11 Mart 2021 23:30

Ekonomide bunlar olmayacak

Recep Tayyip Erdoğan

Recep Tayyip Erdoğan | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Erdoğan bugün “ekonomi reformunu” açıklayacak. Hatırlanacağı gibi 2 Mart’ta da “insan hakları eylem programını” açıklamıştı. O günden bugüne gazeteciler saldırıya uğradı, ifadeye çağrıldı, kadınlara Taksim kapatıldı, kadın bir siyasi parti genel başkanına karşı linç kampanyası başlatıldı vb. Yani ortada insan hakları yok ama eylem çok. Ekonomi programının açıklanmasından sonra da tüm halk için yaşamın, çalışma koşullarının daha da zorlaşacağını şimdiden öngörebiliriz. Bu öngörü bir tahmine dayanmıyor. Şimdiye kadar ilan edilen ekonomi programlarının tecrübesine dayanıyor. Çünkü bugüne kadar açıklanan tüm ekonomi “reformlarının”, programlarının hepsi istisnasız halka saldırı programları olmuştur.

Erdoğan kuşkusuz parlak ambalajlara sarılmış, gösterişli bir hitabet gücüne dayanan bir “reform” programı ilan edecektir. Bu program tüm bu özelliklerinden sıyrıldığında öz olarak şunları içerecektir: Uluslararası ve iş birlikçi sermayeye verilen hukuksal ve ekonomik güvenceler, borçların ödenebilmesi için yapılacak zamlar, halkın üzerine bindirilecek yeni vergiler, emek gücünün istikrarlı ve ucuz sömürülebilmesi için patronlara verilecek güvenceler vb. Kuşkusuz yapılacak açıklamanın özünü ve esasını tahmin edebilmemize karşın ayrıntılarını bilmemiz elbette olanaklı değil.

Ama bu ekonomi “reformunda” kesinlikle yer almayacağını bildiğimiz bazı temel unsurlar var. Bu unsurların bazılarını şöyle sıralayabiliriz: Bu “reformlar” arasında asgari ücretin vergi dışı bırakılması kesinlikle yer almayacaktır. Bu “reformlarda” salgın döneminde işten atılan işçilerin yeniden işe döndürülmesi, Kod 29 uygulamalarının hukuksuz olduğu ve tüm sonuçlarının iptal edilmesi yer almayacaktır. Bu “reformda” tüm işsizlere en az net asgari ücret tutarında bir maaş bağlanacağı yer almayacaktır. Bu “reformlarda” emeklilerin insanca yaşayabilmeleri için maaşlarına seyyanen 2’şer bin lira zam yapılması yer almayacaktır. İflas eden küçük esnafların tüm zararlarının karşılanacağı bu “reformlar” arasında yer almayacaktır.

Devam edelim: çalışamayan ve geliri olmayan yurttaşlara, yasal güvence altında düzenli olarak geçinebileceği, asgari yaşam standardı sağlayacak bir maaş bağlanacağı bu “reformda” yer almayacaktır. Her gence iş bulunacağı, üniversite mezunlarına bir iş buluncaya kadar en az asgari ücret düzeyinde ödeme yapılacağı bu “reformda” yer almayacaktır. Az kazanandan az, çok kazanandan çok, yani artan oranlı bir gelir vergisi uygulamasına geçileceği bu “reformlarda” yer almayacaktır. Bilinçli ekonomi programları ile çökertilen tarımın yeniden ayakları üzerine dikilebilmesi için küçük üreticilerin, köylülerin bu politikalardan kaynaklanan zararlarının tanzim edilebilmesi için tüm borçlarının silineceği, onlara gerçek bir destekleme politikası ile yardım edileceği bu “reformda” yer almayacaktır, vb..vb..

Eğer bir ekonomi halk için değilse, bu ülkenin halkını refah ve mutluluk içinde yaşatmak için değilse kimin içindir? Hem önceki iktidarlar, hem de bu iktidar -bu iktidar biraz daha fazlası ile- yaklaşık 19 yıllık uygulamaları ile bu soruyu şöyle yanıtlamıştır: Ekonomi yabancı ve yerli büyük sermaye gruplarının çıkarlarını savunmak ve güvence altına almak içindir. Ekonomi bu sermaye grupları içinde iktidara en yakın olanların deveyi havuduyla yutması içindir. Ekonomi iç ve dış borçların ana parasını ve faizini düzenli olarak ödemek içindir. Ekonomi bu ülkenin zenginliklerini dış ve iç sermayeye peşkeş çekmek içindir. Ekonomi halkı yoksullaştırmak, sermayenin kârlarını büyütmek içindir, ekonomi akrabaların, yakınların halkın sırtından zenginleşmesi içindir vb…vb.

Bugün hiç kuşkusuz muktedirin ağzından bu sözleri duymayacağız. Gerçi halka bazı “iyi” bir şeyler vadettiğini duyduğumuzda da uygulamaların, pratiğin bunun tam tersi olduğunu zaten tecrübelerimizden biliyoruz. Kemer sıkılacağını, acı reçete uygulanacağını zaten daha önce söylemişti. Ekonomik krizin tüm yükü halkın sırtına yıkıldı ve bu süreç halen devam ediyor. Evet demokrasi, özgürlük ve ekmek meseleleri hep iç içe ve bunları elde etmek için güçlü ve yaygın mücadelelere girmek gerekiyor. Mücadelenin bu yöne doğru gelişeceğinin işaretleri de görülmeye başladı. 8 Mart’ta kadınlar güçlü bir işaret verdiler. Bunu ayağa kalk borusu olarak yorumlamak gerekmez mi?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa