama Lambo’ya giderdi. Metin Eloğlu, “tramvay sahanlığını andıran” bir mekân olarak tarif eder Lambo’yu. Zaten kaç kişi sığar ki küçücük dükkâna…
Orhan Veli’nin uğrak yeridir daha ziyade. İstanbul’a geldikten sonra sanki bu meyhaneye transfer olmuştur Orhan Veli. “Orhan Veli’nin Türk edebiyatına olmasa da Türk edebiyatçılarına armağan ettiği bir köşeydi Lambo’nun Meyhanesi,” cümlesi sıcaktır hâlâ.
Onca ressamın, şairin, yazarın ve sinemacının ortak noktasıdır Lambo’nun Meyhanesi. Leylâ Erbil de buranın gediklisidir. Oturacağı bir sandalyesi vardır orada daima.
Orhan Veli, Sadri Alışık, Nuri İyem, Metin Eloğlu, Rıfat Ilgaz, Ercüment Behzat Lav, Münir Özkul, Ceyhun Atuf Kansu, Can Yücel ve daha nice kişi giderdi bu daracık mekâna. Zamanı birlikte geçirip dönemin edebiyatına, sanatına ve siyasetine dair konuşur, şiirler okunurdu. Okunan şiirlerden hazırunun beğendikleri duvara asılır, bir süre sergilenirdi.
Hatta bazı kişilerin mektupları buraya gelirdi, Nevizade’deki Lambo’nun Meyhanesi’ne. Şimdi bile bu adla bir mekân var Nevizade’de. Yeri değişmiş, müşterileri arasında Leylâ Erbil’in tanıdıkları var mıdır bilmem ama duvarlarında eski zaman Lambo’suna dair bir hayli ayrıntı var. Onca kavganın gürültünün olduğu, o daracık “Alaylılar Akademisi”nde polis de eksik olmazdı nihayet. Yine de kimse ayağını kesmedi, sesinden soluğundan eksiltip geleceğe yatırım yapmadı kimse. O kimselerden biri de Leylâ Erbil’di.
***
Leylâ Erbil nereye giderdi?
Nereye olacak Eptalafos Kahvesi’ne giderdi.
1870’te başlayıp yüz yıl açık kalan kahvenin her dönem adı değişmiş şüphesiz. İstiklal Caddesi’ne Taksim tarafından girdiğinizde hemen sol yanınızda bir meşhur hamburgerci vardır ya hani, yanında yöresinde Gezi’den bu yana protesto edip gitmediğimiz yerli hamburgercinin olduğu sıradadır işte Eptalafos Kahvesi.
Rumcadan uyarlanmış bir sözcük Eptalafos. Ben nereden bileyim bizim Cenk’e sordum. Rumca konuşan dostlarını pasaport göstermeden ziyaret edebiliyor Kıbrıs adasında, o bana tarif etti, ben de uyarladım işte. “Epta” yedi anlamına geliyor, “lofos” da söz… Yedisöz, oldu mu? Olmuştur herhal. Günahı Cenk Mutluyakalı’nın boynuna.
Salâh Birsel, o dönemler eküri olduğu Edip Cansever’i de yanında götürmüştür bu kahveye. Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu. Sayfalarını aralamalı ve yeni okumalar yapmalı, kesinlikle. Her defasında şaşırtan başka bir okuma pratiği.
Neyse efendim, güneşli bahar günlerine verin yazanın dağınıklığını. Leylâ Erbil, oradadır evet. Bir meyhanenin asma katında, şairin bıçakla soyduğu elma dilimlerini şarabına katık ettiği de rivayettir ama konumuz bu değil. Hem bizi de ilgilendirmez onca mektup neden yanıtsız bırakılmış, yanıtın gereği kendindedir.
Sait Faik bu kahvenin gediklisidir. Kahvenin Taksim Meydanı’na bakan ön cephesinde oturmayı, gelip geçenleri seyretmeyi sevdiği geçer kaynaklarda. “Eftalikus’un Kahvesi” adını verdiği hikâye de okunmaya değer hani.
Fazıl Hüsnü de gider bu kahveye, Behçet Necatigil de Attilâ İlhan da gider, Edip Cansever de Salah Birsel de Nahit Ulvi de… Ama efendim adı ve sanıyla, varlığı ve yazdıklarıyla Leylâ Erbil de gider Eptalafos Kahvesi’ne.
***
Leylâ Erbil nereye giderdi?
Nereye olacak Baylan Pastanesi’ne giderdi.
Adı neredeyse Attilâ İlhan ile özdeşleşen, Maviciler ile anılan ve edebiyatımızda bir dizi olaya, şaibeye, polisle dirsek temasına, matine basmaya konu olmuş bir pastanedir Baylan. Attilâ İlhan’ın İstiklal Caddesi’nde turlarken, ki Fransa’dan yeni gelmiş atkısı ve şapkasıyla yel gibi esmektedir, Orhan Kemal ile karşılaşmaları sonucu gittikleri pastanedir. O günlerde telifini aldığı bir senaryo mutlu adımlarla yürümesine nedendir Orhan Kemal’in. Karşılaştıklarında demiş ki, Attilâ demiş, gel ikimiz gidelim şuradaki pastanede burjuvalar gibi pastalar çaylar ısmarlayalım kendimize. O zamandan sonradır Baylan’a müptela olur Attilâ İlhan ve Maviciler de etrafında, orada toplanır ama, oranın bir konuğu Türkan İldeniz ise bir diğeri Melisa Erdönmez, biri Sevim Burak ise diğerleri de Tomris Uyar, Suna Selen, Sezer Duru ve Leylâ Erbil’dir.
Elbet Kulis Bar’a da gider Leylâ Erbil. Malum kavganın olduğu mekâna. Daha önceki yazılarımızda bahsettiğimiz Edip Cansever ile Fethi Naci kavgasının geçtiği meşhur bar. Atlas Pasajı’nın içinde, Ahmet Oktay’ın Gizli Çekmece kitabında bahsettiği aydınlık ve şirin yerdir burası. Aktörler, artistler, gazeteciler, şairler, yazarlar, karikatüristler, heykeltıraşlar gider Kulis’e. Adı neredeyse Edip Cansever’e tescillenmiştir. Ama buraya not düşelim: Minâ Urgan ile Leylâ Erbil de burada masaya dirseklerini gömen insanlar arasındadır.
***
Bugün olsa nereye giderdi Leylâ Erbil?
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için düzenlenen nümayişten çıkanlar nereye giderse artık…
- Öteki-Siz 16 Ekim 2021 23:30
- Yazılıkaya Şiir Yaprağı 09 Ekim 2021 23:41
- Ayışığı şiir ve yaşam ısrarı 03 Ekim 2021 00:18
- Basın tarihimizden bir cimrilik hikayesi 26 Eylül 2021 00:09
- Pencere ya da penceye 19 Eylül 2021 00:05
- Suzy Storck ile kanat hareketleri 11 Eylül 2021 23:40
- Yanlış kokan dizeler 05 Eylül 2021 00:28
- Doğan Ergül’e mektup 31 Temmuz 2021 23:41
- Ahmed Arif’in saklı kitabı 17 Temmuz 2021 23:44
- Kutlu Adalı’ya mektup 10 Temmuz 2021 23:59
- Dönemeç’teki tanıdık insanlar 27 Haziran 2021 00:20
- Sennur’a durum mektubu 13 Haziran 2021 00:16