Kapitalizm, aşı ve insan sağlığı
Fotoğraf: Abdulhamid Hoşbaş/AA
Korona hastalığının ortaya çıkışı ve bilim insanlarının salgın halinde yayılması tehlikesine dikkat çekerek alınacak önlemlere dair açıklamalarıyla birlikte, salgının uluslararası tekeller ve kapitalistler tarafından sermayelerini çoğaltmanın aracı olarak kullanılacağını belirten, pazar payı üzerine ticaret savaşlarını aşan durumların dahi gündeme gelebileceğine işaret eden çok sayıda makale yayımlandı.
Gelişmeler bu yönlü tespitleri doğruladı. Kapitalizm çünkü tekelci sermaye çağında da “kâr için üretim” sistemiydi; pazar ve etki alanları üzerine rekabet ve kavga bu dönemde daha keskin ve sert biçimler alarak sürüyordu. Nitekim ABD’nin şaklabanlıklarıyla meşhur yönetici salgını Çin’e karşı rekabetin aracı olarak kullanmak üzere çok çaba gösterdi. Karşılıklı suçlamaların bini bir paraya dönüştü. Ardından aşı üzerine rekabet başladı. Mali-ekonomik bakımdan güçlü olan emperyalist kapitalist ülke devletlerinden bazıları nüfusların ihtiyacı olandan birkaç kat fazlasını garanti eden anlaşmalara imza atarken, Dünya Sağlık Örgütü yöneticileri, 130 ülkeye bir doz aşı bile verilmediğini söyleyerek durumu protesto ettiler. İsrail o kadar çok aşı almıştı ki Danimarka bile aşı için ona başvurmak zorunda kalmıştı.
Rekabet, “aşıların güvenirliği ve etki derecesi” üzerine tartışmalar kapsamında da sürdü. Astrazeneca kullanımı birkaç kez durduruldu. 65 yaş üstü kişilerde kullanılmasının sakıncalı olduğu açıklandı. Norveç ve Almanya’da Biontech ve Astrazeneca’nın kullanılması sonucu ölümler olduğu yönündeki haberler yayımlandı. Çin’in Sinovak, Rusya’nın Sputnik V aşısı aleyhine kampanyalar yürütüldü.
Milyarlarca insanın(7.5 milyar) yaşadığı dünyamızda, öldürücülüğü, yayılma hızı ve mutasyona uğrama kabiliyeti bilimsel olarak belirlenmiş olan bir virüse karşı önlem, trilyonlarca dolarlık bir pazar demekti. Maske, hijyen malzemesi ve aşı ticareti üzerinden bu büyük pazarda kimin ne pay edineceği, sermayenin dönemsel en önemli sorunlarından biri haline geldi. İşçi ve emekçiler ise aç kalmamak ve ölmemek gibi bir ölüm-kalım savaşıyla yüzyüze gelmişlerdi. İsveç gibi bazı ülkelerde dolaysızca sürü bağışıklığı politikası uygulandı. ABD ve Brezilya’da devlet başkanları “birkaç on bin kişinin ölmesi sorun olmamalı” tutumu içinde oldular. Diğer bazılarında belirli iş kollarında işler durduruldu ve çalışan emekçilere geçici olarak asgari düzeyde ödemede bulunuldu. Ancak genel olarak dayatılan işlerin devamıydı.
Rekabet, ticaret ve daha fazla kâr aracı olarak kullanılan bu salgının etkin istismarcıları arasında devlet yönetimlerinin yanısıra aşı geliştirici şirketler-ki büyük çoğunluğu ilaç tekelleri konumundadırlar-ve CEO’ları da vardı. Kendi icatlarını överken rakip durumdakilerin geliştirdikleri aşıların “etki düzeyi”ne ilişkin şaiaların yaygınlaştırılmasında rol aldılar. Almanya’da (CDU/CSU) mensubu iki Federal meclis milletvekilinin maske ticaretine aracı olarak yüzbinlerce euro komisyon aldığının ortaya çıkması, benzer başka pazarlama ilişkilerinin varlığını gündeme getirirken, asıl pazarlama kavgalarının aşı üzerinden sürdürüldüğü daha net olarak görüldü. Avrupa İlaç Ajansı(EMA) temsilcisi Christa Wirthumer-Hoche, Sputnik V aşısını ‘Rus ruleti’ne benzeterek kötüledi ve Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, bunun uygunsuz bir açıklama olduğunu belirterek EMA temsilcisini suçladı.
Sözün kısası, kabaca söylenecek olursa kapitalizm işte buydu! İnsan yaşamı ve sağlığının kapitalistler açısından önemi, emekgücü sömürüsünü sürdürme olanağı ölçüsünde bir önemi vardı. Canlı emekgücü olarak işçi ve emekçinin sağlığı, üretim unsuru olma işleviyle bağlıydı. Bu ama işçi ve emekçilerin görüp anlamaları gereken en önemli yaşamsal gerçeklerden de biridir. Sömürü ve baskıdan kurtulmak için kapitalist üretim sisteminde insan yaşamının kapitalist kâr olanağıyla koşullu olduğunu bilmek ve insan soyunu sömürü nesnesi olmaktan kurtarmak için bu duruma son vermenin şart olduğu bilinciyle mücadeleye atılmak; bu sömürülen sınıfı, tüm diğerlerinden ayıran en önemli sorumluluğudur. Bu salgın bunu bir kez daha ve ‘hayat-memat meselesi’ni dayatarak göstermiş oldu.
- Erol kardeşe 26 Ocak 2025 00:40
- Burjuva devletleri halklar için mi savaşıyorlar? 16 Ocak 2025 04:59
- Bölgesel gelişmeler ve devrimci yayıncılıkta ‘tekrar’ın yeri 09 Ocak 2025 05:31
- 2025’e ilk yazı: Kim av kim avcı? 03 Ocak 2025 07:20
- 2025’e ilk yazı: Kim av, kim avcı? 03 Ocak 2025 04:00
- Yıkım, yoksullaşma ve savaşlar yılı 26 Aralık 2024 06:32
- Emperyalistlerin maşaları ! 19 Aralık 2024 05:58
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41