07 Mart 2021 23:15

Kürt, yol ve devlet

Fotoğraf: DHA

Paylaş

“Ben Malatya Emniyet Müdürüyken Kürt meselesine merak sardım. (...) İki ayrı rapor yazdım o devirde bakanlığa verdim. Raporların birer nüshası bende fakat ‘ara bul’ derseniz, bu evrak-ı perişanın içinde imkanı yok bulamam. İki büyük siyaset Cumhuriyet’te zaman zaman hâkim olmuş ve çarpışmıştır. Birincisi, bunlara şiddet yoluyla, baskı yoluyla hâkim olmak.

İkincisi kültür yoluyla hâkim olmak.

Kültür yoluyla hâkim olmak siyasetinin müdafii Avni Doğan gibi dördüncü umum müfettişliği yapmış, o havalide uzun müddet valilik ve müfettiş-i umumilik yapmış, Kürtleri tanımış kimselerdi.

Fakat Türk siyasetine Fevzi Çakmak’ın mutaassıp görüşü hâkimdi. Fevzi Çakmak Doğu’ya yol yapmanın, Doğu’da mektep açmanın, Kürtleri elit hale getirmenin, oraya medeniyet sokmanın aleyhindeydi. ‘Bunlar uyanırlarsa istiklal fikrine kapılırlar ve vatanımız bölünür’ diyordu.”

Dışişleri Bakanlığı, Cumhurbaşkanı vekilliği ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nde çeşitli kademelerde görev yapmış olan İhsan Sabri Çağlayangil, Dersim Katliamı ile ilgili olarak, gençlik yıllarında kendisiyle bir söyleşi yapan Kemal Kılıçdaroğlu’na söylüyor bu sözleri.

Çağlayangil, “Türk siyasetine Fevzi Çakmak’ın mutaassıp görüşü hâkimdi.” derken, 80 yıl öncesinden söz ediyor.

Ve geçtiğimiz haftanın gündemleri arasından bir haber: “HDP Van İl Örgütü binasının bulunduğu sokak polis tarafından bariyerlerle kapatıldı.”

Dönemin Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’ın fikri bugün de, iktidar politikasının bir devamı olarak Van’da, HDP’ye giden yolun kapatılması biçiminde yansıyor.

Yani Kürt ile yol arasına sürekli devlet giriyor. Fevzi Çakmak’ın Doğu’ya yol yapmanın ülkeyi böleceği düşüncesinden bugün gelinen yer, Kürt’ün partisine giden yolun ‘bölücülükle mücadele’ refleksi ile devlet tarafından kapatılması oluyor.

Aradaki yıllarda Demirel’in ‘Kürt realitesini tanıyorum’ sözünden, AKP’nin Kürt’e, devletin, iktidarın politikasını kendi diliyle anlatma projesinin bir ürünü olan TRT’nin Kürtçe yayınına kadar bir dizi gelişme girmiş olsa da, Kürt ile yol arasındaki ilişkide devlet hep varlığını hatırlatıyor.

Kürtlerin siyaset ile kurdukları ilişki bakımından ‘yol’ hiçbir zaman tam açık olmadı. Kürtlerin oy verdikleri partilerin devlet tarafından kapatılması, seçtikleri vekillerin tutuklanması, seçtikleri belediye başkanları tutuklanarak yerlerine kayyum atanması bu gerçeğin birer ifadesi.

Çağlayangil’in, Dersim Katliamı bağlamında Fevzi Çakmak üzerinden açıkladığı baskı yönteminin köklerinin daha öncesine gittiği biliniyor.

Bu aslında başka bir gerçeği daha gösteriyor: Bu yol, yol değil.

Kürt’ün siyasal tercihini yalnızca devletin çizdiği sınırlar içinde kaldığı sürece meşru gören yaklaşım aslında fiilen hükmünü yitirmiştir. Kürtlerin oy verdikleri partilerin kapatılmalarından sonra kurulan yeni partilerin destek zemininin genişlemesi ve aldığı oy oranın buna bağlı olarak artması başka nasıl açıklanabilir?

AKP dönemi açısından not edilmesi gereken başka bir nokta da var kuşkusuz. Erdoğan’ın liderliğindeki AKP, ilk işaretleri Turgut Özal’da görülen, geleneksel politikanın dışındaki bir ‘çözüm’ ihtimalini test etme eğilimini daha da ileriye götürmüş bir partidir. PKK’ye silah bıraktırmak da dahil olarak, belirli hakların AB perspektifi içinde kabulünü aşamalı olarak gerçekleştirerek daha geniş bir Kürt tabanından destek göreceğini uman Erdoğan, sürecin hesap ettiği yönde işlemediğini fark edince masayı devirmeyi tercih etti. Bugün de, kaybettiği tek başına iktidarını MHP desteği ile tahkim etmeye çalışan, Kürt sorununu da, HDP’nin düşmanlaştırılması üzerinden ürettiği kutuplaşmayla “terörle mücadele” hattına bağlayan bir iktidar siyaseti var karşımızda.

Yani Kürt sorununu ‘çözerek’ güç olamıyorsam, onun üzerinden siyaseti bölerek ve yeniden kurarak yol almaya çalışırım. Kendisine güç kaybettiren ekonomiye dair sorunların gündem olmasını perdelemek ve muhalefeti HDP ile ilişkisi bağlamında sıkıştırarak hırpalamak iktidarın 2023’te ya da daha önce yapılacak seçime kadarki taktiğinin ana omurgasını oluşturmaya devam edecek gibi görünüyor.

Ama tüm bu manevralar bakımından iktidarın yolunun giderek daraldığı bir dönemden geçiyoruz. Bir yandan, Demirtaş ve Kavala kararları uygulanmayan Avrupa’ya karşı zaman kazanma hamlesi olarak öne sürülen ‘İnsan Hakları Eylem Planı’, diğer yandan HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması hedefi. Gelinen nokta, döne döne aynı düğüme bağlanan bir fasit dairenin de ötesinde. Çünkü artık iktidar da o dairenin içinde.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa