08 Mart 2021 23:50

‘Zaferleri’ ‘Pyrus Zaferi’ne dönüşen iktidarın tek seçeneği sürü bağışıklığı mı?

Sokakta yürüyen insanlar

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Ülkemizde de Kovid-19 salgını olduğunun resmen kabul edilmesinin üstünden (11 Mart 2020) 2 gün sonra bir yıl geçmiş olacak.

Bu bir yıl, Erdoğan-AKP iktidarının Kovid-19’a karşı “imtihan yılı” oldu.

Daha Mart 2020’de, Kovid-19’a karşı hiçbir önlem almamışken, “Biz virüsün ülkemize girmesini üç ay geciktirdik” diyerek “ilk zaferini” ilan eden iktidar, haziranda, “hasta sayısı yeterince azaldı” diyerek, “yeni normal koşullarda açılış” dediği açılımla, pandemiye karşı “ikinci zaferini” duyurdu!

Sonrasını biliyoruz. Kasıma gelindiğinde zaferi iktidarın değil pandeminin kazandığı görüldü. Kasım-aralık aylarında bir fırtınaya dönüşen pandemi, binlerce canı götürdü. Bilim çevrelerinden gelen itiraz ve önerileri umursamayan iktidarın, bütün iddiaları çökerken, halkın “pandemiye karşı mücadele” adına katlandığı bütün sıkıntıları da heder etti!

Ve adeta başa dönüldü; yeni yasaklar, cezalar ve kısıtlamalar devreye sokularak sil baştan yapıldı. Ama aradan geçen günlerde, “turizm mevsimi”nin yaklaşması, “çarkların döndürülmesi mecburiyeti”ni zorlayan güdünün başat hale gelmesi... virüsün yeni varyantları, aşılamayla ilgili sorunların çözülmemiş olması, bilim çevrelerinden gelen bütün itirazlara karşın 1 Mart’ı iktidar pandemiye karşı yeni bir “zafer” kazanma tarihi olarak ilan etti. Oysa Bakanlığın maniple edilmiş verileri bile, “yeni bir açılım”dan çok “14-28 günlük bir tam kapanma” ve daha radikal önlemlerin alınması gerektiğini işaret ediyordu.

TEK ADAM YÖNETİMİ BİLİME DEĞİL SERMAYENİN ÇIKARLARINA KULAK VERİYOR

Çünkü pandemiye karşı mücadele; ne “sağ gösterip sol vurma”, ne “arkadan dolanma”, ne “gerçekleri saklama”... gibi, iktidar mensuplarının pek ustalaştıkları “şark kurnazlığı” yöntemleriyle ne de iki askeri güç arasındaki savaşlarda olduğu gibi topla, tüfekle ya da çok zengin ülke olmakla kazanılabilirdi!

Tersine pandemiye karşı mücadele, daha pandemin başından itibaren bilim ve tıp çevrelerden, dünyanın pandemilere karşı yüzlerce yıllık mücadelelerinden çıkarılan derslerden kalkarak yaptıkları önerileri ve sağlık sisteminin ihtiyaca yanıt verecek biçimde düzenlenmesi dikkate alınan bir mücadele stratejisiyle mümkün olabilirdi. Ama iktidar, sermayenin ve kendi iktidarının çıkarı uğruna halk sağlığını tehlikeye atmaktan çekinmeyen bir gözü kararlıkla hareket ederek “bildiğini” okuduğu kadar “bilmediğini” de okuyamaya devam etmiştir.

Dahası TTB başta olmak üzere sağlık örgütlerini pandemiye karşı mücadelenin dışında tutmak için her yola başvuran iktidar, TTB’yi, “teröristlerin ele geçirdiği ve derhal kapatılması gereken bir örgüt” gibi göstererek, TTB’nin açıklamaları ve önerilerini de itibarsızlaştırmak için her yola başvurmuştur.

İKİ SORUN: AŞI VE İKTİDARIN İNANDARICILIĞININ HIZLA AZALMASI

Ardan geçen bir yıldan sonra şimdi gelinen yerde;

Aşı sorunu: Yeterli aşının temin edilip edilmemesinden, kimlerin aşı temininden rant sağladığına, “Günde bir buçuk-iki milyon aşı yapma kapasitemiz var” denerek övünülmesine karşın günlük ortalama aşılamanın 100-150 bin dolayında kalması ve ardan geçen haftalara karşın aşılamanın 65 yaş üstünün altına indirilememesine, örneğin öğretmelerin mart başından itibaren aşılanacağını açıklanmasına karşın, henüz öğretmenlerin aşılanmasına başlanamamış olmasına... kadar aşının, virüse karşı mücadelenin bir imkan olmasının ötesine geçerek “aşı sorunu”na dönüşmüş bulunmaktadır.

İnandırıcılık sorunu: Pandeminin başından itibaren halka yasaklar, yasaklara uymayanlara ağır para cezaları getiren, “Maske Mesafe Temizlik” sloganını pandemiye karşı tek mücadele biçimi olarak öne çıkaran ve emekçilerin, 5-10 kişilik basın açıklamalarını bile “pandemi var” gerekçesiyle yasaklayan iktidarın, Erdoğan’nın on binlerce kişilik mitingler, binlerce kişini katıldığı “lebaleb kongreler”, Erdoğan’ın katıldığı cenazelerde bir sınır tanınmaması... yığınlar içinde iktidarın pandemiye karşı mücadelede samimi olmadığı duygusunu güçlendirmiştir. Pandemiyle ilgili yasakları, muhaliflerin çalışmaların engellenmesi ve emekçilerin hak mücadelesini bastırmanın bir vesile olarak kullandığına dair örneklerin çoğalması, iktidarın pandemiyle ilgili kararlarına inandırıcılığı daha da azaltmaktadır.

PANDEMİYE KARŞI MÜCADELE DÜNE GÖRE BİLE DAHA ZORLAŞMIŞTIR

Şu açık ki, 1 Mart’ta başlayan “kontrollü açılım” sahaya “kontrolsüz açılım” olarak yansımıştır. Dahası virüsün bulaşı hızının şubata göre bile çok daha yüksek düzeyde seyrettiği dikkate alındığında bundan böyle mücadelenin daha da zorlaşacağını söylemek yanlış olmayacaktır.

Çünkü dün “tam kapanma”ya “evet” diyecek vatandaşların, bugün “kontrollü açılım”ın ilan edilmesinden sonra yeniden “tam kapanma”yı kabul etmesi artık beklenemezdir.

Komutanına güvenmeyen bir ordunun savaşı kazandığı görülmemiştir.

Pandemiye karşı mücadele de çok yönlü, iki ordunun karşı karşıya geldiği savaşlardan çok daha karmaşık yönleri olan, bu yüzden de geniş yığınların desteğini almadan başarılması olanaksız bir mücadeledir.

Tek adam yönetiminin virüse karşı mücadeledeki tutumuyla halkın güvenini yitirmiş olması iktidarın manevra alanını da iyice daraltmıştır. Bu yüzden de iktidarın önümüzdeki dönemde ajandasında üstü örtülü biçimde tuttuğu “sürü bağışıklığı” seçeneğini alenen pratiğe dönüştüreceği güçlü bir olasılıktır. Hele de aşı konusunda sorunlar hızla çözülmezse iktidar, yüzlerce yıl öncesinde olduğu gibi, “ölen ölür kalan sağlarla bizimdir” diyerek “yola devam” etmek isteyecektir!

Tek adam yönetiminin geldiği yerde; bugüne kadar ilan ettiği “zaferler”i “Pyrus Zaferi”ne dönüşen iktidarın stratejisinin gelip dayandığı yer burasıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa